Yargıtay Kararı 16. Ceza Dairesi 2020/7720 E. 2020/6214 K. 11.12.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2020/7720
KARAR NO : 2020/6214
KARAR TARİHİ : 11.12.2020

TALEP:
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 04/11/2020 tarih ve 2020/96058 sayılı yazısı ile;
Silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan sanık …’ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 314/2, 62/1 ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 5. maddeleri gereğince 6 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına dair İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 11.06.2015 tarihli ve 2014/124 esas, 2015/183 sayılı kararının Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 27.11.2019 tarihli ve 2019/5854 esas, 2019/7243 karar sayılı ilamı ile onanarak kesinleşmesini müteakip, hükümlü müdafii tarafından yapılan yargılamanın yenilenmesi talebinin reddine ilişkin anılan Mahkemenin 12.05.2020 tarihli ve 2014/124 esas, 2015/183 sayılı ek kararına karşı yapılan itirazın reddine dair İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 12.06.2020 tarihli ve 2020/432 değişik iş sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
Dosya kapsamına göre, İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 12.05.2020 tarihli ek kararı ile yargılamanın yenilenmesi talebinin reddine karar verilmiş ise de, hükümlü müdafiinin 20.03.2020 tarihli yargılamanın yenilenmesi talebine ilişkin dilekçesinde, sanık …’ın 14.10.2017 tarihinde yakalanarak gözaltına alındığı esnada etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanabilmek için 20.10.2017 tarihinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde ifade verdiğini, söz konusu ifadeler sonrasında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 01.12.2017 tarihli kararı ile tanık koruma tedbiri kararı verildiğini, devam eden süreç içerisinde üç farklı mahkeme tarafından tanık koruma kararları verilerek 25.01.2018 tarihinde de Tanık Koruma Kurulu tarafından ileri düzey koruma tedbirlerine dair karar verildiğini belirttiği,
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 11.03.2014 tarihli ve 2012/3-909 esas, 2014/121 sayılı “Delil ve olayların, yargılamanın yenilenmesi nedeni olarak kabul edilebilmesi için “yeni” olması gerekmektedir. Hükmü veren mahkemeye bildirilmemesi sebebiyle, hükümde dikkate alınmamış olan her olay ve delil hükümlü tarafından bilinip bilinmemesi önemli olmaksızın “yeni” olarak nitelendirilmektedir. Olay ya da delilin yeniliği, olayın kesin hükümden sonra meydana gelmiş olmasıyla değil, kesinleşmiş olan hükmün verilmesi sırasında değerlendirilip değerlendirilmediği ile bağlantılıdır. Kesin hükümden önce meydana gelen ancak mahkemenin bilgisine sunulmayan ya da mahkeme tarafından değerlendirilmeyen

deliller ve olaylar da “yeni” sayılmalıdır. Bu doğrultuda hükmü veren mahkemeye bildirilmediğinden yargılama yapılırken değerlendirilemeyen her türlü olgu ve delil de “yeni” sayılmaktadır.” şeklindeki kararı, 5726 sayılı Tanık Koruma Kanunu’nun “Gizlilik Kuralı” başlıklı 18. maddesinde ” (1) Bu Kanun kapsamında alınan kararlar ve yürütülen işlemler gizlidir. Gizlilik, tedbir sona erdikten sonra da devam eder. (2) Kamu kurum ve kuruluşları, bu Kanun kapsamında yapılan ve yürütülen işlemlerde gizlilik kuralına uygun olarak hareket eder ve kendi teşkilât veya birimlerinde gerekli tedbirleri alır. (3) Koruma kararlarının alınmasında ve uygulanmasında yer alan kamu görevlileri ile bu işlemlerde her ne şekilde olursa olsun görev alan diğer kişiler, bu görevleri nedeniyle öğrendikleri bilgileri görev sona erdikten sonra da açıklayamazlar. (4) Bu madde hükmü, hakkında tedbir uygulananlar için