Yargıtay Kararı 16. Hukuk Dairesi 2007/3704 E. 2007/3362 K. 28.09.2007 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2007/3704
KARAR NO : 2007/3362
KARAR TARİHİ : 28.09.2007

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi

Mal beyanında bulunmamak suçundan sanık … hakkında yapılan yargılama sonucunda alacak miktarının az olması sebebiyle sanığa ceza verilmesine yer olmadığına dair, …..İcra Mahkemesinin 26.07.2006 tarihli ve 2006/598-1073 sayılı kararına yönelik itirazın kabulü ile İcra Ceza Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın gereği için….İcra Mahkemesine gönderilmesine ilişkin, ….Ağır ceza Mahkemesinin 04.08.2006 tarihli ve 2006/227 değişik iş sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
Dosya kapsamına göre: ….İcra Mahkemesince verilmiş bulunan karara karşı yapılan itirazın kabul edilerek kaldırılmasına karar verilmiş olunmasına göre, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 271/2.maddesi hükmü doğrultusunda itirazın konusu hakkında da bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeksizin, yeniden duruşma açılmak suretiyle karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine dair, yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmemekle kararın 5271 Sayılı CMK’nun 309.maddesi uyarınca bozulması lüzumu,Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 02.07.2007 gün ve 34788 sayılı kanun yararına bozma istemine atfen Yargıtay C.Başsavcılığının 09.08.2007 gün ve K.Y.B.2007/151925 sayılı tebliğnamesiyle istenilmiş olmakla,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dosya kapsamına göre; ….İcra Mahkemesince borçlu sanık hakkında ceza verilmesine yer olmadığına dair, verilen karara yönelik itiraza bakan ….Ağır Ceza Mahkemesince dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, itirazın kabulü ile …İcra Mahkemesinin kararının borçlu sanığa isnat edilen suçun unsurlarıyla oluşması nedeniyle kaldırılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 14.11.2006 tarih ve 2006/220-231 sayılı kararında da açıklandığı üzere “1.6.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK.nun “Tanımlar” başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasının (L) bendinde disiplin hapsinin tanımı; “kısmi bir düzeni korumak amacıyla yaptırım altına alınmış olan fiil dolayısıyla verilen, seçenek yaptırımlara çevrilemeyen, ön ödeme uygulanamayan, tekerrüre esas olmayan, şartlı salıverilme hükümleri uygulanamayan, ertelenemeyen ve adli sicil kayıtlarına geçirilemeyen hapsi ifade eder.” olarak yapılmıştır…“disiplin hapsi ve hapsen tazyik yaptırımı 5237 sayılı TCK.nunda düzenlenen yaptırımlardan farklı niteliktedir. Bu nedenle de, duruşma açılarak yapılan bir yargılama sonunda verilmelerine karşılık, 2004 sayılı İİK.nun 353/1. maddesinde yasa yolu
olarak itiraz yasa yolu öngörülmüştür. Anılan hükümler gözetildiğinde, gerek disiplin hapsi gerekse hapsen tazyik yaptırımı tayin edilen kararlar, CMK.nun 223. maddesinde belirtilen “hüküm” niteliğinde değildirler ve bunlar hakkında hükümler için öngörülen yargılama kuralları uygulanamaz.” şeklinde yapılan değerlendirmeden de anlaşılacağı üzere, İcra ve İflas Kanununda müeyyidesi disiplin hapsi ve tazyik hapsi olarak saptanan eylemlerin kabahat olduğu belirtilmiştir.
İcra ve İflas Kanununda İcra Mahkemesinin itiraza tabi verdiği kararlara itirazın 5358 sayılı Yasa ile değişik İİK.nun 353/1. maddesi uyarınca yedi gün içerisinde yargı çevresinde bulunduğu Ağır Ceza Mahkemesine yapılması gerekmekte olup, bu anlamda Ceza Muhakemesi Kanundaki sistemden ayrıldığı, Ceza Muhakemesi Kanunundaki itiraz kanun yolu bir suç muhakemesi sonucunda verilen yargı kararları için olduğu, nitekim anılan kanunun “İtiraz usulü ve inceleme mercileri” başlıklı 268. maddesinde kararına itiraz edilecek ve itirazı inceleyecek mahkemeler Sulh Ceza, Asliye Ceza, Ağır Ceza ve Bölge Adliye Mahkemesi olarak belirlendiği, buna karşılık İcra ve İflas Kanununda, İcra Mahkemesinin itiraza tabi verdiği disiplin hapsi ve tazyik hapsine ilişkin kararlar, dar ve teknik anlamda “suç” karşılığı verilen kararlar olmadığı, İcra ve İflas Kanunu’nun 353/1. maddesi uyarınca icra mahkemesince verilen itiraza tabi kararlara itirazın yedi gün içerisinde doğrudan Ağır Ceza Mahkemesine yapılması ve itiraz hakkında Ağır Ceza Mahkemesince bir karar verilmesi gerekmekte ise de, bu durum yargılaması tamamlanmış, herhangi bir delil ya da sair araştırma ihtiyacı bulunmayan haller içindir.
Konunun bir kez de Kabahatler Kanunu yönünden irdelenmesinde ise, anılan Kanunun “itiraz yolu” başlıklı 29. maddesinde, “(1) Mahkemenin verdiği son karara karşı, yargı çevresinde yer aldığı Ağır Ceza Mahkemesine itiraz edilebilir. Bu itiraz, kararın tebliği tarihinden itibaren en geç yedi gün içinde yapılır. (2) İtirazla ilgili karar, dosya üzerinden inceleme yapılarak verilir. (3) Mahkeme, her bir itirazla ilgili olarak “itirazın kabulüne” veya “itirazın reddine” karar verir…..” hükmü getirilmiştir. Görüldüğü üzere Kabahatler Kanununda da itirazı inceleyecek ağır ceza mahkemesinin “itirazın kabulüne” veya “itirazın reddine,” karar verir şeklinde düzenleme getirilmiştir. Ancak itirazın kabulüne karar vermesi halinde itirazın konusu hakkında da bir karar vermesi gerektiği hususunda bir düzenleme yok ise de, itirazı kabul eden Ağır Ceza Mahkemesinin bu yönde hüküm oluşturması gerektiği de kuşkusuzdur. Dosya içerisinde araştırılması gereken bir husus ve toplanması gereken bir delil de bulunmadığına göre, itirazın kabulü ile icra mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar veren …Ağır Ceza Mahkemesinin,itirazın esası hakkında da bir karar vermesi gerekirken, bu konuda karar verilmek üzere dosyanın …İcra Mahkemesine gönderilmesine karar vermesi isabetsizdir.
Bu nedenle Yargıtay C.Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine atfen düzenlediği tebliğname yerinde görülmekle, ….Ağır Ceza Mahkemesinin 04.08.2006 tarih ve 2006/227 değişik iş sayılı kararının BOZULMASINA, sair işlemlerin mahallinde ifasına, dosyanın mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 28.9.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.