Yargıtay Kararı 16. Ceza Dairesi 2020/4402 E. 2020/3654 K. 13.07.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2020/4402
KARAR NO : 2020/3654
KARAR TARİHİ : 13.07.2020

I-TALEP:
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 13.05.2020 tarih ve 2020/46491 sayılı yazısı ile; FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olma suçundan sanıklar …, … ve …’ın, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 5/1, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 314/2, 221/4-son ve 62. maddeleri gereğince 1 yıl 6 ay 22 gün hapis cezası ile cezalandırılmalarına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair İstanbul 32. Ağır Ceza Mahkemesinin 16/04/2019 tarihli ve 2018/52 esas, 2019/114 sayılı kararına yönelik itirazın reddine ilişkin mercii İstanbul 33. Ağır Ceza Mahkemesinin 27/05/2019 tarihli ve 2019/383 değişik iş sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
İstanbul 32. Ağır Ceza Mahkemesinin 16/04/2019 tarihli kararı ile “…Her ne kadar sanık hakkında herhangi bir soruşturma başlamadan önce Silivri Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülmekte olan 2016/7326 sayılı soruşturma evrakı üzerinden gizli tanık olarak ifade verdiği anlaşılmış ise de, sanığın gizli tanık olarak verdiği ifadelerin örgütte zaafiyet yaratacak, örgüte önemli boyutta zarar verecek, örgüt faaliyetlerini belli ölçüde sekteye uğratacak boyutta olmadığı anlaşılmış bu nedenle sanık hakkında TCK’nın 221/3 maddesi uygulanmamış, sanık hakkında soruşturma başlatıldıktan sonra etkin pişmanlıktan yararlanmak istediğine yönelik iradesini ortaya koyarak örgüte katılış şekli, örgüt içerisinde kaldığı evleri, evlerde kalan kişileri, katıldığı sohbet toplantıları konularında samimi beyanlarda bulunması da dikkate alınarak sanık hakkında TCK 221/4-son maddesinde anlamını bulan etkin pişmanlık hükmünün uygulanmasına karar verilmiş ve cezasından takdiren 3/4 oranında indirim yapılmıştır….” gerekçesiyle sanıklar hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 221/4-son maddesi gereğince indirim uygulamış ise de;
Dosya kapsamına göre, sanıklar hakkında her hangi bir soruşturma işlemi başlamadan önce …’nun “Gerçek”, …’nın “Mennan” ve …’ın “Sehpa” kod isimleri ile Silivri Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/7326 soruşturma sayılı dosyasında gizli tanık olarak ifade verdikleri, akabinde sanıkların İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığında çağrılmaları üzerine şüpheli olarak beyan verdikleri, sanıkların haklarında herhangi bir soruşturma olmadan gönüllü
olarak gizli tanık sıfatı ile ifade verdikleri anlaşılmakla, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 221/4-1-cümle maddesine göre; suç işlemek amacıyla örgüt kuran, yöneten veya örgüte üye olan ya da üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen veya örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişinin gönüllü olarak teslim olup, suç örgütünün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermesi halinde, bu kişi hakkında örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak ya da örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek suçu nedeniyle cezaya hükmedilmeyeceği, somut olayda sanıklar tarafından gönüllü olarak haklarında yakalama veya soruşturma olmadan suç örgütünün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen amaç suçlarla ilgili bilgilerin adli makamlara gizli tanık sıfatı ile verildiği, mahkemesince mahkumiyetleri yerine anılan madde uyarınca sanıklar hakkında ceza verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi gerektiği gözetilmeksizin, bu yönden itirazlarının kabulü yerine reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca, İstanbul 33. Ağır Ceza Mahkemesinin 27/05/2019 tarihli ve 2019/383 değişik iş sayılı kararının bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 04/05/2020 gün ve 94660652-105-34-5880-2020-Kyb sayılı istemlerine müsteniden ihbar ve mevcut evrak Dairemize gönderilmiştir.
