Yargıtay Kararı 16. Hukuk Dairesi 2008/1118 E. 2008/1049 K. 26.02.2008 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2008/1118
KARAR NO : 2008/1049
KARAR TARİHİ : 26.02.2008

MAHKEMESİ :AĞIR CEZA MAHKEMESİ

Mal beyanında bulunmamak suçundan sanık … hakkında yapılan yargılama sonucunda, takibe konu miktarın herkesin elinde bulunmasının doğal karşılanması gerekecek kadar az olduğundan bahisle hakkında disiplin hapsi verilmesine yer olmadığına dair, Bolu 2.İcra Mahkemesinin 30.05.2007 tarihli ve 2007/364-742 sayılı kararına yönelik itirazın reddine ilişkin Bolu Ağır Ceza Mahkemesinin 05.06.2007 tarihli ve 2007/520 müteferrik sayılı kararını kapsayan dosya aleyhine Adalet Bakanlığından verilen 25.12.2007 gün ve 65401 sayılı kanun yararına bozma talebini içeren Yargıtay C.Başsavcılığının 21.01.2008 gün ve 2008/2607 sayılı tebliğnamesi ile dava dosyası Daireye gönderilmekle incelendi,
Tebliğnamede, dosya kapsamına göre,sanık hakkında Bolu 1.İcra Müdürlüğünün 2006/7092 sayılı dosyası üzerinden icra takibinde bulunulduğu, ödeme emrinin borçluya tebliğ edilip, takibin kesinleştiği, ancak borçlunun borcunu ödemediği ve İcra ve İflas Kanunu’nun 74.maddesine göre mal beyanında bulunmadığı ve alacağı karşılayacak miktarda malın da haciz edilmediğinin anlaşılması karşısında, suç tarihine göre mal beyanında bulunmayan borçlunun eyleminin, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5358 sayılı Kanun ile değişik İcra ve İflas Kanunu’nun 337.maddesine göre suç teşkil edip anılan maddede öngörülen 10 gün disiplin hapsi ile cezalandırılması gerektiği gözetilmeden, itirazın kabulü yerine reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden kararın bozulması gereğine işaret edilmiştir.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Dosya kapsamına göre, mal beyanında bulunmamak eylemi 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 337.maddesinin 1.fıkrasında, “müddeti içinde beyanda bulunmak üzere mazereti olmaksızın icra dairesine gelmeyen veya yazılı beyanda bulunmayan borçlular, alacaklının şikayeti üzerine, icra mahkemesi tarafından on günden bir aya kadar hafif hapis cezasıyla cezalandırılırlar. Borçlunun haczi kabil mallarını alacaklının bildiği veya bilmesi lazım geldiği takdirde yahut borcu karşılayacak miktarda malın haczedilmesi halinde borçluya ceza verilmez.” şeklindeki düzenleme ile yaptırım altına alınmış iken, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5358 sayılı Kanun’un 7.maddesiyle değişik 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 337.maddesinin 1.fıkrası, “müddeti içinde beyanda bulunmak üzere mazereti olmaksızın icra dairesine gelmeyen veya yazılı beyanda bulunmayan borçlu, alacaklının şikayeti üzerine, on gün disiplin hapsi cezası ile cezalandırılır. Alacaklının alacağını karşılayacak miktarda malın haczedilmesi veya borcun ödenmesi halinde, bu ceza düşer.”
…/.

