YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2008/6409
KARAR NO : 2009/8478
KARAR TARİHİ : 08.12.2009
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında, kooperatif üyeliğine dayalı tazminat istemine ilişkin asıl ve birleşen ek davanın yargılaması sonucunda verilen hükmün, Yargıtay’ca incelenmesi süresinde duruşmalı olarak istenmiştir. Ancak, hükmün miktarı itibarıyla, davanın HUMK’nun 438. maddesi gereğince duruşmalı olarak incelenebilecek davalardan olmaması nedeniyle duruşma isteminin reddine, incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildi. İnceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu. GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı kooperatifin üyeliğinden ihraç edildikten sonra mahkeme kararı ile üyeliğe geri döndüğünü, ancak müvekkiline konut tahsis edilmediğini ileri sürerek, müvekkiline konut tahsisini veya asıl davada 1.000.000.000-TL (1.000,00-YTL) ve ek davada ise 5.269.836.000-TL (5.269,83-YTL) olmak üzere toplam 6.269.836.000-TL (6.269,83-YTL) tazminatın temerrüt faiziyle davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacının sadece ödediği aidatın istirdadını isteyebileceğini, istenilen tazminatın fahiş olduğunu ve konutun davacının ihracından sonra genel kurul kararı uyarınca satıldığını savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemenin, ilk olarak asıl davanın kabulüne ve ikinci olarak asıl ve birleşen ek davanın kabulüne ilişkin iki ayrı kararı Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nce sırasıyla bozulmuş, her iki Yargıtay bozma ilamında da aynı nitelikte özetle; “Belirlenen tazminatın doğru hesaplanmadığı belirtilmiş, DİE’nin TEFE artış oranlarını gösteren ve ilgili dönemi kapsayan verileri öğrenildikten sonra uzman bir bilirkişiye normal bir ortağın ve davacının yaptığı her bir ödemenin ödeme tarihinden itibaren dava tarihine kadar ulaştığı toplam güncellenmiş değeri saptanarak istenebilecek tazminat miktarı hesaplattırmak ve ortaya çıkacak rakama davacı ödemelerinin güncel değeri eklenerek bulunması gerektiğine” değinilmiştir. Mahkemece son bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davacının alacağı tazminat tutarının toplam 1.491,57-YTL olduğu, ilk davaya konu 1.000,00-YTL’nin icra yoluyla tahsil edildiği gerekçeleriyle, buna göre kalan 491,57-YTL’nin 11.06.2001 tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
HUMK’nun 21.07.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5219 sayılı Kanun ile değişik 427/2. maddesi hükmüne göre, karar tarihi itibarıyla miktar veya değeri 1.250.000.000.TL’yi geçmeyen taşınır mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararlar kesindir. Mahkeme kararında 491,57-YTL’nin tahsiline karar verilmiş olup, bu karar yukarıda anılan madde hükmüne göre temyiz edilebilirlik sınırının altında kaldığından, davalı vekilinin temyiz isteminin HUMK’nun 432/4. maddesi hükmü uyarınca REDDİNE karar vermek gerekmiştir.
Davacı vekilinin temyizine gelince, dava kooperatif üyeliğine dayalı tazminat istemine ilişkin olup, mahkemece Yargıtay bozma ilamına ikinci kez uyulmuş ise de; bozma ilamında açıklandığı şekilde bir hesaplama yapılmayan bilirkişi raporuna göre hüküm kurulmuştur. Her iki bozma ilamında da belirtildiği üzere tazminat hesabı özetle şu şekilde yapılmalıdır: Önce kooperatifçe üyelerine tahsis edilen bir konutun dava tarihi itibariyle rayiç değeri, bundan sonra tam olarak ödeme yapan bir üyenin ödemelerinin dava tarihindeki TEFE oranlarına ile güncellenmiş değeri belirlenerek, bu iki kalem arasındaki fark bulunmak suretiyle, buna göre üyelikle elde edilen yarar saptanmalıdır. Bundan sonra davacının eksik olan ödemesinin dava tarihindeki TEFE oranına göre güncel değeri belirlenmeli, daha sonra orantı kurulmak suretiyle davacının güncel ödemesinin ne kadar yarar elde edeceği belirlenmelidir. Son olarak da belirlenen yarar miktarına davacının ödemelerinin güncel değeri de eklenerek davacının isteyebileceği tazminat miktarı belirlenmelidir. Oysa hükme esas alınan son bilirkişi raporundaki hesaplama buna göre yapılmamıştır. Bununla birlikte taşınmazın değeri ile ödemelerin güncelleştirilmesi, ek dava açıldığı hususu da dikkate alınarak, tek bir tarihe göre belirlenmelidir. Bu itibarla, açıklanan ilkelere uygun olmayan bilirkişi raporuna göre karar verilmiş olması isabetsiz olup, temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden, kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden tarafa iadesine, 08.12.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.