II-OLAY
15 Temmuz darbe girişiminden sonra, Silivri Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/7326 sayılı soruşturma dosyasında, Tanık Koruma Kanunu kapsamında kimlik ve adres bilgilerinin gizlenmesine karar verilen Silivri Adliyesinde çalışan sanıklar; … …’ın gizli tanık “Sehpa”, …’nın gizli tanık “Mennan”, … …’ın ise gizli tanık “Gerçek” adları ile Cumhuriyet Başsavcılığında yeminli ifadeleri alınmıştır.
Sanık …’nın gizli tanık “Mennan” olarak alınan ifadesinde özetle, cemaat olarak bildiği yapıyla lise yıllarında eğitim nedeni ile irtibat kurduğunu, dershanelerine gittiğini, cemaatin referans olup olmadığını bilmemekle birlikte 2012 yılında zabıt katipliği sınavını kazanarak Silivri Adliyesinde işe başladığını, 2014 yılının ortalarına kadar cemaat evi olduğunu bildiği kendisi ile kalan diğer şahısların isimlerini de bildirerek, sanık … … ile birlikte kaldığını, dershanelerin kapatılması ve 17-25 Aralık süreci sonrasında yapıyı sorgulaması nedeni ile de 2014 yılı ortalarında evden arkadaşı ile birlikte ayrıldığını, ayrı ev tuttuklarını, 2015 yılında askere gittiğini, bahse konu evde kaldığı süreçte sohbetlere … … ve …’nun da katıldığını, aylık 50,00-TL himmet verdiğini, ayrıca işe başladığında istemeleri üzerine ilk maaşının tamamını onlar vasıtası ile memur olduğunu düşünürek verdiğini, kendilerinden promosyon parası, kurban vs… gibi hususlarda da yardım istenildiğini belirterek sohbet veren şahsın ismi ile sohbetlere katılan katiplerin isimlerini bildirmiştir.
Sanık … …’ın gizli tanık “Sehpa” ismi ile alınan ifadesinde özetle eğitim amacı ile dershanelerine gittiği süreçte yapı ile irtibatının başladığını ancak üniversite sınavını kazanamadığından başkaca dershaneye gittiğini, süreçte iki yıllık
üniversiteyi kazandığında ilçede bulunan yurda kayıt yaptırdığını, bu yurdun yapıya ait olduğunu sonradan öğrendiğini, bir kaç ay kalıp ayrıldığını, 2011 yılında mezun olduğunu, 2012 yılında zabıt katipliği sınavını kazandığını, sınavı kazanmasında yapının bir referansının olmadığını, göreve başladıktan sonra aralarında diğer sanık olan …’nın da bulunduğu kişilerin kaldığı evde kaldığını, eve yerleştikten sonra cemaat evi olduğunu öğrendiğini, bu evde yaklaşık 5-6 ay kaldığını, evden atılmak istemediğinden her hafta yapılan sohbetlere ayda bir iki defa katıldığını, 2012 yılı kasım ayında evden ayrılarak Anayasa Mahkemesinde şu an memur olan ancak o zaman cezaevinde görevli arkadaşının evine yerleştiğini, kaldığı süreçte dini nitelikte sohbetlerin yapıldığını, yardım istenilmesine rağmen vermediğini, evden ayrılmak istediğinde sohbet veren kişinin memuriyetinin zarar göreceğini söyleyerek tehdit ettiğini ancak bir problem yaşamadığını, 2014 yılında askere gittiğini, sonrasında yapı ile bağının kalmadığını belirterek sohbet veren şahsın ismi ile sohbetlere katılan katiplerin isimlerini bildirmiştir.
