Yargıtay Kararı 16. Hukuk Dairesi 2007/2318 E. 2007/2187 K. 07.06.2007 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2007/2318
KARAR NO : 2007/2187
KARAR TARİHİ : 07.06.2007

MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi

Taraflar arasında kadastro tesbitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sırasında irsen intikal, taksim ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle 175 ada 1 ve 186 ada 16 parsel sayılı 2895,45 ve 1478,79 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar …; 175 ada 3 ve 186 ada 18 parsel sayılı 3254,25 ve 1244,53 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar …; 175 ada 4, 185 ada 1 ve 186 ada 17 parsel sayılı 3815,25, 1534,23 ve 7132,81 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar … adına tespit edilmiştir. Davacı … vekili, yasal süresi içinde tapu kaydı ile taşınmazların 5/9 hisselerinin davacı … adına tespiti gerektiği iddialarına dayanarak dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulü ile dava konusu 186 ada 18 ve 175 ada 3 parsel sayılı taşınmazların 5/9 paylarının davacı …, 4/9 paylarının davalı …; 186 ada 17, 185 ada 1 ve 175 ada 4 parsel sayılı taşınmazların 5/9 paylarının davacı …, 4/9 paylarının davalı …; 186 ada 16 ve 175 ada 1 parsel sayılı taşınmazların 5/9 paylarının davacı … ve 4/9 paylarının davalı … adlarına tesciline; 186 ada 17 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan evin davalı …’a 175 ada 1 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan evin davalı …’a ait olduğunun tapunun beyanlar hanesine şerh düşülmesine karar verilmiş; hüküm, davacı … vekili ile davalılar …, … ve … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece; dava konusu taşınmazların davacının dayanağını oluşturan tapu kaydı kapsamında kaldığı, davacının 8.12.1972 tarihli taahhüt ve feragatından 5.11.2003 tarihli azilname ile bölgede kadastro çalışmalarının başladığı 1.9.2005 tarihinden önce döndüğü, davalıların Kadastro Kanunu’nun 13/B-b maddesindeki düzenlemeden yararlanamayacağı gerekçeleriyle yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de mahkemece yapılan araştırma, inceleme ve uygulama hüküm için yeterli bulunmamaktadır. Çekişmeli taşınmazlar belgesizden davalılar adına tespit edilmiş; davacı …, babası …’tan intikâlen ve pay satın alma suretiyle paydaşı olduğu tapu kaydına dayanarak dava açmıştır.
Çekişmeli taşınmazların, 1993 yılında vefat eden muris …’tan kaldığı hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık; muris …’ın yerlerini sağlığında çocukları arasında paylaştırıp paylaştırmadığı, paylaştırmışsa hangi tarihte paylaştırdığı ve paylaştırmada davaya konu taşınmazların kim veya kimlerin payına düştüğü; davacının, 8.12.1972 tarihli Vakfıkebir noterliğince düzenlenmiş taahhüt ve feragatname başlıklı belge ile babası …’tan kendisine intikal edecek tapulu ve tapusuz yerlerindeki haklarından oğlu ve davalı … lehine feragatinin davalılar yararına hak doğurup doğurmayacağı; 5.11.2003 tarihli …. Noterliğince düzenlenmiş azilname ile önceki taahhüt ve feragatnamenin tek taraflı olarak geçersiz kılınıp kılınamayacağı ve davalılar yararına edinme şartlarının oluşup oluşmadığı ile bazı dava konusu taşınmazlar üzerindeki binaların kime ait olduğu hususlarındadır.
Mahkemece çekişmeli taşınmazların tümünün davacının dayanağını oluşturan tapu kayıtları kapsamında kaldığı kabul edilmişse de mahkemece bu yönden yapılan uygulama ve dosyaya sunulan uzman bilirkişi raporu kabul için yeterli değildir. Uygulamada, komşu … Köyü çalışma alanı içinde kalan taşınmazlara ait tutanak örnekleri ve varsa dayanakları kayıtlar ile bitişik 186 ada 9 ve 15 parsellere uygulanan tapu kayıtları tesislerinden itibaren tüm tedavülleri ile getirtilerek mahalli bilirkişi ve tanık sözleri denetlenmemiş; uzman bilirkişiden daha geniş sınırlı kroki üzerinde keşfi, uygulamayı ve gösterilen sınırları izlemeye olanak verir rapor alınmamıştır. Ayrıca; bazı bilirkişi ve tanıklarca bildirildiği halde, muris …’ın yerlerini sağlığında çocukları arasında paylaştırıp paylaştırmadığı, paylaştırmışsa davaya konu taşınmazların kim veya kimlerin payına düştüğü ve paylaştırmanın hangi tarihte yapıldığı sorulup saptanmamış; 8.12.1972 tarihli belgenin hukuki niteliği ile bu belgenin hangi koşulların varlığı halinde geçerli veya geçersiz olacağı tartışılıp değerlendirilmemiştir. Yine, 186 ada 17 parsel üzerindeki evin kimin tarafından yapıldığı hususunda doğan çelişki de usulen giderilmemiştir. Eksik araştırma, inceleme ve uygulama ile hüküm kurulamaz.
