Yargıtay Kararı 16. Hukuk Dairesi 2011/1876 E. 2011/8061 K. 28.11.2011 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/1876
KARAR NO : 2011/8061
KARAR TARİHİ : 28.11.2011

MAHKEMESİ :AĞIR CEZA MAHKEMESİ

Ticareti usulüne aykırı terk etmek suçundan sanık …’ın, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 337/a maddesi gereğince üç ay hapis cezası ile cezalandırılmasına dair … İcra Mahkemesinin 23/06/2009 tarihli ve 2008/4099 esas, 2009/825 sayılı kararını müteakip, …Cumhuriyet Başsavcılığınca anılan kararın kesinleşip kesinleşmediği hususunda tereddüt hasıl olduğundan bahisle vukubulan talep üzerine mahkeme kararının kesinleştiğine ilişkin aynı Mahkemenin 21/06/2010 tarihli ve 2008/4099 esas, 2009/825 sayılı ek kararına yönelik itirazın reddine dair …. Ağır Ceza Mahkemesinin 29/06/2010 tarihli, 2010/552 müteferrik sayılı kararını kapsayan dosya aleyhine, Adalet Bakanlığından verilen 05.01.2011 gün ve 2010/259/1655 sayılı kanun yararına bozma talebini içeren Yargıtay C.Başsavcılığının 03.02.2011 gün ve 2011/21383 sayılı tebliğnamesi ile dava dosyası Daireye gönderilmekle dosya incelendi.
Tebliğnamede,
1- İstanbul 8.Ağır Ceza Mahkemesinin 29/06/2010 tarihli, 2010/552 müteferrik sayılı kararına yönelik yapılan incelemede;
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 07/11/2006 tarihli ve 2006/6-123 esas, 2006/229 sayılı ilâmı ile Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 13/07/2009 tarihli ve 2009/8068 esas, 2009/10789 sayılı ilâmında da belirtildiği üzere, Anayasa’nın 40/2, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 34/2, 231/2 ve 232/6. maddeleri uyarınca karar ve hükümlerde, başvurulabilecek kanun yolu, süresi, mercii, başvuru şekli ve kanun yollarına başvurulmadığı takdirde hükmün kesinleşeceğinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesinin gerekmesi karşısında, müşteki vekilinin yüzüne karşı sanığın yokluğunda verilen İstanbul 9. İcra Ceza Mahkemesinin 23/06/2009 tarihli kararının temyize tâbi olmasına rağmen itiraza tabi olduğu belirtilerek tarafların yanıltıldığı, başvuru mercinin yanlış gösterildiği, başvuru şekli, başvuru süresinin başlangıcı konusunda tebliğ ve tefhimden hangisinin esas alınacağı ve kanun yollarına başvurulmadığı takdirde hükmün kesinleşeceği hususları gösterilmediği gibi kanun yolu, süresi, mercii, başvuru şekli ve kanun yollarına başvurulmadığı takdirde hükmün kesinleşeceğinin açıkça gösterildiği meşruhatlı davetiye de gönderilmediği cihetle, anılan kararının kesinleşmemesi sebebiyle infaz için gönderilen kararın kesinleşip kesinleşmediği hususuna yönelik … Cumhuriyet Başsavcılığının talebi üzerine verilen aynı