… … Usta’nın ise gizli tanık “Gerçek” ismi ile alınan ifadesinde, 90’lı yıllarda cemaatin dershanelerine gittiğini, üniversite yıllarında başka bir oluşumun evlerinde kaldığını, üniversite bittikten sonra iş bulamadığını, bir arkadaşının akrabası olan ve bu yapı ile bağlantılı olan şahsa dershaneleri veya yurtlarında çalışmak istediğini söylemiş ise de yardımcı olmadığını ancak bir müddet sonra kendisini arayarak zabıt katibi olmak isteyip istemediğini sorduğunu, istediğini söylediğinde ise bir şahsa yönlendirilerek yapının bir yurduna gittiğini ve burada yapılan konuşma sonucunda klavye ve sınava çalışmak için yaptıkları kampa katıldığını, 15 gün kadar süren kampta kendisinden bir masraf alınmadığını, sürekli klavye çalıştıklarını, bu süreçte Çağlayan Adliyesindeki sınav metinlerinin getirilerek oradaki şahıslara dağıtıldığını, Silivri adliyesine yönelik bir metin getirilmediğini, sınavı kazandığında buradaki şahıs aracılığı ile Silivri’de aynı evde kaldığı (diğer sanıklarında beyanlarında adı geçen) şahısla irtibata geçtiğini, şahsın belirttiği bekar evinde kaldığını, … ve … …’ın bu evde kaldıklarını, ancak sonradan ayrıldıklarını, her hafta sohbet yapıldığını, yardım istenildiğini ancak kendisinin vermediğini, 2014 yılı mayıs ayına kadar sohbetlere katıldığını, 17-25 aralık sürecinden sonra sohbetlerin içeriği değiştiğinden ve kendisininde bu sohbetlerde konuşulan hususları eleştirmesi nedeni ile aldığı tepki neticesinde duyduğu endişeden kaynaklı sohbetlerden ayrıldığını, sohbetlerde bir programın kullanılmasından bahsedildiğini duyduğunu, … ve …’ün evden ayrıldıktan sonra sohbetlere katıldıklarını görmediğini belirterek sohbet veren şahsın ismi ile sohbetlere katılan katiplerin isimlerini bildirmiştir.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 07.02.2018 tarihli 2017/14064 sayılı soruşturma dosyası kapsamında sanıklar hakkında şüpheli sıfatı ile alınan ifadelerinde gizli tanık ifadelerinden lehe delil olmaları maksadı ile vazgeçmeleri nedeni ile istemleri üzerine 5726 sayılı Tanık Koruma Kanununun ilgili hükümleri uyarınca tedbirlerinin kaldırılmasına karar verilmiştir. 20.03.2018 tarihli İl Emniyet Müdürlüğü yazısında gizli tanıkların koruma tedbirlerinin 07.02.2018 tarihinde kaldırılmasına karar verildiğinden uygulanan bir koruma tedbirinin bulunmadığı belirtilmiştir.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosunun 18.08.2018 tarihli İstanbul 32 Ağır Ceza Mahkemesinin 2018/52 sayılı dosyasına gönderilen yazısında, gizli tanık beyanlarda isimleri geçen üç şahsın 2017 ve 2018 yılında başlatılan soruşturma dosyalarında isimlerinin geçtiği, diğer üç şahıs hakkında İstanbul 29 Ağır Ceza Mahkemesinde 07.07.2017 tarihinde, bir diğer üç şahıs hakkında İstanbul 26 Ağır Ceza Mahkemesinde 20.02.2018 tarihinde, bir şahıs hakkında 01.03.2018 tarihinde İstanbul 29 Ağır Ceza Mahkemesinde kamu davalarının açıldığı, ifadelerde geçen beş şahıs hakkında ise soruşturma kaydına rastlanılmadığı belirtilmiştir.