Doğru sonuca ulaşılabilmesi için; dosyada eksik olan komşu taşınmazlara ait onaylı tutanak örnekleri ve dayanakları kayıtlar tesislerinden itibaren tüm tedavülleri ile merciilerinden celbedildikten sonra, mahalli bilirkişiler, taraf tanıkları ve uzman bilirkişilerin katılımı ile mahallinde yeniden keşif yapılmalıdır. Yapılacak bu keşifte, davacının dayanağını oluşturan tapu kaydı sınırları tek tek okunmak suretiyle mahalline uygulanmalı, bilirkişi ve tanık beyanları komşu parsel tutanak ve dayanakları ile denetlenmeli, tapuda sınır olarak geçen kişi yerleri ve yolların nereler olduğu ayrı ayrı sorulup saptanmalı, bildirilen sınırlar uzman bilirkişiye işaret ettirilmeli ve davacının dayanağını oluşturan tapu kaydının kapsamı tereddüte yer bırakmayacak şekilde belirlenmeli; dayanak tapunun miktarı ile taşınmazların toplam yüzölçümleri arasındaki fark da gözetilerek davaya konu taşınmazların tamamının dayanak tapu kaydı kapsamında kalıp kalmadığı netleştirilmelidir. Yine; muris …’ın sağlığında yerlerini çocukları arasında paylaştırıp paylaştırmadığı, paylaştırmışsa hangi tarihte paylaştırdığı ve özellikle 8.12.1972 tarihinden önce paylaştırıp paylaştırmadığı ile paylaştırmada bu taşınmazların kimin veya kimlerin hissesine düştüğü, davacı … ve … kızı … hissesine düşüp düşmediği, … kızı … hissesine düşmüşse …’nın bu müşterek payını davalılara satıp satmadığı gibi hususlar sorulup saptanmalıdır. Ayrıca;
186 ada 17 parsel üzerindeki binanın kime ait olduğu ve ne zaman inşa edildiği hususlarında davacı tanığı …’ın beyanı ile diğer beyanlar arasında doğan çelişki usulen giderilmelidir. Açıklandığı gibi yapılacak araştırma, inceleme ve uygulama sonunda elde edilecek deliller ile tüm dosya içeriğine göre taraflar arasındaki uyuşmazlık yeniden değerlendirilerek bir hüküm kurulmalıdır.
Mahkemece değerlendirme yapılırken; 8.12.1972 tarihli taahhüt ve feragatname başlıklı noterde düzenlenmiş belgenin hukuki niteliği tartışılmalı, bu belgenin 743 sayılı önceki Türk Medeni Kanunu’nun 613. ve 4721 sayılı yeni Türk Medeni Kanunu’nun 678. maddesinde düzenlenen sözleşmelerden sayılıp sayılmayacağı üzerinde durulmalı; muris …’ın 8.12.1972 tarihli taahhüt ve feragatname tarihinde hayatta olduğu ve 11.1.1993 tarihinde öldüğü, davacı …’ın 5.11.2003 tarihli azilname ile davalılardan Sönmez’i daha önce değişik tarihlerde verdiğini bildirdiği vekaletlerinden azlettiği olguları gözetilmelidir. Muris …’ın sağlığında ve 8.12.1972 tarihinden önce yaptığı paylaştırma sonucu dava konusu taşınmazların davacı … ile … kızı … paylarına düştüğünün belirlenmesi halinde, paylaştırmadan sonra dava konusu taşınmazların davacı … ve … arasında müşterek mülkiyet hükümlerine tabi olacağı, … ve …’nın paylaştırmadan sonra yaptıkları işlemlerin müşterek maliklerin müşterek payları üzerindeki tasarrufları olarak kabul edilmesi gerekeceği; muris …’ın sağlığında ve 8.12.1972 tarihinden sonra yaptığı paylaştırma sonucu dava konusu taşınmazların davacı … ile … kızı … paylarına düştüğünün belirlenmesi halinde ise 8.12.1972 tarihli belgenin geçerli olup olmadığı tartışılmalı, muris …’ın paylaştırma öncesinde veya yaptığı paylaştırmada bu belgeye değer verip vermediği hususları dikkate alınmalıdır. Muris …’ın sağlığında paylaştırma yapmadığı, yapılan tapu uygulaması sonucunda dava konusu taşınmazların bazılarının tapu kaydı kapsamında kaldığının, bazılarının tapu kaydı kapsamında kalmadığının belirlenmesi halinde; 1972 yılından beri taşınmazlar üzerinde zilyet oldukları tartışmasız olan ve üçüncü kişi durumunda olan davalılar yararına 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun tapulu yerler için 13/B-b, tapusuz yerler için 14. maddesinde öngörülen edinme koşullarının oluşup oluşmayacağı değerlendirilmeli; 8.12.1972 tarihli taahhüt ve feragatname başlıklı belgenin bir tapu dışı tasarruf belgesi kabul edilip edilemeyeceği, bu belgenin davalı … ve müşterekleri yararına bir hak doğurup doğurmayacağı, 5.11.2003 tarihli azilnamenin bu belgeden dönme iradesi taşıyıp taşımadığı ile 5.11.2003 tarihli belge ile davacının tek taraflı olarak önceki tasarrufundan dönüp dönemeyeceği hususları da tartışılıp değerlendirilmelidir.
Mahkemenin kabulüne göre de, tapu kayıtları kapsamında kalan taşınmazlarla ilgili 8.12.1972 tarihli taahhüt ve feragatın üzerinden 10 yıl geçtikten sonra, 5.11.2003 tarihli azilname ile bu işlemden dönüldüğünün kabulünde, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 13/B-b maddesindeki düzenlemeye ve aynı konuya ilişkin Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 6.6.1997 tarih ve 1994/5-1997/2 sayılı kararına göre isabet bulunmamaktadır. Taraf vekillerinin temyiz itirazlarının açıklanan nedenlerle kabulü ile hükmün BOZULMASINA 7.6.2007 gününde oybirliği ile karar verildi.