Yargıtay Kararı 16. Hukuk Dairesi 2007/5339 E. 2007/5103 K. 11.12.2007 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2007/5339
KARAR NO : 2007/5103
KARAR TARİHİ : 11.12.2007

MAHKEMESİ :AĞIR CEZA MAHKEMESİ

Mal beyanında bulunmamak suçundan sanık … hakkında yapılan yargılama sonunda takibe konu alacak miktarı olan 627.75.YTL’nin günün ekonomik koşulları göz önüne alındığında, işlenen fiilin haksızlık içeriğinin azlığı nedeniyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223/4-d maddesine göre, sanık hakkında ceza tertibine yer olmadığına dair, … İcra Mahkemesinin 21.12.2006 tarihli ve 2006/1427-1191 sayılı kararına yönelik itirazın reddine ilişkin … Ağır Ceza Mahkemesinin 08.02.2007 tarihli ve 2007/83 değişik iş sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
Tebliğnamede, dosya kapsamına göre, sanık hakkında … İcra Müdürlüğünün 2006/1837 sayılı dosyası üzerinden icra takibinde bulunduğu, ödeme emrinin borçluya tebliğ edilip, takibin kesinleştiği, ancak borçlunun borcunu ödemediği ve İcra ve İflas Kanunu’nun 74.maddesine göre mal beyanında bulunmadığı ve alacağı karşılayacak miktarda malın da haczedilmediğinin anlaşılması karşısında, mal beyanında bulunmayan borçlunun eyleminin, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5358 sayılı Kanun ile değişik İcra ve İflas Kanunu’nun 337.maddesine göre suç teşkil edip anılan maddede öngörülen 10 gün disiplin hapsi ile cezalandırılması gerektiği gözetilmeden, itirazın kabulü yerine reddine karar verilmesinde isabet görülmemekle kararın 5271 sayılı CMK’nun 309.maddesi uyarınca bozulması lüzumu, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 09.10.2007 gün ve 51020 sayılı kanun yararına bozma istemine atfen Yargıtay C.Başsavcılığının 20.11.2007 gün ve K.Y.B.2007/222795 sayılı tebliğnamesiyle istenilmiş olmakla,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dosya kapsamına göre, mal beyanında bulunmamak eylemi 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 337.maddesinin 1.fıkrasında, “müddeti içinde beyanda bulunmak üzere mazereti olmaksızın icra dairesine gelmeyen veya yazılı beyanda bulunmayan borçlular, alacaklının şikayeti üzerine, icra mahkemesi tarafından on günden bir aya kadar hafif hapis cezasıyla cezalandırılırlar. Borçlunun haczi kabil mallarını alacaklının bildiği veya bilmesi lazım geldiği takdirde yahut borcu karşılayacak miktarda malın haczedilmesi halinde borçluya ceza verilmez.” şeklindeki düzenleme ile yaptırım altına alınmış iken, 01.06.2005 tarihinde
yürürlüğe giren 5358 sayılı Kanun’un 7. maddesiyle değişik 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 337.maddesinin 1.fıkrası, “müddeti içinde beyanda bulunmak üzere mazereti olmaksızın icra dairesine gelmeyen veya yazılı beyanda bulunmayan borçlu, alacaklının şikayeti üzerine, on gün disiplin hapsi cezası ile cezalandırılır. Alacaklının alacağını karşılayacak miktarda malın haczedilmesi veya borcun ödenmesi halinde, bu ceza düşer.” ifadesi ile müeyyide altına alınmak suretiyle değiştirilmiştir.
1.6.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK’nun “Tanımlar” başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasının (L) bendinde disiplin hapsinin tanımı; “kısmi bir düzeni korumak amacıyla yaptırım altına alınmış olan fiil dolayısıyla verilen, seçenek yaptırımlara çevrilemeyen, ön ödeme uygulanamayan, tekerrüre esas olmayan, şartlı salıverilme hükümleri uygulanamayan, ertelenemeyen ve adli sicil kayıtlarına geçirilmeyen hapsi ifade eder.” şeklinde yapılmıştır.