Gizli tanık beyanlarının alınmasından sonraki süreçte; dosya içerisinde yer alan kovuşturmaya yer olmadığına dair karar içeriklerinden ve ifadelerden anlaşılacağı üzere, Silivri Adliyesinde görevli aralarında sanıklarında bulunduğu kişiler tarafından verilen gizli tanık/tanık ifadeleri neticesinde haklarında işlem yapılan kişilerin, kendilerine iftira atıldığına, beyanda bulunan kişilerin aslında örgüt üyesi olduklarına dair yaptıkları suç duyuruları ile ayrıca FETÖ/PDY mensubu olduklarına dair bilgi ve beyanlar içeren isimsiz mektup/mail ihbarlarına ve bu ihbarlara istinaden ilgili kurumlarca yapılan bildirimlere binaen soruşturmalara başlanıldığı, bu soruşturmalarda önceden kovuşturmaya yer olmadığına dair kararların verildiği belirtilen bir kısım şüphelilere yönelik delillerin değerlendirilmesi neticesinde örgüt üyeliği suçundan kamu davası açmaya yeterli delil elde edilemediği ve iftira suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı gerekçeleri ile kovuşturmaya yer olmadığına dair kararların verildiği ve evrakların delil mahiyetinde dosyalarına gönderildiği görülmüştür. Bu kapsamda süreçte;
Kovuşturma aşamasında tanık olarak dinlenilen ve aynı suçtan kovuşturma yapıldığı bildirilen … ile hakkında soruşturmanın bulunduğunu, ihraç edildiğini beyan eden …’in İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına başkaca bir gizli tanığın isminin de belirtildiği anlaşılan, Silivri Adliyesinde çalışan FETÖ/PDY mensubu memurlar olduklarını beyan ettikleri aralarında sanıklar …, … ve … …’ın isimlerinin de bulunduğu sekiz şahıs hakkında 27.01.2017 tarihli içerikleri aynı olan dilekçeleri ile ayrı ayrı suç duyurusunda bulunmuşlardır. 2017/14064 soruşturma no’lu dosya kapsamında müşteki sıfatı ile alınan beyanlarında şahısların verdikleri ifadeler üzerine ihraç edilerek haklarında işlem yapıldığını, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığında 2016/87554 sayıyla devam eden soruşturmalarının bulunduğunu, şahısların örgüt mensubu olduklarını, örgüt üyeliği suçundan açılan soruşturma dosyalarının İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesi gerekli iken takipsizlik kararı verildiğini, bu nedenle de ilgili hakim ve savcılar hakkında şikayette bulunduklarını beyan ettikleri ve süreçte 2016/87554 ve 2017/14064 sayılı soruşturma dosyalarına ve 2016/13589 sayısı ilgi tutularak HSYK’ya sundukları dilekçelerinde, Adalet Komisyonu Başkanı ve Cumhuriyet savcısı hakkında şikayette bulundukları, dilekçelerinde özetle örgütle alakaları olmadıkları halde açığa alındıklarını, yaptıkları araştırmalarda itirafçı veya tanık olarak beyanları alınan şahısların ifadelerine istinaden haklarında işlem yapıldığını, kendilerine iftira atıldığını, asıl örgüt mensuplarının itirafçı veya tanık sıfatı ile alınan beyanlarına istinaden haklarında işlem yapılmayarak kollandıklarını ve takipsizlik kararı verilerek dosyalarının kapatıldığını, soruşturmaya yetkili merciin İstanbul Başsavcılığı olduğunu, kendilerine yönelik olarak dosyalarının da İstanbul Başsavcılığına gönderildiğini, asıl FETÖ mensuplarına yönelik olarak ise yetkileri olmadığı halde takipsizlik kararı verildiğini, doğu kökenli olmaları nedeni ile ayrımcılık yapıldığını, görevlerini kötüye kullandıklarını, şahısları gizli tanık veya