2008/1118-1049 SH.2

ifadesi ile müeyyide altına alınmak suretiyle değiştirilmiştir. Görüleceği üzere önceki düzenlemede bulunan “Borçlunun haczi kabil mallarını alacaklının bildiği veya bilmesi lazım geldiği takdirde” ifadesine, 1.6.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5358 sayılı Yasa ile değişik İcra ve İflas Kanunu’nun 337.maddesinde yer verilmemiştir.
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Tanımlar” başlıklı 2.maddesinin 1.fıkrasının (L) bendinde disiplin hapsinin tanımı; “Kısmi bir düzeni korumak amacıyla yaptırım altına alınmış olan fiil dolayısıyla verilen, seçenek yaptırımlara çevrilemeyen, ön ödeme uygulanamayan, tekerrüre esas olmayan, şartlı salıverilme hükümleri uygulanamayan, ertelenemeyen ve adli sicil kayıtlarına geçirilmeyen hapsi ifade eder.” şeklinde yapılmıştır.
Disiplin hapsi için yapılan bu tanım, hapsen tazyik yaptırımını da kapsar niteliktedir.Konu öğretide ele alınmış ve disiplin hapsinin niteliği şu şekilde açıklanmıştır. “Kişinin yükümlülüğe aykırı davranmamak konusunda mecburiyeti bulunmamaktadır. Ancak, kişi bazı durumlarda bir yükümlülüğe uygun davranmaya belli ölçüde icbar edilebilmektedir. Başka bir deyişle kişi, bazı durumlarda yükümlülüklerinin gereğini yerine getirmesini sağlamak için belli ölçüde icbar edilebilmekte ve bu amaçla bir süreye kadar hürriyetinden yoksun bırakılabilmektedir. Bu hürriyetten yoksun bırakma olgusu, bir disiplin hapsi niteliği taşımaktadır. Ancak, yükümlülüğün yerine getirilmesi halinde, bu yaptırımın uygulanmasına derhal son verilmektedir. Bu bakımdan söz konusu disiplin hapsine ilişkin olarak kanunda sadece azami bir süre belirlenmektedir. Kişi kendisine terettüp eden yükümlülüğün gereğini yerine getirmeye zorlamak amacıyla ancak belli bir süreye kadar hürriyetinden yoksun bırakılabilecektir. Bu sürenin dolması halinde; kişi, yükümlülüğünün gereğini yerine getirmemiş olsa bile hürriyetinden yoksun bırakılmasına ilişkin yaptırım uygulanmasına son verilerek serbest bırakılacaktır. Bu nedenle söz konusu disiplin hapsine, kanunda tazyik hapsi denilmiştir. (Doç.Dr…. Özgenç, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 3.Bası, Sh.623)
Bu çerçevede, 1.6.2005 tarihinden sonra mal beyanında bulunmamak fiilini işleyen borçlu sanıklar hakkında; önceki düzenlemede bulunan “borçlunun haczi kabil mallarını alacaklının bildiği veya bilmesi lazım geldiği takdirde” ifadesine 1.6.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5358 sayılı yasa ile değişik İİK.nun 337.maddesinde yer verilmediği gözetildiğinde, kişinin yükümlülüğünü yerine getirmesini sağlamak için belli ölçüde icbar edilebileceğinin, bu amaçla bir süreye kadar hürriyetinden yoksun bırakılabileceğinin kabulü gerekir.
Somut olayımızda,Bolu Ağır Ceza Mahkemesinin 05.06.2007 tarih ve 2007/520 müteferrik sayı ile verilen,takibe konu alacağın günün ekonomik koşulları ve paranın satın alma gücü karşısında,bu miktar borcu karşılayacak para veya malın herkesin ev ve üzerinde bulunmasının doğal sayılması gerektiği gerekçesiyle,Bolu 2.İcra Mahkemesinin 30.05.2007 gün ve 2007/364-742 sayılı kararına yönelik itirazın kabulü yerine reddine karar verilmesi isabetsizdir.

./…

2008/1118-1049 SH:3

Bu nedenle Yargıtay C.Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine atfen düzenlediği tebliğname yerinde görülmekle Bolu Ağır Ceza Mahkemesinin 2007/520 müteferrik sayılı kararının 5271 sayılı CMK.nun 309/4-c maddesi uyarınca BOZULMASINA, “Tekriri muhakeme” yasağı nedeniyle bozma kapsamı doğrultusunda yeniden yargılama yapılmasının gerekmediğine, dosyanın mahalline iadesi için Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 26.02.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.