YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2009/9317
KARAR NO : 2010/430
KARAR TARİHİ : 01.02.2010
MAHKEMESİ :AĞIR CEZA MAHKEMESİ
Taahhüdü ihlal eyleminden borçlu … hakkında yapılan yargılama sonunda, ödeme taahhüdünün geçerli olmadığından beraatine dair … 5. İcra Mahkemesinin 18/01/2008 tarihli ve 2007/607 Esas, 2008/346 sayılı Kararına vuku bulan itirazın kabulü ile anılan kararın kaldırılmasına ilişkin … 4.Ağır Ceza Mahkemesinin 17/04/2008 tarihli ye 2008/578 müteferrik sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
Tebliğname ile;
1-… 3.İcra Müdürlüğünün 2006/13570 sayılı takip dosyası üzerinden sanık hakkında yapılan icra takibi sırasında, borçlu sanığın talebi üzerine hazırlanan 17/01/2006 tarihli taahhütnamede ödenecek toplam borç miktarının tüm fer’ileri ile birlikte hesaplanıp açıkça gösterilmemiş olması karşısında, taahhüdün hukuken geçerli olmadığı, bu hususun Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 20/02/2001 gün, 2001/8-19 Esas, 2001/26 sayılı Kararı ile de kabul edildiğinin gözetilmemesinde,
2- Mercii mahkemece itirazın kabulüne karar verilmesi karşısında, 5271 sayılı Kanun’un 271/2. maddesi gereğince işin esasına girilerek, ihtilaf konusunu halledecek şekilde, itirazın mevzuunu teşkil edecek mesele hakkında da bir karar verilmesi gerektiğinin nazara alınmamasında, isabet görülmemekle anılan kararın 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309.maddesi uyarınca bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 23.11.2009 gün ve 66445 sayılı kanun yararına bozma istemine atfen Yargıtay C. Başsavcılığının 8.12.2009 tarih ve K.Y.B.2009/272080 sayılı tebliğnamesiyle talep edilmiş olmakla ; GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
1.6.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK.nun “Tanımlar” başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasının (L) bendinde disiplin hapsinin tanımı; “kısmi bir düzeni korumak amacıyla yaptırım altına alınmış olan fiil dolayısıyla verilen, seçenek yaptırımlara çevrilemeyen, ön ödeme uygulanamayan, tekerrüre esas olmayan, şartlı salıverilme hükümleri uygulanamayan, ertelenemeyen ve adli sicil kayıtlarına geçirilemeyen hapsi ifade eder.” olarak yapılmıştır. Disiplin hapsi ve hapsen tazyik yaptırımı 5237 sayılı TCK.nunda düzenlenen yaptırımlardan farklı niteliktedir. Bu nedenle de, duruşma açılarak yapılan bir yargılama sonunda verilmelerine karşılık, 2004 sayılı İİK.nun 353/1.maddesinde yasa yolu olarak itiraz yasa yolu öngörülmüştür. Anılan hükümler gözetildiğinde, gerek disiplin hapsi gerekse hapsen tazyik yaptırımı tayin edilen kararlar, CMK. nun 223. maddesinde belirtilen
“hüküm” niteliğinde değildirler ve bunlar hakkında hükümler için öngörülen yargılama kuralları uygulanamaz.” şeklinde yapılan değerlendirmeden de anlaşılacağı üzere, İcra ve İflas Kanunu’nda müeyyidesi disiplin hapsi ve tazyik hapsi olarak saptanan eylemlerin kabahat olduğu belirtilmiştir.
İcra ve İflas Kanunu’nda İcra Mahkemesinin itiraza tabi verdiği kararlara itirazın 5358 sayılı Yasa ile değişik İİK.nun 353/1. maddesi uyarınca yedi gün içerisinde yargı çevresinde bulunduğu Ağır Ceza Mahkemesine yapılması gerekmekte olup, bu anlamda Ceza Muhakemesi Kanunu’ndaki sistemden ayrıldığı, Ceza Muhakemesi Kanunu’ndaki itiraz kanun yolu bir suç muhakemesi sonucunda verilen yargı kararları için olduğu, nitekim anılan kanunun “İtiraz usulü ve inceleme mercileri” başlıklı 268. maddesinde kararına itiraz edilecek ve itirazı inceleyecek mahkemeler Sulh Ceza, Asliye Ceza, Ağır Ceza ve Bölge Adliye Mahkemesi olarak belirlendiği, buna karşılık İcra ve İflas Kanunu’nda, İcra Mahkemesinin itiraza tabi verdiği disiplin hapsi ve tazyik hapsine ilişkin kararlar, dar ve teknik anlamda “suç” karşılığı verilen kararlar olmadığı, İcra ve İflas Kanunu’nun 353/1. maddesi uyarınca İcra Mahkemesince verilen itiraza tabi kararlara itirazın yedi gün içerisinde doğrudan Ağır Ceza Mahkemesine yapılması ve itiraz hakkında Ağır Ceza Mahkemesince bir karar verilmesi gerekmekte ise de, bu durum yargılaması tamamlanmış, herhangi bir delil ya da sair araştırma ihtiyacı bulunmayan haller içindir. Oysa ki somut olayda icra mahkemesince sanığa ait nüfus kaydı getirtilmeden borçlunun beraatine karar verilmiştir.