itirafçı yaparak himaye ettiklerini, soruşturma dosyasına delilleri sunmalarından haberdar olan şahısların süreçte gizli tanıklıktan çıkmak istediklerini, savcının şahısları koruyacağına dair güvence verildiğinin adliyede konuşulduğunu, gizli tanıklardan birisinin pişman olduğunu ve tanıklıktan çıkmak istediğini tanıdıkları bir şahsa söylediğini, kendisini deşifre ettiğini, şüphelilerden şikayetçi olmalarına rağmen işlem yapılmadığını, takipsizlik kararı verilerek korunduklarından takipsizlik kararına itiraz ettiklerini/edilmesini, … …’un tanık olarak dinlenilmesine dair talepleri ile suç duyurusunda bulundukları, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca 2016/87554 sayılı soruşturma kapsamında aralarında üç sanığın da adının bulunduğu görülen kişiler hakkında, FETÖ/PDY soruşturması başlatılıp başlatılmadığının bildirilmesine dair müzekkeresine 03.01.2017 tarihli Silivri Cumhuriyet Başsavcılığının cevabi yazısıyla belirtilen konuda bir soruşturmanın başlatılmadığı, isimsiz ihbar mektubuna istinaden başlatılan soruşturmanın ise görevi kötüye kullanma suçuna yönelik olduğunun ve 3071 sayılı Kanun gereği kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar verildiğinin ayrıca adı geçen bir şahsın ise adliye personeli olmadığının belirlendiğinin bildirilerek kararın ve eklerinin gönderildiği,
…’in sanık … hakkında, aralarında …, …, …’nun da adlarının geçtiği yazılı beyanda bulunması nedeni ile ayrıca süreçte mahkemesince de suç duyurusuna konu edilen evrakların ilgisi nedeni ile gönderildiği,
Aynı suçtan kamu davası açıldığından mükerrer soruşturma yapılamayacağı gerekçesi ile delil olarak gönderilen İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 12.10.2018 tarih 2018/3549 ihbar dosya no’lu 2018/1047 karar numaralı soruşturmaya yer olmadığına dair kararına da konu 06.12.2017 tarihinde İstanbul TEM Şube Müdürlüğüne gönderilen isimsiz ihbar mektubu ile yetkisizlik kararına da konu 10.10.2016 tarihinde Cumhurbaşkanlığı Halkla İlişkiler Başkanlığına yapılmasına müteakip dağıtımı yapılan isimsiz mektubu ile benzer içerikte olan ihbarlarda özetle, kendisini gizleyen kripto abilerden olduğu, 35 yaşında memur yapıldığı, özenle seçildiği, sohbetlere katıldığı, himmet verdiği, memur olmadan önce ev imamlığı ve abiliği yaptığını konuşmalarında söylediği belirtilen ayrıca Hatay Cumhuriyet Başsavcılığına yetkisizlik kararı ile gönderilmesine müteakip İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 15.03.2018 tarih 2018/23691 karar sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair kararı ile mükerrer soruşturma yürütülemeyeceğinden delil olarak değerlendirilmek üzere gönderilen dosya kapsamında başvuruda bulundukları da görülen ve müşteki sıfatı ile 2017/14064 sayılı soruşturma dosyası kapsamında da ifadelerine başvurulan … ile …’un sanık … hakkında, 20.03.2017 tarihinde özetle örgüt üyesi olduğu ve ihraç olacağını bildiği için kendilerine iftira attığı, cemaat evliliği yaptığına dair suç duyurusunda bulunulduğu,