de geçerlidir. (5) Bu Kanun hükümlerine göre alınan kararlarda ve yürütülen işlemlerde; kamu kurum ve kuruluşları ile bu kararların alınmasında ve uygulanmasında görev alan kamu görevlileri ile diğer kişilerin uymaları gereken gizlilik kuralına ilişkin esas ve usuller yönetmelikte gösterilir.” şeklinde düzenleme ile Cumhuriyet Başsavcılıkları Ve Mahkemelerce Alınacak Tanık Koruma Tedbirlerine İlişkin Esas Ve Usuller Hakkında Yönetmeliğin “Gizlilik Kuralı” başlıklı 18. maddesinde “(1) Bu Yönetmelik kapsamında tanıkların korunmasına ilişkin olarak alınan kararlar ve yürütülen işlemler gizlidir. Gizlilik, tedbir sona erdikten sonra da devam eder. (2) Cumhuriyet başsavcılıkları ve mahkemeler ile diğer kamu kurum ve kuruluşları, tedbir kararlarının uygulanması sırasında ve sonrasında yürütülen tüm işlemlerde gizlilik kurallarına uygun olarak hareket eder ve kendi birimlerinde gizliliğin ihlâl edilmesini önleyecek tedbirleri gecikmeksizin alır. (3) Koruma kararlarının alınmasında ve uygulanmasında yer alan kamu görevlileri ile bu işlemlerde her ne şekilde olursa olsun görev alan diğer kişiler, her türlü resmî yazışma ile bilgi iletişim ve yayın araçlarını kullanırken gizliliğe uymak ve gerekli önlemleri almakla yükümlüdür. (4) Kişiler, görevleri nedeniyle veya herhangi bir şekilde öğrendikleri tanık koruma tedbirine yönelik gizlilik içeren bilgi ve belgeleri hiçbir zaman açıklayamazlar. (5) Bu madde hükmü, hakkında tedbir uygulanan tanıklar için de geçerlidir.” şeklinde yer alan düzenleme birlikte değerlendirildiğinde,
Tanık korumaya dair tüm iş ve işlemlerin gizlilik kuralı esasına göre yerine getirildiği, sanık müdafiinin 20.03.2020 tarihli yargılamanın yenilenmesi talebini içerir dilekçede belirttiği tanık koruma kararları ve tedbirlerine ilişkin Cumhuriyet Başsavcılığı, ilgili Mahkemeler ve Tanık Koruma Kurulu kararının/kararlarının bulunup bulunmadığının araştırılarak, yargılama aşamasında bilinmeyen ancak sonradan ortaya çıkan sonuca göre sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 221. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanıp yararlanamayacağının tespit edilebilmesi bakımından, yargılamanın yenilenmesi talebinin kabul edilmesi gerektiği gözetilerek, itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ifadeli 28.10.2020 gün ve 94660652-105-34-13299-2020-Kyb sayılı yazılı istemlerine

müsteniden ihbar ve mevcut evrak mevcut evrak Dairemize gönderilmiştir.
OLAY:
Sanık … hakkında silahlı terör örgütüne üye olmak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 22.04.2009 Tarihli 2009/454 esas sayılı iddianamesi ile dava açılmıştır. İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 11.06.2015 tarihli ve 2014/124 esas, 2015/183 sayılı kararı ile 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 314/2, 62/1 ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 5. maddeleri gereğince 6 yıl 3 ay hapis cezası hükmedilmiştir.
Dosya temyiz sırası beklediği aşamada, sanık …’ın 14.10.2017 tarihinde yakalanarak gözaltına alındığı esnada etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanabilmek için 20.10.2017 tarihinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde ifade verdiğini, söz konusu ifadeler sonrasında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 01.12.2017 tarihli kararı ile tanık koruma tedbiri kararı verildiğini, devam eden süreç içerisinde üç farklı mahkeme tarafından tanık koruma kararları verilerek 25.01.2018 tarihinde de Tanık Koruma Kurulu tarafından ileri düzey koruma tedbirlerine dair karar verilmiştir.
Sanık hakkındaki yargılama ise Dairemizin 27.11.2019 tarihli ve 2019/5854 esas, 2019/7243 karar sayılı ilamı ile onanarak kesinleşmiştir.
