YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2007/3718
KARAR NO : 2007/3520
KARAR TARİHİ : 03.10.2007
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
Mal beyanında bulunmamak suçundan sanık … hakkında yapılan yargılama sonucunda, takip olunan alacağın asgari ücretin altında olması nedeniyle mal beyanında bulunmasına gerek bulunmadığından sanığın cezalandırılması talebinin reddine dair, Afyonkarahisar 1.İcra Mahkemesinin 16.01.2007 tarihli ve 2006/2643 esas, 2007/69 sayılı kararına yönelik itiraz karşısında,asıl alacak miktarına göre sanığın üzerine atılı mal beyanında bulunmamak suçundan ceza verilmesine yer olmadığına dair, Afyonkarahisar 1.Ağır Ceza Mahkemesinin 02.04.2007 tarihli ve 2007/296 değişik iş sayılı kararını kapsayan dosya aleyhine Adalet Bakanlığından verilen 06.07.2007 gün ve 36252 sayılı kanun yararına bozma talebini içeren Yargıtay C.Başsavcılığının 10.08.2007 gün ve K.Y.B.2007/162835 sayılı tebliğnamesi ile dava dosyası Daireye gönderilmekle incelendi,
Tebliğnamede, dosya kapsamına göre,sanık hakkında Afyonkarahisar 1.İcra Müdürlüğünün 2006/2715 sayılı dosyası üzerinden icra takibinde bulunulduğu, ödeme emrinin borçluya tebliğ edilip, takibin kesinleştiği,ancak borçlunun borcunu ödemediği ve İcra ve İflas Kanunu’nun 74.maddesine göre mal beyanında bulunmadığı ve alacağı karşılayacak miktarda malın da haczedilmediğinin anlaşılması karşısında, suç tarihine göre mal beyanında bulunmayan borçlunun eyleminin, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5358 sayılı Kanun ile değişik İcra ve İflas Kanunu’nun 337.maddesine göre suç teşkil edip anılan maddede öngörülen 10 gün disiplin hapsi ile cezalandırılması gerektiği gözetilmeden, itirazın reddi yerine kabulüne karar verilmesinde isabet görülmediğinden kararın bozulması gereğine işaret edilmiştir.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dosya kapsamına göre, mal beyanında bulunmamak eylemi 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 337.maddesinin 1.fıkrasında, “müddeti içinde beyanda bulunmak üzere mazereti olmaksızın icra dairesine gelmeyen veya yazılı beyanda bulunmayan borçlular, alacaklının şikayeti üzerine, icra mahkemesi tarafından on günden bir aya kadar hafif hapis cezasıyla cezalandırılırlar. Borçlunun haczi kabil mallarını alacaklının bildiği veya bilmesi lazım geldiği takdirde yahut borcu karşılayacak miktarda malın haczedilmesi halinde borçluya ceza verilmez.” şeklindeki düzenleme ile yaptırım altına alınmış iken, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5358 sayılı Kanun’un 7.maddesiyle değişik 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 337.maddesinin 1.fıkrası, “müddeti içinde beyanda bulunmak üzere mazereti olmaksızın icra dairesine gelmeyen veya yazılı beyanda bulunmayan borçlu, alacaklının şikayeti üzerine, on gün disiplin hapsi cezası ile cezalandırılır. Alacaklının alacağını karşılayacak miktarda malın haczedilmesi veya borcun ödenmesi halinde, bu ceza düşer.”ifadesi ile müeyyide altına alınmak suretiyle değiştirilmiştir. Görüleceği üzere önceki düzenlemede bulunan “Borçlunun haczi kabil mallarını alacaklının bildiği veya bilmesi lazım geldiği takdirde” ifadesine, 1.6.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5358 sayılı Yasa ile değişik İcra ve İflas Kanunu’nun 337.maddesinde yer verilmemiştir.
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Tanımlar” başlıklı 2.maddesinin 1.fıkrasının (L) bendinde disiplin hapsinin tanımı; “Kısmi bir düzeni korumak amacıyla yaptırım altına alınmış olan fiil dolayısıyla verilen, seçenek yaptırımlara çevrilemeyen, ön ödeme uygulanamayan, tekerrüre esas olmayan, şartlı salıverilme hükümleri uygulanamayan, ertelenemeyen ve adli sicil kayıtlarına geçirilmeyen hapsi ifade eder.” şeklinde yapılmıştır.
Disiplin hapsi için yapılan bu tanım, hapsen tazyik yaptırımını da kapsar niteliktedir. Konu öğretide ele alınmış ve disiplin hapsinin niteliği şu şekilde açıklanmıştır. “Kişinin yükümlülüğe aykırı davranmamak konusunda mecburiyeti bulunmamaktadır. Ancak, kişi bazı durumlarda bir yükümlülüğe uygun davranmaya belli ölçüde icbar edilebilmektedir. Başka bir deyişle kişi, bazı durumlarda yükümlülüklerinin gereğini yerine getirmesini sağlamak için belli ölçüde icbar edilebilmekte ve bu amaçla bir süreye kadar hürriyetinden yoksun bırakılabilmektedir. Bu hürriyetten yoksun bırakma olgusu, bir disiplin hapsi niteliği taşımaktadır. Ancak, yükümlülüğün yerine getirilmesi halinde, bu yaptırımın uygulanmasına derhal son verilmektedir. Bu bakımdan söz konusu disiplin hapsine ilişkin olarak kanunda sadece azami bir süre belirlenmektedir. Kişi kendisine terettüp eden yükümlülüğün gereğini yerine getirmeye zorlamak amacıyla ancak belli bir süreye kadar hürriyetinden yoksun bırakılabilecektir. Bu sürenin dolması halinde; kişi, yükümlülüğünün gereğini yerine getirmemiş olsa bile hürriyetinden yoksun bırakılmasına ilişkin yaptırım uygulanmasına son verilerek serbest bırakılacaktır. Bu nedenle söz konusu disiplin hapsine, kanunda tazyik hapsi denilmiştir. (Doç.Dr.İzzet Özgenç, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 3.Bası, Sh.623)
Bu çerçevede, 1.6.2005 tarihinden sonra mal beyanında bulunmamak fiilini işleyen borçlu sanıklar hakkında; önceki düzenlemede bulunan “borçlunun haczi kabil mallarını alacaklının bildiği veya bilmesi lazım geldiği takdirde” ifadesine 1.6.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5358 sayılı yasa ile değişik İİK.nun 337.maddesinde yer verilmediği gözetildiğinde, kişinin yükümlülüğünü yerine getirmesini sağlamak için belli ölçüde icbar edilebileceğinin, bu amaçla bir süreye kadar hürriyetinden yoksun bırakılabileceğinin kabulü gerekir.
Somut olayımızda, Afyonkarahisar 1.Ağır Ceza Mahkemesinin 02.04.2007 tarih ve 2007/296 değişik iş sayı ile verilen, takibe konu alacağın günün ekonomik koşulları ve paranın satın alma gücü karşısında, bu miktar borcu karşılayacak para veya malın herkesin ev ve üzerinde bulunmasının doğal sayılması gerektiği gerekçesiyle, verilen red kararına karşı itirazın kabulü yerine itirazın reddine karar verilmesi isabetsizdir.
Bu nedenle Yargıtay C.Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine atfen düzenlediği tebliğname yerinde görülmekle Afyonkarahisar Ağır Ceza Mahkemesinin 2007/296 değişik iş sayılı kararının BOZULMASINA, dosyanın mahalline iadesi için Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 3.10.2007 gününde oybirliği ile karar verildi.
.