Silivri Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen yetkisizlik kararı kapsamında ise 17.01.2018 tarihinde … ve … tarafından sanık … … hakkında, kendisini kurtarmak ve gizlemek için gizli tanık olduğu ve taraflarına iftira attığına, örgüt üyesi olduğuna dair suç duyurularında bulunulduğu anlaşılmıştır.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2017/14064 sayılı soruşturması kapsamında daha önce gizli tanık olarak beyanlarına başvurulan sanıkların, müdafii eşliğinde şüpheli sıfatı ile Cumhuriyet Başsavcılığında ifadelerine başvurulmuştur. Lehlerine delil olarak kabul edilmesi maksadıyla gizli tanıklıktan vazgeçtiklerini beyan ettikleri görülen sanıkların bu ifadelerde ise özetle;
30.10.2017 tarihinde sanık … …’ın üniversite yıllarında örgütün dershanelerine maddi imkanlarının yetersizliği nedeni ile gittiğini, iki yıllık üniversite eğitiminde bir kaç ay kalacak yeri olmaması nedeni ile örgüte ait yurtta kaldığını, sonrasında eve çıktığını, o dönem kız arkadaşı olan eşi ile yakın olmak amacı ile İstanbul iline gittiğini, 2011 yılı temmuz ayından kamu görevine girdiği tarihe kadar örgüte ait bir yurtta maddi nedenler ile danışma görevlisi olarak çalıştığını, aile çevresinin yardımıyla bulduğu referanslar sonucunda 2012 yılında kamu görevine girdiğini, kalacak yer sıkıntısı çektiğinden aralarında sanık …’nın da bulunduğu şahıslar ile birlikte 6 ay süre ile örgüte ait bekar evinde kaldığını, haftada bir sohbet ve toplantıların yapıldığını, bu kapsamda toplantılara katılan katip ve mübaşirlerin de isimlerini belirterek sanık …’nin de bu toplantılara katıldığını, istenilmesine rağmen imkanı olmadığından maddi yardımda bulunmadığını, sonrasında evden ayrıldığını, bu nedenle de tehdit edildiğini, rızası ile daha önce verdiği gizli tanık ifadesinden vazgeçtiğini, lehe delil olarak değerlendirilmesini, örgüt aracılığı ile kamu görevine girdiği hususunu kabul etmediğini, o dönemde örgütün terör faaliyetlerini bilerek kendileri ile temas kurmadığını suçsuz olduğunu beyan etmiştir.
30.10.2017 tarihinde …’nın, lise ve dershane döneminde derslerine yardımcı olmak maksatlı yapının evlerine gittiğini, 2012 yılında dershanelerine gittiğini, burada zabıt katipliği alımlarının yapıldığının söylenmesi üzerine kurslara katıldığını, şahısların yönlendirmesi ile Silivri Adliyesinde yapılacak sınava başvurduğunu, referans kullanmaksızın sınavı kazandığını, bu hususta yardımlarının olmadığını, göreve başladığında dönem arkadaşı olan arkadaşlarının evinde kaldığını, sanıklardan … …’ın da bu evde kaldığını, evin cemaat evi olduğunu, toplantılara sanık …’nin de katıldığını, kendisinin maddi yardım olarak aylık 50,00-TL para verdiğini, ayrıca maaş promosyonunu ve ilk geldiğinde kamu görevine yerleştirdiklerinden bahsetmeleri nedeni ile maaşının yarısını verdiğini, sanık …’in bir müddet sonra evden ayrıldığını, 17-25 aralık sürecinden sonra ayrılmak istemiş ise de korktuğundan girişimde bulunamadığını, ancak süreçte arkadaşı olan … adlı şahsın evine yerleştiğini, bunun olumlu karşılandığını, bu evin de cemaat evi olduğunu, bu süreçte ayrılmanın yollarını aradığını ve en son çareyi askere gitmekte bulduğunu, askere gitmeden bir ay önce de belirtilen evden ayrılan eski ev arkadaşının evine taşındığını, askere gitmesinden sonra da örgütle temasının olmadığını, daha önce verdiği gizli tanık ifadesinden lehine delil olması için vazgeçtiğini beyan etmiştir.
Beyana istinaden … … hakkında suç duyurusunda bulunulması hususunda Isparta Cumhuriyet Başsavcılığına ihbarda bulunulmuştur.
