Yargıtay Kararı 16. Hukuk Dairesi 2011/1877 E. 2011/8062 K. 28.11.2011 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/1877
KARAR NO : 2011/8062
KARAR TARİHİ : 28.11.2011

MAHKEMESİ :AĞIR CEZA MAHKEMESİ

Ödeme şartını ihlâl suçundan sanık …’nın, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 340. maddesi gereğince bir ay tazyik hapsi cezası ile cezalandırılmasına dair, …. İcra Mahkemesinin 27/01/2010 tarihli ve 2009/409 esas, 2010/16 sayılı kararını müteakip, … Cumhuriyet Başsavcılığınca anılan kararın kesinleşip kesinleşmediği hususunda tereddüt hasıl olduğundan bahisle vukubulan talep üzerine mahkeme kararının kesinleştiğine ilişkin, aynı Mahkemenin 26/05/2010 tarihli ve 2009/409 esas, 2010/16 sayılı ek kararına yönelik itirazın reddine dair, …Ağır Ceza Mahkemesinin 03/06/2010 tarihli, 2010/415 müteferrik sayılı kararı kapsayan dosya aleyhine, Adalet Bakanlığından verilen 05.01.2011 gün ve 2010/276/1683 sayılı kanun yararına bozma talebini içeren Yargıtay C.Başsavcılığının 03.02.2011 gün ve K.Y.B. 2011/21388 sayılı tebliğnamesi ile dava dosyası Daireye gönderilmekle dosya incelendi.
Tebliğnamede,
1- …. Ağır Ceza Mahkemesinin 03/06/2010 tarihli, 2010/415 müteferrik sayılı kararına yönelik yapılan incelemede;
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 07/11/2006 tarihli ve 2006/6-123 esas, 2006/229 sayılı ilâmı ile Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 13/07/2009 tarihli ve 2009/8068 esas, 2009/10789 sayılı ilâmında da belirtildiği üzere, Anayasa’nın 40/2, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 34/2, 231/2 ve 232/6. maddeleri uyarınca karar ve hükümlerde başvurulabilecek kanun yolu, süresi, mercii, başvuru şekli ve kanun yollarına başvurulmadığı takdirde hükmün kesinleşeceğinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesinin gerekmesi karşısında, müşteki vekilinin yüzüne karşı sanığın yokluğunda verilen kararda başvuru şekli, başvuru süresinin başlangıcı konusunda tebliğ ve tefhimden hangisinin esas alınacağı ve kanun yollarına başvurulmadığı takdirde hükmün kesinleşeceği hususları gösterilmediği gibi kanun yolu, süresi, mercii, başvuru şekli, sürenin başlangıcı ve kanun yollarına başvurulmadığı takdirde hükmün kesinleşeceğinin açıkça gösterildiği meşruhatlı davetiye de gönderilmediği cihetle, … İcra Mahkemesinin 27/01/2010 tarihli anılan kararının kesinleşmemesi sebebiyle infaz için gönderilen kararın kesinleşip kesinleşmediği hususuna yönelik …Cumhuriyet Başsavcılığının talebi üzerine verilen aynı Mahkemenin 26/05/2010 tarihli kararına yönelik itirazın kabulü yerine reddine karar verilmesinde,

2- …. İcra Ceza Mahkemesinin 27/01/2010 tarihli ve 2009/409 esas, 2010/16 sayılı kararına yönelik yapılan incelemede;
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 14/11/2006 tarihli ve 2006/16. HD – 220 esas, 2006/231 sayılı kararında da belirtildiği üzere, “Hapsen tazyik yaptırımında amaç, bir yükümlülüğün yerine getirilmesini sağlamak olduğundan, alt sınırdan belli bir ceza belirlenmesi gerekmemekte, yükümlülük yerine getirilene kadar ve en çok 3 ay süreyle kişinin yükümlülüğüne uygun davranması için zorlanması söz konusu olmaktadır. Bu nedenle kararda belli bir sürenin öngörülmesi, yaptırımın bu niteliğine aykırı olacaktır.” şeklindeki gerekçe nazara alındığında, disiplin ve tazyik hapsinin kısmi bir düzeni korumak amacıyla getirildiği, kişinin kendisinden beklenen yükümlülüğü yerine getirdiği takdirde serbest kalacağı cihetle, sanığın 3 aya kadar tazyik hapsine karar verilmesi yerine, yazılı şekilde 1 ay tazyik hapsine karar verilmesinde isabet görülmemiş olduğundan, anılan hükmün 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca bozulması gereğine işaret edilmiştir. GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 07/11/2006 tarihli ve 2006/6-123 esas, 2006/229 sayılı ilâmı ile; “Anayasa’nın 40/2, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Yasası’nın 34/2, 231/2 ve 232/6. maddeleri uyarınca, karar ve hükümlerde, başvurulabilecek yasa yolu, süresi, mercii ve başvuru şekli tereddüte yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmelidir. Aksi halde, anılan Yasanın 40. maddesi uyarınca, eski hale getirme nedeni oluşturur. Yerel mahkemelerce hüküm ve kararlardaki bu eksiklikler, meşruhatlı duyuru ile taraflara bildirilmek suretiyle, tarafların eski hale getirme talebi ve bu sürede yasa yolu başvurusunda bulunmalarına olanak sağlanmalıdır.” şeklinde verilen karar dikkate alındığında, söz konusu kararda itiraz süresinin başlangıcının ve kanun yollarına başvuru şeklinin ve kanun yollarına başvurulmadığı takdirde, hükmün kesinleşeceğinin tereddüte yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmediği gibi, kanun yolu, süresi, mercii, başvuru şekli ve kanun yollarına başvurulmadığı takdirde hükmün kesinleşeceği hususunu içeren meşruhatlı davetiye de gönderilmediği, kararın kesinleşmemesi sebebiyle, infaz için gönderilen kararın kesinleşip kesinleşmediğine ilişkin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının talebi üzerine verilen aynı Mahkemenin 26/05/2010 tarih, 2009/409 esas ve 2010/16 sayılı ek kararına yönelik itirazın kabulü yerine reddine karar verilmesi isabetsizdir.
Diğer taraftan, tebliğnamedeki (1) nolu kanun yararına bozma isteminin kabulü nedeniyle İstanbul 11.İcra Mahkemesinin 27/01/2010 tarih, 2009/409 esas ve 2010/16 sayılı kararının henüz kesinleşmediği düşünülmekle, tebliğnamedeki (2) nolu kanun yararına bozma istemini tartışmakta hukuki yarar görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle Yargıtay C.Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine atfen düzenlediği tebliğname yerinde görülmekle İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesinin 03/06/2010 tarihli, 2010/415 müteferrik sayılı kararının 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309/4-b maddesi gereğince BOZULMASINA, sair işlemlerin mahallinde yerine getirilmesine, dosyanın yerel mahkemesine gönderilmek üzere, Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 28.11.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.