Yargıtay Kararı 16. Ceza Dairesi 2020/4443 E. 2020/6893 K. 25.12.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2020/4443
KARAR NO : 2020/6893
KARAR TARİHİ : 25.12.2020

Mahkemesi :Ağır Ceza Mahkemesi
Suç : Silahlı terör örgütüne üye olma
Hüküm : Sanıklar hakkında, TCK’nın 314/2, 3713 sayılı Kanunun 5/1, 221/4-son, 62/1, 221/5, 53/1-2-3, 58/9, 63, maddeleri uyarınca mahkumiyet ve 3713 sayılı TMK’nın 8/b, TCK’nın 60/2 maddeleri delaletiyle TCK’nın 54 ve 55. maddeleri uyarınca yapılan müsadere isteminin reddi

İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle;
Temyiz edenlerin sıfatı, başvuruların süresi, kararın niteliği ve temyiz sebeplerine göre dosya incelendi, gereği düşünüldü;
a- Sanıklar hakkında tayin olunan cezanın süresi itibariyle yasal şartları oluşmadığından, sanıklar müdafiinin duruşma isteminin CMK’nın 299. maddesi gereğince REDDİNE,
b- Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Başkanlığınca yönetim veya müdürler kurulları oluşturularak başkan ve üyeliklerine atamalar yapılan ve bu kapsamda atanan yöneticiler tarafından çıkartılan vekaletnamelere istinaden, 04.08.2020 tarihli dilekçesi ile müsadere istemine yönelik açılan davada, şirket tüzel kişiliğini temsilen suçtan zarar gören/müşteki sıfatıyla katılma isteminde bulunan şirketler vekilinin talebinin; atılı suçun niteliği itibariyle suçtan doğrudan zarar görmeyen ve bu nedenle de davaya katılma hakkı bulunmayan Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Başkanlığının davaya doğrudan veya dolaylı surette müdahilliğine imkan tanınması mümkün görülmediğinden 5271 sayılı CMK’nın 298. maddesi ayrıca, soruşturma aşamasında terörizmin finansmanı ve suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama suçlarına yönelik el konulan şirketlerle ilgili bulgu ve tespitleri içerir kayyım heyetince hazırlanan 03.04.2017 havale tarihli rapor ile el konulan şirkete atanan yönetim kurulu üyesince imzalanan 06.04.2017 tarihli şirkete yönelik bulgu ve tespit içerir yazının Cumhuriyet Başsavcılığına ibraz edildiği gözetilerek ve 5271 sayılı CMK’nın 249. maddesi de dikkate alınarak, kanun yolu muhakemesinde davaya katılma isteğinde bulunulamayacağından 5271 sayılı CMK’nın 237/2 maddesi uyarınca REDDİNE,
İddianamelerde yapılan anlatımlara göre suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçundan verilen bir kovuşturmaya yer olmadığına dair karara veya usulüne uygun olarak açılan bir kamu davasının bulunduğuna dair bir kayda rastlanılmadığından zamanaşımı süresi içerisinde bu suç yönünden mahallinde işlem yapılması mümkün görülmüştür.
Red kapsamı dışında kalan temyiz taleplerinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi;
Süreçte istinaf edilmediğinden kesinleşen hükümle, haklarında terörizmin finansmanı suçundan 5271 sayılı CMK’nın 223/2-e maddesince beraat kararı verilen sanıkların, silahlı terör örgütüne üye olma suçundan mahkumiyetlerine dair kurulan hükümlere yönelik yaptıkları istinaf başvurularının esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinin 26.12.2017 tarih ve 2017/2035 esas, 2017/2029 sayılı kararının, temyize konu dava dosyası kapsamında yargılamaya yansımayan yeni deliller bulunduğundan kamu davası açıldığının bildirilmesi üzerine atılı suçun temadi eden suçlardan olduğu gözetilerek, Dairenin 13.07.2018 tarih, 2018/1573 esas, 2018/2462 sayılı kararı ile bozulmasına müteakip, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı CMK’nın 304 maddesi gereği dosyanın gönderildiği İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinin, bozma ilamına uyarak verdiği 17.10.2018 tarih, 2018/1889 esas, 2018/1162 karar sayılı bozma kararı sonrasında, İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonunda verilen hükümlere yönelik sanıklar müdafii ve O yer Cumhuriyet savcısınca yapılan istinaf başvurularının, 7165 sayılı Kanunla değişik 5271 sayılı CMK’nın 307/3 maddesi uyarınca kararının temyiz kanun yoluna tabi olması nedeni ile istemlerin temyiz talebi olarak kabul edilmesi sureti ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinin 05.11.2019 tarih, 2019/1285 esas, 2019/1001 karar sayılı, birleşen dava dosyası kapsamında yapılan yargılama neticesinde verilen hükümlerin mahiyetine nazaran usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı kabul edilen tevdii kararına müsteniden gönderilen dosya kapsamında, daha evvel temyiz incelemesinden geçmeyen mal varlığının müsaderesine ilişkin hükmün, silahlı terör örgütüne üye olmak suçu ile birlikte yapılan yargılama neticesinde verilmiş olması karşısında 5271 sayılı CMK’nın 286/2-f maddesi kapsamında değerlendirilemeyeceği belirlenerek,
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Gerekçeli karar başlığında suç tarihinin 01.06.2016 tarihi olarak yazılmaması mahallinde düzeltilebilir yazım hatası kabul edilmiştir.