07.11.2017 tarihinde sanık …’nun SEGBİS sistemi ile alınan ifadesinde ise; 1995 yılında örgütün dershanesine gittiğini, üniversiteyi kazandığında bedava olması nedeni ile de bir yıl evlerinde kaldığını, ara tatil döneminde kamplarına gittiğini ancak sonrasında evden ayrıldığını, farklı bir yapı ile irtibat kurduğunu, üniversiteden sonra uzun süre iş bulamadığını, yapıdan tanıdığı kişilerden yardım istediğini ancak uzun süre dönüş olmadığını, sonrasında yapıdan bir şahsın zabıt katipliğine yönlendirmesi üzerine örgüte ait bir yurtta klavye kursuna katıldığını, burada Çağlayan Adliyesinde sınava girecek kişilere son hafta metinlerin verildiğini, kendisine verilmediğini, sınavı geçtikten sonra bölge abisince mülakata tabi tutulduklarını, daha sonra yapılan yasal mülakata girerek sınavı kazandığını, irtibatlandırıldığı kişiler aracılığı ile örgüte ait evde misafir olarak kaldığını, diğer sanıkların da bu bekar evinde kaldıklarını, ailesi geldiğinde de evden taşındığını, 2-3 gün kaldığını, sohbetlere sonrasında katıldığını, maddi yardımda bulunmadığını, 2012-2013 yıllarında grubun sorumlusunun değiştiğini, sanıklar … ve …’in ise evden ayrıldıklarını, 17-25 aralık sürecinden sonra örgütle bağlantısını sorgulamaya başladığını, 2014 yılında Ağustos ayında yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde 2-3 ay kadar önce sohbetlere katılmayı kestiğini, bir sohbette bylocktan bahsedildiğini duyduğunu, gizli tanık ifadesinden lehine delil olması için vazgeçtiğini, …, …, … …, … ve …’ a iftira atmadığını beyan etmiştir.
Sanık … yönünden …’in “bu kişide bekarlar grubundaki kişilerle çok yakın ilişkide olması ve bekarlar grubundaki kişilerin kendi aralarındaki konuşmalarında bu kişinin bir akrabasının Silivri Adliyesi Cumhuriyet Başsavcısı olarak görev yaptığını söylüyorlardı” şeklindeki beyanını içerir dilekçesi ve eki evraklar, Kütahya Ağır Ceza Mahkemesince dosyasına gönderildiği görülmüştür.
Sanık …’nun beyanına göre Çorlu ilçesinde Bank Asya da çalışan kişi ile evlenen infaz koruma memurunun araştırılmasında belirtilen şahsın belirlenemediği Ceza ve Tevkif Evleri Müdürlüğünün yazısı ile bildirilmiştir.
… müşteki sıfatı ile verdiği dilekçesinde hakim …’ın şahsına yönelik tanık sıfatı ile dinlenilmesini talep etmiştir. Ayrıca süreçte … …’un tanık olarak dinlenilmiştir.
Müşteki sıfatı ile …, …, … ve …’un Cumhuriyet Savcılığında alınan beyanlarında şikayetlerini tekrar ettikleri görülmüştür.
07.02.2018 tarihli 2017/14064 sayılı soruşturma dosyası kapsamında 07.02.2018 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca sanıklar hakkında ayrı ayrı 5726 sayılı Tanık Koruma Kanununun ilgili hükümleri uyarınca tanık koruma tedbirlerinin kaldırılmasına karar verilmiştir.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2017/14064 soruşturma, 2018/8185 esas ve 2018/1580 numaralı idddianamesi ile FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün yargı teşkilatındaki yapılanmasına yönelik olarak Adalet Bakanlığının suç duyurusu evrakları ile çeşitli ihbar ve görevsizlik/yetkisizlik kararları ile gönderilen dosyalar doğrultusunda farklı soruşturma evrakları üzerinden işlemlerine başlanılan ceza infaz kurumları, denetimli serbestlik müdürlükleri ile personel eğitim merkezi başkanlığında görev yapan personellerle ilgili olarak yapılan soruşturma neticesinde sair araştırmalarda Bylock, dernek, okul ve sair kayıtlarına rastlanılmayan şüpheliler hakkında özetle ;