Kesinleşme üzerine hükümlü yakalanmış ve böylelikle etkin pişmanlık hükümlerinin, yargılandığı dosyaya ulaşmadığını fark edilerek hükümlü müdafii tarafından yapılan yargılamanın yenilenmesi talebi İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 12.05.2020 tarihli ve 2014/124 esas, 2015/183 sayılı ek kararıyla reddedilmiştir. Redde karşı yapılan itirazın reddine dair İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 12.06.2020 tarihli ve 2020/432 değişik iş sayılı kararı ile birlikte yargılanmanın yenilenmesi talebi reddedilmiştir.
KANUN YARARINA BOZMA İSTEMİNE İLİŞKİN UYUŞMAZLIĞIN KAPSAMI:
Silahlı terör örgütü üyeliğinden yargılanan sanığın, Cumhuriyet Savcılığına müracaat ederek etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmasının, etkin pişmanlık tarihinden sonra kesinleşen yargılandığı dosya açısından “yeni bir olay” kapsamında olup olmadığına ve yargılamanın yenilenmesini gerektirip gerektirmediğine ilişkindir.
HUKUKSAL DEĞERLENDİRME:
Asıl amacı maddi gerçeğe insan onuruna yaraşır biçimde ulaşmak olan ceza yargılamasının, adli hatalar nedeniyle mutlak hakikate ulaşamaması muhtemel ve vakıadır. Bu nedenle kesin hükmün otoritesine istisna olmak üzere olağanüstü yasa yolları benimsenmiştir.
Ayrıntıları Dairemizin 2019/11542 esas, 2020/1435 karar sayılı, 14.02.2020 tarihli kararında izah edildiği üzere, dairemizce de benimsenen Ceza Genel Kurulunun 05.06.1995 gün ve 164-190 sayılı kararında da açıklandığı üzere; “Yargılanmanın yenilenmesi bakımından yeni delil ve vakıanın varlığından bahsedebilmek için delil ve olayın daha önce mahkemeye sunulmamış, mahkemenin bilgisi dışında kalmış, yalnız başına veya diğer delillerle birlikte sonuca etkili olması gerekmektedir.
Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Hakkında silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan yargılama devam ederken,

sanığın etkin pişmanlık hükümlerinden faydalandığı ve Tanık Koruma Kurulu tarafından Tanık Koruma Kanunundaki güvenlik ve koruma tedbirlerinden faydalandığına dair yargılamanın yenilenmesi talepli dilekçe ekinden anlaşılan sanığın, tanık koruma kararları ve tedbirlerine ilişkin Cumhuriyet Başsavcılığı, ilgili Mahkemeler ve Tanık Koruma Kurulu kararının/kararlarının bulunup bulunmadığının araştırılarak, yargılama aşamasında bilinmeyen ancak sonradan ortaya çıkan olay ya da delil kapsamında değerlendirilmesi gereken bu halin sonuca göre sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 221. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanıp yararlanamayacağının tespit edilebilmesi bakımından, yargılamanın yenilenmesi talebinin kabul edilmesi gerektiği gözetilerek, itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
SONUÇ:
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 04.11.2020 tarih ve 2020/96058 sayılı kanun yararına bozma talebi yerinde görüldüğünden İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 12.06.2020 tarihli ve 2020/432 değişik iş sayılı kararı CMK’nın 309/4-a maddesi uyarınca kanun yararına BOZULMASINA, kanun yararına bozmanın niteliği ile hükümlü hakkında etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması ihtimaline binaen, hükümlü hakkında bir hak kaybına sebebiyet vermemek için 5271 sayılı CMK’nın 312. maddesi yollamasıyla 5275 sayılı Kanunun 98 ve müteakip maddeleri gereğince infazın DURDURULMASINA gereğin sağlanması için ilgili yer Cumhuriyet Başsavcılığına müzekkere yazılmasına, müteakip işlemlerin mahkemesince yerine getirilmesine, dosyanın mahalli mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 11.12.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.