Terörün finansmanı ve suç gelirlerinin aklanması suçlarından yürütülen soruşturma kapsamında sanıkların ortağı ve yöneticisi oldukları şirketler yönünden kayyım atanmasına dair verilen kararın konusu kalmadığından kaldırılmasına yönelik sanıklar müdafinin talebine, başkaca bir suçtan yürütülen bir soruşturmalarının bulunup bulunmadığına dair denetimin yapılamamış olması, iddianame anlatımı ve tedbir kararının kaldırılmasına yönelik yapılan istemlerin kararın kesinleşmesine müteakip değerlendirileceğine dair mahkemesince ek kararların verildiğinin görülmesi karşısında; kararın kesinleşmesine müteakip mahallinde işlem yapılması ve Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih, 2014/140 E. 2015/85 K. sayılı iptal kararının TCK’nın 53. maddesinin uygulanması yönünden infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.
Sanıkların ortağı oldukları firmaların FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne finansman sağladığı ve aralarında şüpheli para transferlerinin olduğu; sanıklar ile ortakları oldukları firmaların ve birlikte hareket ettikleri değerlendirilen… isimli şahıslarla ilgili olarak ayrıca suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçundan 2017/1305 sayılı soruşturmaya başlanıldığı, bu kapsamda iddianame anlatımında davaya konu soruşturmayı ilgilendiren yönleriyle belirtilen soruşturma dosyasındaki delil ve verilere atıfta bulunulacağı ve ilgili soruşturma dosyasının akıbetinden de mahkemeye bilgi verileceği belirtilerek, ilgili soruşturma dosyası evrakının delil gösterilmesi sureti ile sanıkların Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanunun 4/1, 5237 sayılı TCK’nın 314/2, 3713 sayılı TMK’nın 5, TCK’nın 53, 63 maddelerince cezalandırılmalarına dair hazırlanan Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığının 26.01.2017 tarih 2017/1073 soruşturma sayılı iddianamesi kapsamında açılan kamu davasında yapılan yargılama sonunda; sanıklar hakkında Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkındaki Kanunun 4/1 maddesi gereğince isnat edilen suçu işlediklerine dair savunmalarının aksini ispatlayan mahkumiyetlerine yeterli açık, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediğinden CMK’nın 223/2-e maddesi gereğince ayrı ayrı beraatlerine dair Kocaeli 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 18.10.2017 tarih 2017/126 esas 2017/379 sayılı kararı ile verilen hükmün, 26.10.2017 tarihinde istinaf edilmeden kesinleştiğinin anlaşılması karşısında, varsa tefriken yürütülen soruşturmaların hukuki neticeleri mahfuz kalmak üzere iş bu yargılamaya konu suç ve bu suçla bağlantılı olarak talep edilen mal varlığı değerlerinin müsaderesine ilişkin talebin anılan kesin hükmün etkisi de gözetildiğinde reddine karar verilmesinde hukuki isabetsizlik bulunmadığından;
Bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanıkların suçunun sübutu kabul, olay niteliğine ve kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasıfları tayin edilmiş, savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanıklar müdafiinin ve o yer Cumhuriyet savcısının yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA, 28.02.2019 tarihinde yürürlüğe giren 20.02.2019 tarih ve 7165 sayılı Kanunun 8. maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanunun 304/1. maddesi uyarınca dosyanın Kocaeli 2. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 15.12.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.