Yargıtay Kararı 16. Hukuk Dairesi 2008/6624 E. 2009/8905 K. 22.12.2009 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2008/6624
KARAR NO : 2009/8905
KARAR TARİHİ : 22.12.2009

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında, kooperatif genel kurul kararlarının iptali ile tapu iptali ve tescil ve buna bağlı diğer istemlere ilişkin dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Davacılar vekili, müvekkillerinin davalı kooperatifin üyesi olduklarını, ihraçlarına ilişkin kararların mahkemece iptal edildiğini, ancak davalı kooperatifçe üyeliğe yeniden kabul edilmediklerini, müvekkillerine ait bağımsız bölümlerin kendilerine verilmediği gibi, davalı kooperatifin 1998 ve 1999 yıllarına ait genel kurul toplantılarında, davalı … ile muvazaalı olarak oluşturulan borç gerekçe gösterilerek, konutların davalılara satışının yapıldığını, satış sonrası açtıkları müdahalenin meni davalarının da lehlerine sonuçlanıp kesinleştiğini ileri sürerek, anılan hususlara ilişkin genel kurul kararlarının butlan nedeniyle iptalini, muvazaa nedeniyle davalılara satılan taşınmazın tapusunun iptali ve müvekkilleri adına tescilini talep ve dava etmiştir. Davalılardan … davaya yanıt vermemiştir. Diğer davalıların ortak vekili, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 53. maddesinde öngörülen dava koşullarının oluşmadığını ve kooperatifin borcu nedeniyle taşınmazların satışına genel kurulda karar verildiğini savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemenin, koşulları bulunmadığından genel kurul kararlarının iptalinin istenemeyeceği ve davacılara verilebilecek konut kalmadığı, bu durumda konut bedeli istenebileceği, ancak böyle bir talebin bulunmadığı gerekçeleriyle, davanın reddine ilişkin kararı Yargıtay 11. HD’ce bozulmuştur. Yargıtay bozma ilamında özetle; “Davacıların iddiasının kooperatifin muvazaalı olarak …’e borçlandırıldığı, …’in ekonomik durumu itibarıyla kooperatife belirlenen miktarda borç para vermesinin olanaksız olduğu, mahkemece salt genel kurul kararlarının yasa ve anasözleşmeye uygunluğundan hareketle sonuca gidildiği, oysa davada çözümlenmesi gereken hususun kooperatifin borçları nedeniyle taşınmaz satışının genel kurul tarihleri itibariyle gerek olup olmadığı noktasında toplandığı, her ne kadar genel kurul kararları oybirliği ile alınmış ise de kararın alınışı sırasında ortakların yanıltıldıkları iddiası ve kooperatifin genel kurul tarihindeki mevcudu itibarıyla borçlanmaya gereksinim olup olmadığının; inşaatın düzeyi, kooperatifin alacak ve borçları, oluşturularak uzman bilirkişi kurulu aracılığıyla kayıt ve belgeler üzerinde inceleme yaptırılmak suretiyle belirlenip, genel kurul kararlarının bu çerçevede değerlendirilmesi ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmesinin gerektiği” belirtilmiştir. Mahkemece, Yargıtay bozma ilamına uyulmuş, bozma ilamı doğrultusunda yapılan yargılama sonunda, davanın kabulü ile davalı kooperatifin 1998 ve 1999 olağan genel kurul kararlarının iptaline, 2, 6, 7 ve 10 numaralı bağımsız bölümlerin tapu kayıtlarının iptali ile ayrı ayrı davacılar adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm davalılar vekillerince temyiz edilmiştir.
Dosya içeriğine, mahkemece hükmüne uyulan bozma kararında açıklandığı gibi işlem yapılıp sonucuna göre hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre yerinde bulunmayan diğer temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak, davacılar vekilinin tavzih talebi üzerine mahkemece 24.06.2008 tavzih kararı ile davacılar yararına hükmedilen 500,00-YTL maktu vekalet ücreti, 4.860,00-YTL nispi vekalet ücreti olarak değiştirilmiş ise de; verilen tavzih kararı usule uygun bulunmamaktadır. Zira hükmün tavzihi, HUMK’nun 455 ve devam eden maddeleri uyarınca hükmün, müphem ve anlaşılmaz olması veya çelişkili fıkraları içermesi halinde mümkün olup, tavzih yolu ile hükmün esasında değişiklik yapılması mümkün değildir. Somut olayda hükmün vekalet ücretine ilişkin bölümünde yapılan düzeltme maddi hataya dayalı bir düzeltme olmayıp, hükmün bu bölümü tümüyle değiştirilmiş bir başka deyişle, tavzihi mümkün olmayan husus tavzih kararı ile değiştirilmiş olduğundan buna ilişkin karar isabetsiz olduğu gibi, kabule göre de her ne kadar tavzih evrak üzerinden de yapılabilir ise de, HUMK’nun 456. maddesi hükmü gereğince tavzih talebini içeren dilekçenin karşı tarafa tebliğ edilmesi gerekirken bu usule uyulmadan karar verilmiş olması da isabetsiz olup, temyiz itirazı bu nedenle yerinde görüldüğünden kabulü ile 24.06.2008 tarihli tavzih kararının BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden tarafa iadesine, 22.12.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.