Yargıtay Kararı 16. Hukuk Dairesi 2007/3979 E. 2007/3752 K. 17.10.2007 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2007/3979
KARAR NO : 2007/3752
KARAR TARİHİ : 17.10.2007

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi

Mal beyanında bulunmamak suçundan sanık …’nun yargılanması sonucunda, takibe konu alacak miktarı paranın, alım satım gücü karşısında mal beyanında bulunulmasını gerektirecek nitelikte bir borç olmadığından ve suçun unsurları oluşmadığından bahisle beraatine dair İstanbul 10.İcra Mahkemesinin 9.06.2006 tarihli ve 2006/1051-1349 sayılı kararına yönelik itiraz üzerine, itirazın öncelikle hükmü veren mahkemece incelendikten ve itirazla ilgili bir karar verildikten sonra gönderilmesi gerektiğinden bahisle iadesine ilişkin, İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 10.07.2006 tarihli ve 2006/876 müteferrik sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
Tüm dosya kapsamına göre, 2004 sayılı Kanun’un itiraz başlıklı 353. maddesinde “icra mahkemesinin bu bap hükümlerine göre verdiği tazyik ve disiplin hapsine ilişkin kararlara karşı, tefhim ve tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde, yargı çevresinde bulunduğu Ağır Ceza Mahkemesine itiraz edilebilir. İtiraz üzerine verilen karar kesindir. İcra Mahkemesinin bu bapta yer alan suçlardan dolayı verdiği hükümlerle ilgili olarak 4.12.2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun kanun yollarına ilişkin hükümlerine uygulanır.” Maddesinden de anlaşıldığı cihetle, icra mahkemesince hükmolunan tazyik, disiplin hapsi kararlarına karşı itiraz olunabileceği, Ceza Muhakemesi Kanunu anlamında itirazın, kural olarak itiraz olunan kararı veren mahkemeye yapılacağı ve ilk inceleme kararı veren mahkemece incelenip, kararın düzeltilebileceği yerinde görmezse itirazı inceleyecek mercie göndermesi gerektiği, İcra ve İflas Kanunu’ndaki usule göre ise, itirazın icra mahkemesine değil Ağır Ceza Mahkemesine yapılıp bu anlamda Ceza Muhakemesi Kanunundaki sistemden ayrıldığı, Ceza Muhakemesi Kanunundaki itiraz kanun yolu, bir suç muhakemesi sonucunda verilen yargı kararları için olduğu, dolayısıyla sistemin Sulh Ceza, Asliye Ceza, Ağır Ceza Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesi olarak belirlendiği, buna karşılık İcra ve İflas Kanununda icra mahkemesinin itiraza tabi verdiği kararların dar ve teknik anlamda “suç” karşılığı olan bir yaptırım olmadığı cihetle itirazın konusu hakkında bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmemekle kararın 5271 sayılı CMK.nun 309.maddesi uyarınca bozulması lüzumu, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 30/01/2007 gün ve 4410 sayılı kanun yararına bozma istemine atfen Yargıtay C.Başsavcılığının 21/02/2007 gün ve K.Y.B.2007/24965 sayılı tebliğnamesiyle istenilmiş olmakla,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dosya kapsamına göre, İstanbul 10. İcra Mahkemesince sanığa meşruhatlı davetiye çıkarılmadan beraat kararının verildiği, itiraz üzerine İstanbul 4.Ağır Ceza Mahkemesince dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, İstanbul 10.İcra Mahkemesinin kararının kaldırılmasına, 5271 sayılı CMK’nun 271/2.fıkrası gereği soruşturma, araştırma ya da duruşma yapılmasının zorunlu olduğu takdirde asıl mahkemesince yerine getirilmesi gerektiğinden bahisle dosyanın İstanbul 10.İcra Mahkemesine gönderilmesine karar verildiği anlaşılmıştır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 14.11.2006 tarih ve 2006/220-231 sayılı kararında da açıklandığı üzere “1.6.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK.nun “Tanımlar” başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasının (L) bendinde disiplin hapsinin tanımı; “kısmi bir düzeni korumak amacıyla yaptırım altına alınmış olan fiil dolayısıyla verilen, seçenek yaptırımlara çevrilemeyen, ön ödeme uygulanamayan, tekerrüre esas olmayan, şartlı salıverilme hükümleri uygulanamayan, ertelenemeyen ve adli sicil kayıtlarına geçirilemeyen hapsi ifade eder.” olarak yapılmıştır…“disiplin hapsi ve hapsen tazyik yaptırımı 5237 sayılı TCK.nunda düzenlenen yaptırımlardan farklı niteliktedir. Bu nedenle de, duruşma açılarak yapılan bir yargılama sonunda verilmelerine karşılık, 2004 sayılı İİK.nun 353/1. maddesinde yasa yolu olarak itiraz yasa yolu öngörülmüştür. Anılan hükümler gözetildiğinde, gerek disiplin hapsi gerekse hapsen tazyik yaptırımı tayin edilen kararlar, CMK.nun 223. maddesinde belirtilen “hüküm” niteliğinde değildirler ve bunlar hakkında hükümler için öngörülen yargılama kuralları uygulanamaz.” şeklinde yapılan değerlendirmeden de anlaşılacağı üzere, İcra ve İflas Kanununda müeyyidesi disiplin hapsi ve tazyik hapsi olarak saptanan eylemlerin kabahat olduğu belirtilmiştir.
