YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/64
KARAR NO : 2010/3900
KARAR TARİHİ : 28.05.2010
MAHKEMESİ :KADASTRO MAHKEMESİ
Taraflar arasında kadastro tespitinden … dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Yargıtay bozma ilamında özetle; “Çekişmeli taşınmazın başında icra edilecek keşif sırasında fen ve arkeolog bilirkişiler aracılığı ile arkeolojik sit haritası, davacının dayanağı tapu kaydının uygulanması, davacının dayandığı tapu kaydının çekişmeli taşınmaza uyup uymadığı, çekişmeli taşınmazın arkeolojik sit alanında kalıp kalmadığı, taşınmazın niteliği hususunda uzman ziraatçi bilirkişiden ayrıntılı rapor alınması, yerel bilirkişi ve tanıklardan taşınmazın öncesinin kime ait olduğu, ne durumda bulunduğu, kimden nasıl intikal ettiği, kim tarafından ne zamandan beri ne suretle kullanıldığı maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılması, bilirkişi ve tanık sözlerinin komşu parsel tutanak ve dayanakları ile denetlenmesi, tespite aykırı sonuca varıldığı takdirde tespit bilirkişilerinin tanık sıfatıyla dinlenip aykırılığın giderilmesine çalışılması, daha sonra bütün deliller birlikte değerlendirilerek soncuna göre karar verilmesi” gereğine değinilmiştir. Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda çekişmeli parselin davacı … adına tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya içeriğine, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmaması nedeniyle davalı Hazinenin sair temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak, Mahkemece çekişmeli taşınmazın 3. derece arkeolojik sit alanı içinde kaldığı ve zilyetlikle mülk edinme koşullarının davacı taraf yararına gerçekleştiği kabul edilmek suretiyle hüküm kurulmuş ise de; yapılan araştırma, inceleme ve uygulama hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Bozma kararı uyarınca taşınmazın başında keşif yapılmasına rağmen, taşınmazın sit haritasındaki yeri denetime elverişli olarak gösterilmediği gibi, keşif sonrası düzenlenen bilirkişi raporları da çelişkilidir. Fen bilirkişisinin 03.07.2009 tarihli raporunda taşınmazın 3. derece arkeolojik sit alanı sınırları içinde kaldığı belirtilmesine karşın, arkeolog bilirkişinin 13.07.2009 tarihli raporunda ise 3. derece doğal sit alanı sınırları içinde kaldığı belirtilmiş, kararda verilen şerhte sit alanının niteliği belirtilmemiştir. Doğru sonuca ulaşabilmek için taşınmazın başında iki arkeolog ve bir fen bilirkişisinden oluşan kurul aracılığı ile yeniden keşif yapılmalı, sit haritaları kadastro paftası ile çakıştırılmalı, sit haritası örnekleri dosyaya konulmalı, bilirkişilerden çekişmeli taşınmazın sit alanı içinde kalıp kalmadığı, kalıyor ise hangi nitelikteki sit alanı içinde kaldığına dair rapor alınmalı, 2863 sayılı Yasa’nın 11. maddesinin 5663 sayılı Yasa ile değişik 2. cümlesi uyarınca 1. ve 2. derece arkeolojik sit alanlarının zilyetlikle iktisap edilemeyeceği göz önünde bulundurularak hüküm kurulmalıdır. Mahkemece belirtilen hususlar gözetilmeden karar verilmiş olması isabetsiz olduğu gibi, kabule göre de kararda tapu kütüğünün beyanlar hanesine verilen şerhle ilgili olarak sit alanının niteliğinin belirtilmemiş olması da isabetsiz olup, davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 28.05.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.