Yargıtay Kararı 16. Hukuk Dairesi 2006/4587 E. 2006/8414 K. 29.12.2006 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2006/4587
KARAR NO : 2006/8414
KARAR TARİHİ : 29.12.2006

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında genel kadastro ile oluşan tapunun, tapu kaydına dayanarak açılan iptali davası sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Yargıtay bozma ilamında özetle; “Tapu kaydının harita ve krokisi yoksa veya uygulanabilir nitelikte değilse öncelikle tapu kaydının ilk tesisinden itibaren tüm gittileri ile birlikte getirtilmesi, doğru esasa dayanmıyorsa ilk tesisindeki sınırlara itibar edilmeli, davacının dayandığı tapu kaydı ilk tesisinden itibaren tüm gittileri ile birlikte getirtilmeli, davalıların dayandığı tapu kayıtları ifrazen oluştuğu halde ifraz krokilerinin olup olmadığı araştırılmalı, tapu kaydı uygulamasında yerel bilirkişilerin soyut içerikli beyanları ile yetinilerek verilen hükmün isabetsiz olduğu” gereğine değinilmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne ve çekişmeli 25 ada 70 parsele ilişkin tapu kaydının iptali ile 1/2’şer oranda davacılar … ve … … adına tesciline, 1996/136 esas sayılı davanın davacıları … ve arkadaşlarının davalarının açılmamış sayılmasına karar verilmiş; hüküm, davacılar … ve … … ile davalı … ve arkadaşları vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 388/6. maddesinde “hüküm sonucu kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” hükmü vaz edildiği gibi; aynı Yasa’nın 389. maddesinde de; “verilen karar ile iki tarafa tahmil ve bahsedilen vazife ve haklar şüphe ve tereddüdü mucip olmayacak surette gayet sarih ve açık yazılmalıdır.” İfadeleri yer almış bulunmaktadır. Bu hükümlere göre tefhim edilen kısa kararla gerekçeli kararın hüküm fıkrası bir biri ile çelişmeyeceği gibi her iki kararda da taraflara tahmil ve bahsedilen hak ve vazifeler sıra numaraları altında birer birer belirtilmek zorundadır. Mahkemenin “ayrıntıları gerekçeli kararda açıklanacağı üzere davanın kısmen kabul, kısmen reddine şeklindeki 07.02.2002 tarihli kısa kararının yasada öngörülen şartları taşımadığı bu kararın gerekçeli kararın hüküm fıkrası ile çelişik olduğu açıktır.” Kararlar arasındaki çelişki yargılamanın aleniliği ilkesine aykırı, mahkemelere olan güveni sarsıcı niteliktedir. Bu durumda yasaya uygun olarak düzenlenmiş bir karardan bahsedilemeyeceği gibi 26 ada 3 sayılı parsele ilişkin hüküm kurulmamasında doğru bulunmamaktadır. Temyiz itirazlarının bu nedenlerle kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların incelenmesine yer olmadığına, 29.12.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.