Konu öğretide ele alınmış ve disiplin hapsinin niteliği şu şekilde açıklanmıştır. “Kişinin yükümlülüğe aykırı davranmamak konusunda mecburiyeti bulunmamaktadır. Ancak, kişi bazı durumlarda bir yükümlülüğe uygun davranmaya belli ölçüde icbar edilebilmektedir. Başka bir deyişle; kişi, bazı durumda yükümlülüklerinin gereğini yerine getirmesini sağlamak için, belli ölçüde icbar edilebilmekte ve bu amaçla bir süreye kadar hürriyetinden yoksun bırakılabilmektedir. Bu hürriyetten yoksun bırakma olgusu, bir disiplin hapsi niteliği taşımaktadır. Ancak, yükümlülüğün yerine getirilmesi halinde bu yaptırımın uygulanmasına derhal son verilmektedir. Bu bakımdan söz konusu disiplin hapsine ilişkin olarak kanunda sadece azami bir süre belirlenmektedir. Kişi kendisine terettüp eden yükümlülüğün gereğini yerine getirmeye zorlanmak amacıyla ancak belli bir süreye kadar hürriyetinden yoksun bırakılabilecektir. Bu sürenin dolması halinde; kişi yükümlülüğünün gereğini yerine getirmemiş olsa bile, hürriyetinden yoksun bırakılmasına ilişkin yaptırım uygulanmasına son verilerek, serbest bırakılacaktır. Bu nedenle, söz konusu disiplin hapsine kanunda tazyik hapsi denilmiştir. (Doç.Dr. … Özgenç, Ceza Hukuk Genel Hükümler, 3. Bas. Sh.623)
Disiplin hapsi tanımı, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen yaptırımlardan farklı niteliktedir. Bu nedenle de, duruşma açılarak yapılan bir yargılama sonunda verilmelerine karşılık, gerek disiplin hapsi gerekse hapsen tazyik yaptırımı tayin edilen kararlar 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223. maddesinde belirtilen “hüküm” niteliğinde değildirler. Her iki müeyyide ile yükümlülüğün yerine getirilmesi sağlanmak istenmiştir.
Öte yandan, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Duruşmanın sona ermesi ve hüküm” başlıklı 223. maddesinin 4. fıkrasının (d) bendinde “işlenen fiilin haksızlık içeriğinin azlığı dolayısıyla faile ceza verilememesi hallerinde ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilir.” hükmünü içermekte olup, bu konu “Adalet Komisyonu Raporu”nda; “Dördüncü fıkrada, işlenen fiil esasen haksızlık teşkil etmesine ve bu fiil dolayısıyla beraat değil, ceza verilmesine yer olmadığı kararının verilebileceği haller belirlenmiştir. Bu düzenlemelerde, yeni Türk Ceza Kanunu’nun hükümleri göz önünde bulundurulmuş ve her iki kanunun birbiriyle uyumunun sağlanması amacı güdülmüştür.” şeklinde açıklanmıştır. Nitekim “Ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenler” 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun İkinci Kısım İkinci Bölüm’ün “Kanunun hükmü ve amirin emri” başlığı ile madde 24, “Meşru savunma ve zorunluluk hali” başlığı ile madde 25, “Hakkın kullanılması ve zorunluluk hali” başlığı ile madde 26, “sınırının aşılması” başlığı ile madde 27, “Cebir ve şiddet korkutma ve tehdit” başlığı ile madde 28, “Haksız tahrik” başlığı ile madde 29, “Hata” başlığı ile madde 30, “Yaş küçüklüğü” başlığı ile madde 31, “Akıl hastalığı” başlığı ile madde 32, “Sağır ve dilsizlik” başlığı ile madde 33, “Geçiçi nedenler, alkol veya uyuşturucu madde etkisinde olma” başlığı ile madde 34’de düzenlenmiştir. Diğer taraftan 5237 sayılı TCK’nun İkinci Kısım’ın “Malvarlığına karşı suçlar” başlıklı Onuncu Bölüm’ün, “Malın değerinin az olması” başlıklı 145. maddesi, “Hırsızlık suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi, suçun işleniş şekli ve özellikleri de göz önünde bulundurularak, ceza vermekten de vazgeçilebilir.” hükmünü içermektedir. Adalet Komisyonu Raporu’nda; bu düzenlemelerde yeni Türk Ceza Kanunu’nun hükümlerinin göz önünde bulundurulduğu ve her iki kanunun (5237 sayılı TCK ve 5271 sayılı CMK) birbiriyle uyumunun sağlanması amacı güdüldüğü ifade edildiğine göre, 5271 sayılı CMK’nun 223. maddesinin 4. fıkrasının (d) bendindeki “işlenen fiilin haksızlık içeriğinin azlığı” hükmünün, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nda yer alan disiplin ve tazyik hapsine ilişkin eylemlerde uygulama olanağı bulunmamaktadır.
Açıklamalar karşısında, borçlu sanık hakkında … İcra Müdürlüğünün 2006/1837 esas sayılı dosyası ile yapılan takipte, ödeme emrinin usulüne uygun tebliğine rağmen İcra ve İflas Kanunu’nun 74. maddesine göre mal beyanında bulunmadığı gibi, alacağı karşılayacak miktarda malın da haczedilmediği, böylece atılı mal beyanında bulunmama eyleminin oluştuğu gözetilmeksizin, takibe konu alacağın, günün ekonomik koşulları ve paranın satın alma gücü karşısında, haksızlık içeriğinin az olduğu gerekçesiyle verilen ceza tertibine yer olmadığı kararına karşı yapılan itirazın reddine karar verilmesi isabetsizdir.
Bu nedenle Yargıtay C.Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine atfen düzenlediği tebliğname yerinde görülmekle … Ağır Ceza Mahkemesinin 2007/83 değişik iş, sayılı kararının BOZULMASINA, “tekriri muhakeme” yasağı nedeniyle bozma kapsamı doğrultusunda hükümlünün yeniden yargılanmasının gerekmediğine, dosyanın mahalline iadesi için Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 11.12.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.