YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/4093
KARAR NO : 2010/3897
KARAR TARİHİ : 28.05.2010
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu:
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Davacı miras bırakanı olan …’ın 26.08.1978 tarihinde noterde yaptığı vasiyetname ile tüm malvarlığını “… ve … Vakfı” adı altında kurdukları vakfa vasiyet ettiğini, vakfın amacının … Köyü Tüzel Kişiliğinin köy ihtiyaçlarının ve köyün hayır işlerinin yapılması olarak belirtildiğini, yapılan vasiyetname ile miras bırakanın evlatlığı ve tek yasal mirasçısı olarak saklı payının ihlal edildiğini belirterek” vakfa intikal ettirilen taşınmazların aynen taksimine, mümkün olmazsa hesaplanacak tenkis miktarının faizi ile tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı …, davanın husumet nedeniyle reddi gerektiğini ileri sürerek zamanaşımı def’inde bulunmuş; ayrıca aynı konuda, aynı hukuki sebebe dayalı ve aynı taraflar arasında görülen davada davacının feragat etmiş olması nedeniyle bu davanın dinlenme olanağının hukuken mümkün olmadığını ileri sürerek, davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Davalı Vakıf ise cevap vermemiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda davalılardan … aleyhinde açılan davanın husumet nedeniyle reddine, davalı vakıf aleyhinde açılan davanın ise kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı … ve … Vakfı tarafından temyiz edilmiştir.
Miras bırakan …’ın 26.08.1978 tarihinde öldüğü, 26.08.1967 tarihinde yaptığı vasiyetname ile … Köyünün köy ihtiyaçlarının ve köyün hayır işlerinin yapılması amacıyla tüm malvarlığını … ve … Vakfı namı ile kurulacak vakfa vasiyet ettiği, eldeki davanın ise 26.11.2001 tarihinde açıldığı, yasal süresi içinde bulunulmayan zamanaşımı itirazına karşı davacının yasal sürede karşı çıktığı dosya içeriğinden sabittir. Ancak; davacı tarafından Edremit Asliye Hukuk Mahkemesinin 1979/326 Esas, 1988/173 Karar sayılı, 27.05.1988 tarihli karar ve dosyası incelendiğinde, davanın konusunun, taraflarının ve hukuki sebebin eldeki dava ile aynı olduğu, davacının ilk dosyada 27.05.1988 tarihinde davasından feragat ettiği, feragat beyanının herhangi bir şarta bağlı olarak yapılmasının mümkün olmadığı, kaldı ki bu beyanın da şartlı olmayıp, sadece feragat iradesini açıklar nitelikte olduğu anlaşılmaktadır. Feragat tek taraflı irade beyanı ile hukuki sonuçlarını doğurur, karşı tarafın kabulüne gerek kalmaksızın hüküm ifade eder, açıklandığı anda da kesin hükmün sonuçlarını doğurur (HUMK:93 md.) Bu haliyle; görülmekte olan dava yönünden, kesin hüküm oluşmuş olması nedeniyle davanın reddine karar verilecek yerde, yazılı ve dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiş olması isabetsiz olup, davalı vakfın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden tarafa iadesine, 28.05.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.