Konunun bir kez de Kabahatler Kanunu yönünden irdelenmesinde ise, anılan kanunun “itiraz yolu” başlıklı 29. maddesinde, “(1) Mahkemenin verdiği, son karara karşı, yargı çevresinde yer aldığı Ağır Ceza Mahkemesine itiraz edilebilir. Bu itiraz, kararın tebliği tarihinden itibaren en geç yedi gün içinde yapılır. (2) İtirazla ilgili karar, dosya üzerinden inceleme yapılarak verilir. (3) Mahkeme, her bir itirazla ilgili. olarak “itirazın kabulüne” veya “itirazın reddine” karar verir …” hükmü getirilmiştir. Görüldüğü üzere Kabahatler Kanunu’nda da itirazı inceleyecek Ağır Ceza Mahkemesinin “itirazın kabulüne” veya “itirazın reddine,” karar verir şeklinde düzenleme getirilmiştir. Ancak itirazın kabulüne karar vermesi halinde itirazın konusu hakkında da bir karar vermesi gerektiği hususunda bir düzenleme yok ise de, itirazı kabul eden Ağır Ceza Mahkemesinin bu yönde hüküm oluşturması gerektiği de kuşkusuzdur. Diğer taraftan aynı maddenin 2. fıkrasındaki “itirazla ilgili karar, dosya üzerinden inceleme yapılarak verilir.” amir hükmü gözetildiğinde, itiraz merciinin delil toplama ve sanığın savunmasını alması gibi yargılamayı gerektiren hususları yerine getirmesi de beklenmemelidir.
Öte yandan, bir ihtisas mahkemesi olan İcra Mahkemesince yerine getirilmesi gereken delil toplama ya da sair araştırmanın yapılmasını itiraz mercii olan Ağır Ceza Mahkemesinden beklemek, zaten yoğun iş yükü altında bulunan mahkemenin kendi asıl işlevinden uzaklaştırılmasına, yargı hizmetlerinin aksamasına ve giderek adalet duygusunun zedelenmesine yol açabilecektir.
Açıklamalar çerçevesinde İcra Mahkemesinden verilen itiraza tabi kararlara İİK.nun 353/1. maddesi uyarınca itiraz mercii olarak bakan Ağır Ceza Mahkemesince itirazın kabulüne karar verilmesi durumunda itirazın konusu hakkında da bir hüküm kurmak zorundadır. Ancak dosyada toplanması gereken delil, araştırma ya da borçlu sanığın savunmasının alınması veya meşruhatlı duruşma davetiyesi gönderilmesi gibi hususların yerine getirilmesi zorunluluğunun bulunduğu hallerde ise, itirazın kabulü ile birlikte bu noksanlıkların tamamlanmasını özel ihtisas mahkemesi olan İcra Mahkemesinden talep etmesinde bir usulsüzlük bulunmayıp, somut olayda da İcra Mahkemesince borçluya ait nüfus kaydı getirtilmeden borçlunun beraatine karar verildiği dikkate alındığında Ağır Ceza Mahkemesince itirazın kabulü ile yukarıda açıklanan nedenlerle dosyanın İcra Mahkemesine gönderilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır.
Ayrıca; dosya kapsamına göre, borçlu hakkında … 3. İcra Müdürlüğünün 2006/3570 esas sayılı dosyasında yapılan takip sırasında 17.1.2007 tarihinde icra memuru huzurunda alacaklı vekilinin kabulüyle düzenlenen tutanakta borç miktarı 1.355.00 TL. olarak gösterildiği, tutanağın beyan kısmında da borçlu “…borcumu taksitler halinde ödeyeceğim. İlk taksidi 22.1.2007 tarihinde 500.00 TL, 22.2.2007 tarihinde 500.00 TL, 22.3.2007 tarihinde 500.00 TL, 23.4.2007 tarihinde 500.00 TL ödemeyi taahhüt ediyorum” şeklindeki beyanı ile toplam 2.000.00 TL. miktar için taahhütte bulunması, diğer taraftan takip talebinde alacak miktarının 1.355.00 TL olarak gösterilmesi karşısında, taahhüt tutanağındaki borç miktarının ayrıntılı olmasa dahi fer’ileriyle birlikte hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlendiğinin kabulü gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının düzenlediği tebliğname yerinde görülmediğinden kanun yararına bozma isteminin REDDİNE, dosyanın Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 01/02/2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.