Mahkemenin 21/06/2010 tarihli karararına yönelik itirazın kabulü yerine reddine karar verilmesinde,
2- … İcra Ceza Mahkemesinin 23/06/2009 tarihli ve 2008/4099 esas, 2009/825 sayılı karararına yönelik yapılan incelemede;
Yargılama aşamasında, sanığa gönderilen duruşmaya çağrı kağıdının 7201 sayılı Tebligat Kanununun 35. maddesi uyarınca tebliğ edilerek yargılama yapıldığı anlaşılmış olup, anılan maddenin uygulanabilmesi için gerekli ön şart olan kendisine veya adresine Kanunun gösterdiği usullere göre, daha önce yapılmış bir tebliğ işleminin bulunması veya tebliğ yapılmamış ise söz konusu Kanunun 35. maddesinin son fıkrasında gösterilen istisnaî durumlardan birinin oluşmasının gerekli olması karşısında; duruşmaya çağrı kağıdının tebliği için sanığın bilinen son adresine çıkartılmış tebligat bulunmaması sebebiyle anılan Kanun maddesi uyarınca doğrudan yapılan tebligatın geçerli sayılamayacağı gibi, Tebligat Tüzüğünün 55/2. maddesi yollamasıyla aynı Tüzüğün 28. maddesinde adres araştırmasına yönelik olmak üzere belirtilen şekil şartları yerine getirilmeden yapılan tebligatın da geçerli sayılamayacağı, bu hususun Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 01/12/2004 tarih, 2004/20415-12070 sayılı ilâmında da kabul edildiği cihetle duruşmaya çağrı davetiyesinin usulüne uygun tebliğ edilmediği anlaşılmakla, sanığın savunma hakkı kısıtlanmak suretiyle yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiş olduğundan, anılan hükmün 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca bozulması gereğine işaret edilmiştir. GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Dosya kapsamına göre …İcra Mahkemesinin 23/06.2009 tarihli ve 2008/4099 esas, 2009/825 sayılı kararı ile, sanık …’ın 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 337/a maddesi gereğince üç ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, sanığın yokluğunda “ağır ceza mahkemesine kararın tefhim ve tebliğ edildiği yedi gün içerisinde itiraz yolu açık olmak üzere” karar verildiği, kararın 23/7/2009 tarihinde Tebligat Kanunu’nun 35. maddesi uyarınca tebliğ olunduğu anlaşılmıştır.
Sanığın üzerine atılı bulunan ticareti terk hükümlerine muhalefet etmek suçu, İİK’nun 337/a maddesinde üç aydan bir seneye kadar hapis cezasıyla yaptırım altına alınmış olup, anılan Yasanın 353.maddesinin birinci fıkrasında müeyyidesi disiplin hapsi veya tazyik hapsi olan eylemlerin itiraz yasa yoluna tabi tutulmuş olması ve sanığın üç ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin müşteki vekilinin yüzüne karşı fakat sanığın yokluğunda verilen kararda Anayasanın 40/2, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 34/2, 231/2, 232/6.maddelerine aykırı olarak ve temyiz kanun yoluna tabi olmasına rağmen itiraz yasa yoluna tabi olduğu belirtilmek suretiyle tarafların yanıltıldığı, başvuru şekli ve süresinin başlangıcı konusunda, tebliğ ve tefhimden hangisinin esas alınacağı ve kanun yollarına başvurulmadığı takdirde hükmün kesinleşeceği hususlarının gösterilmediği gibi, kanun yolu, süresi, mercii, başvuru şekli ve kanun yollarına başvurulmadığı takdirde hükmün kesinleşeceği hususunun gösterildiği meşruhatlı davetiye de gönderilmediği, ayrıca söz konusu karar, usulüne aykırı olarak 23/7/2009 tarihinde Tebligat Kanununun 35. maddesi uyarınca tebliğ edildiğinin anlaşılması karşısında, kararın kesinleştiğinden söz edilemeyeceğinden, itirazın kabulü yerine reddine karar verilmesi isabetsizdir.
Açıklanan nedenlerle Yargıtay C.Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine atfen düzenlediği tebliğname yerinde görülmekle …Ağır Ceza Mahkemesinin
29.06.2010 tarihli ve 2010/552 değişik iş sayılı kararının 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Usulü Kanunu’nun 309/4-b maddesi gereğince BOZULMASINA, sair işlemlerin mahallinde yerine getirilmesine, dosyanın yerel mahkemesine gönderilmek üzere, Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 28.11.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.