Yargıtay Kararı 16. Hukuk Dairesi 2010/9133 E. 2011/5008 K. 29.09.2011 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/9133
KARAR NO : 2011/5008
KARAR TARİHİ : 29.09.2011

MAHKEMESİ :KADASTRO MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : KADASTRO

Taraflar arasında kadastro tespitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sırasında 323 ada 5 parsel sayılı 5719,71 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, tapu kaydı nedeni ile davalı … adına tespit edilmiştir. Davacı Hazine, başka bir tapu kaydına dayanarak taşınmazın kaçak ve yitik kişilerden Hazineye intikal eden yerlerden olduğu iddiası ile dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine, çekişmeli taşınmazın tespit gibi tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece dava konusu taşınmazın tarafların dayandığı tapu kayıtlarının kapsamı dışında kaldığı, kaçak ve yitik kişilerden kaldığının kanıtlanamadığı gerekçesi ile yazılı olduğu şekilde hüküm kurulmuş ise de; yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Taşınmaz “Deşt” mevkiinde bulunmakta olup dayanılan tapu kayıtları da “Deşt Mevkiine” aittir. Ayrıca taşınmaza komşu parsellerin tutanak örneklerine göre komşu parsel malikleri arasında tapu kayıtlarının sınırlarında yazılı kişilerin isim ya da soy isimlerinin mevcut olduğu anlaşılmaktadır. Bunun dışında, dayanılan tescil tapu kaydının haritasının ölçeği bulunmamakta ise de kenar uzunlukları mevcut olup Hazine tapu kaydı ise basit krokiye bağlanmış olduğu halde, Mahkemece yapılan kayıt uygulamasında bu husus dikkate alınmamış, kısaca tapu kayıtları yöntemine uygun biçimde uygulanmamıştır. Doğru sonuca varılabilmesi için tarafların 323 ada 5 parsel sayılı taşınmaz ile ilgili dava dosyasında da aynı tapu kaydına dayanmış oldukları göz önünde bulundurularak uyuşmazlığın en az masrafla ve doğru şekilde sonuçlandırılabilmesi için dava dosyaları birleştirilmeli, bundan sonra taşınmaz başında elverdiğince yaşlı, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek 3 kişilik yerel bilirkişi kurulu, taraf tanıkları ve tespit bilirkişilerinin tümü hazır olduğu halde yeniden keşif yapılmalıdır. Keşif sırasında tarafların dayandıkları tapu kayıtları 3402 sayılı Yasa’nın 20. maddesinde belirtilen esaslar çerçevesinde yerel bilirkişi aracılığı ile yöntemince uygulanmalı, kapsamları kesin olarak belirlenmeli, tapu kayıtlarının iç içe geçmeleri halinde davalı tarafın dayandığı tapu kaydının, Hazinenin taraf olduğu tescil ilamı ile oluşmuş olması nedeni ile ilamın kesin hüküm teşkil edeceği göz önünde bulundurulmalı, taşınmazın kısmen ya da tamamen davalı tarafın dayandığı tapu kaydının kapsamı dışında ve Hazine tapu kaydının kapsamında kalması halinde ise taşınmazın öncesinin kaçak ve yitik kişilerden kalan yerlerden olup olmadığı konusunda yerel bilirkişiler ve tanıklarından olaylara dayalı ayrıntılı bilgi alınmalı, Hazinenin tapu kaydının dayanağını oluşturan belgelerden 06.07.1968 tarihli tutanakta bilirkişi olarak görev alan …, …ve …’ın hayatta olduklarının anlaşılması halinde, bu kişiler de çağrılarak tanık sıfatı ile dinlenilmeli, bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir. Mahkemece bu hususlar gözardı edilerek eksik incelemeyle yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, davacı Hazine temsilcisinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulüyle hükmün BOZULMASINA, 29.09.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.