İcra ve İflas Kanununda İcra Mahkemesinin itiraza tabi verdiği kararlara itirazın 5358 sayılı Yasa ile değişik İİK.nun 353/1. maddesi uyarınca yedi gün içerisinde yargı çevresinde bulunduğu Ağır Ceza Mahkemesine yapılması gerekmekte olup, bu anlamda Ceza Muhakemesi Kanunundaki sistemden ayrıldığı, Ceza Muhakemesi Kanunundaki itiraz kanun yolu bir suç muhakemesi sonucunda verilen yargı kararları için olduğu, nitekim anılan kanunun “İtiraz usulü ve inceleme merciileri” başlıklı 268. maddesinde kararına itiraz edilecek ve itirazı inceleyecek mahkemeler Sulh Ceza, Asliye Ceza, Ağır Ceza ve Bölge Adliye Mahkemesi olarak belirlendiği, buna karşılık İcra ve İflas Kanununda, İcra Mahkemesinin itiraza tabi verdiği disiplin hapsi ve tazyik hapsine ilişkin kararlar, dar ve teknik anlamda “suç” karşılığı verilen kararlar olmadığı,İcra ve İflas Kanunu’nun 353/1. maddesi uyarınca icra mahkemesince verilen itiraza tabi kararlara itirazın yedi gün içerisinde doğrudan Ağır Ceza Mahkemesine yapılması ve itiraz hakkında Ağır Ceza Mahkemesince bir karar verilmesi gerekmekte ise de, bu durum yargılaması tamamlanmış, herhangi bir delil ya da sair araştırma ihtiyacı bulunmayan haller içindir. Oysa ki somut olayda icra mahkemesince sanığa meşruhatlı davetiye tebliğ edilmeden verilen beraat kararı söz konusudur. Ağır Ceza Mahkemesince itirazın kabulünün gerektiğinin düşünülmesi halinde aynı zamanda borçlu sanığın mal beyanında bulunmama suçundan dolayı İİK.nun 337/1. maddesi gereğince on gün disiplin hapsi cezası ile cezalandırılmasına da karar vermesi zorunluluğu nedeniyle borçlu sanığa meşruatlı davetiye tebliğ ederek sonucunda anılan cezayı vermesi gerekmektedir.Bu durum ancak suç muhakemesi sonucunda verilen yargı kararları için olduğu ve 5271 sayılı CMK.nun 270. maddenin 1. fıkra 1. cümlesinde dayanak bulduğu, oysa ki yukarıda da açıklandığı üzere, icra mahkemesince itiraza tabi olarak verilen disiplin hapsi ve tazyik hapsi kararları “suç” karşılığı verilen kararlar olarak kabul görmemektedir.
Konunun bir kez de Kabahatler Kanunu yönünden irdelenmesinde ise, anılan Kanunun “itiraz yolu” başlıklı 29. maddesinde, “(1) Mahkemenin verdiği son karara karşı, yargı çevresinde yer aldığı ağır ceza mahkemesine itiraz edilebilir. Bu itiraz, kararın tebliği tarihinden itibaren en geç yedi gün içinde yapılır. (2) İtirazla ilgili karar, dosya üzerinden inceleme yapılarak verilir. (3) Mahkeme, her bir itirazla ilgili olarak “itirazın kabulüne” veya “itirazın reddine” karar verir…..” hükmü getirilmiştir. Görüldüğü üzere Kabahatler Kanununda da itirazı inceleyecek ağır ceza mahkemesinin “itirazın kabulüne” veya “itirazın reddine,” karar verir şeklinde düzenleme getirilmiştir. Ancak itirazın kabulüne karar vermesi halinde itirazın konusu hakkında da bir karar vermesi gerektiği hususunda bir düzenleme yok ise de, itirazı kabul eden ağır ceza mahkemesinin bu yönde hüküm oluşturması gerektiği de kuşkusuzdur. Diğer taraftan aynı maddenin 2. fıkrasındaki “itirazla ilgili karar, dosya üzerinden inceleme yapılarak verilir.” amir hükmü gözetildiğinde, itiraz merciinin delil toplama ve sanığın savunmasını alması gibi yargılamayı gerektiren hususları yerine getirmesi de beklenmemelidir.
Öte yandan, bir ihtisas mahkemesi olan icra mahkemesince yerine getirilmesi gereken delil toplama ya da sair araştırmanın yapılmasını itiraz mercii olan Ağır Ceza Mahkemesinden beklemek, zaten yoğun iş yükü altında bulunan mahkemenin kendi asıl işlevinden uzaklaştırılmasına, yargı hizmetlerinin aksamasına, ve giderek adalet duygusunun zedelenmesine yol açabilecektir.
Açıklamalar çerçevesinde icra mahkemesinden verilen itiraza tabi kararlara İİK.nun 353/1. maddesi uyarınca itiraz mercii olarak bakan Ağır Ceza Mahkemesince itirazın kabulüne karar verilmesi durumunda itirazın konusu hakkında da bir hüküm kurmak zorundadır. Ancak dosyada toplanması gereken delil, araştırma ya da borçlu sanığın savunmasının alınması veya meşruhatlı duruşma davetiyesi gönderilmesi gibi hususların yerine getirilmesi zorunluluğunun bulunduğu hallerde ise, itirazın kabulü ile birlikte bu noksanlıkların tamamlanmasını özel ihtisas mahkemesi olan icra mahkemesinden talep etmesinde bir usulsüzlük bulunmadığı gözetildiğinde, İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 10.07.2006 tarih ve 2006/876 müteferrik sayılı kararına karşı kanun yararına bozma isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
Bu nedenle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma isteminin REDDİNE, sair işlemlerin mahallinde ifasına, dosyanın mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 17.10.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.