Sanık …’nın Silivri Adliyesinde zabıt katibi olarak görev yaptığı, 15 Temmuz 2016 tarihli darbe girişimi sonrasında Silivri Cumhuriyet Başsavcılığında rızası dahilinde bildiklerini anlatarak gizli tanık olarak ifade verdiği, gizli tanıklık kararının kaldırılarak tanık olmak istediğini beyan ettiğinden “Mennan” mahlası ile vermiş olduğu beyanı nedeniyle hakkında mevcut tanık koruma kararının kaldırıldığı, örgüt referansı veya aracılığıyla kamu görevine sokulan ve sonrasında da kendisiyle bu nedenle irtibata geçilerek ilk maaşı talep edilen örgüt mensuplarından olduğunun değerlendirildiği, hakkında herhangi bir soruşturma başlamadan önce Silivri Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülmekte olan 2016/7326 sayılı soruşturma evrakı üzerinden gizli tanık olarak verdiği beyanı ile uyumlu biçimde beyanlarda bulunduğu anlaşıldığından hakkında etkin pişmanlık hükümleri doğrultusunda TCK’nın 221/3 ve 221/4 maddelerinin uygulanması gerektiği belirtilerek süreçte verdiği ifadesi ile gizli tanıklar “…”, “Gerçek”, “Sehpa” nın beyanlarının, “kolluk tarafından düzenlenen ve örgüt içerisindeki konumu ve irtibatlarını gösterir örgüt şeması”, … …’ın, …’nun, …’in, … ve …’nun beyanlarının,
Sanık … hakkında, Silivri İcra Dairesinde zabıt katibi olarak görev yaptığı, 15 Temmuz 2016 darbe girişiminden sonra Silivri Cumhuriyet Başsavcılığında gizli tanık “Gerçek” mahlası ile ifade verdiği ve süreçte vazgeçerek kaldırılmasını talep ettiği, tanık koruma kararının kaldırıldığı, örgüt referansı veya aracılığıyla kamu görevine sokulan ve sonrasında da kendisiyle bu nedenle irtibata geçilerek kendisinden himmet adı verilen paranın talep edildiği örgüt mensuplarından olduğunun değerlendirildiği, hakkında herhangi bir soruşturma başlamadan önce Silivri Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülmekte olan 2016/7326 sayılı soruşturma evrakı üzerinden gizli tanık olarak verdiği anlaşıldığından hakkında etkin pişmanlık hükümleri doğrultusunda TCK’nın 221/3 ve 221/4 maddelerinin uygulanması gerektiği belirtilerek, …’in, …’ un, “Sehpa” “Mennan” mahlaslı gizli tanık beyanlarının, …’nın, … …’ın, … ve …’nun beyanlarının, isimsiz biçimde dilekçe ile yapılan müracaat içeriklerinin,
Sanık … hakkında, Silivri Adliyesinde zabıt katibi olarak görev yaptığı, 15 Temmuz 2016 darbe girişiminden sonra Silivri Cumhuriyet Başsavcılığında gizli tanık olarak ifade verdiğini, gizli tanıklıktan vazgeçtiğini ve kaldırılmasını talep ettiğini beyan ettiği, bu kapsamda SEHPA mahlası ile vermiş olduğu beyanı nedeniyle hakkında mevcut tanık koruma kararı kaldırıldığı, hakkında herhangi bir soruşturma başlamadan önce Silivri Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülmekte olan 2016/7326 sayılı soruşturma evrakı üzerinden gizli tanık olarak verdiği beyanı ile uyumlu biçimde beyanlarda bulunduğu anlaşıldığından hakkında etkin pişmanlık hükümleri doğrultusunda TCK’nın 221/3 ve 221/4 maddelerinin uygulanması gerektiği, Bankasya hesabının bulunduğu, incelemede ise örgüt liderinin çağrısı üzerine işlem yaptığına dair aleyhine değerlendirilebilecek herhangi bir hususun tespit edilemediği belirtilerek, …, …, …, … beyanları ile “tanığın beyanına göre kolluk tarafından düzenlenen ve şüphelinin örgüt içi konumu ve irtibatlarını gösterir örgüt şemasının”, …, … … ve süreçte verdikleri gizli tanık ifadeleri ile savunmalarının, delil olarak gösterilmesi sureti ile 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 3, 5/1 ve 7/1 maddeleri delaletiyle 5237 sayılı TCK’nn 314/2, 221/3, 221/4, 53/1 ve 58/9 maddeleri uyarınca cezalandırılmaları istenilmiştir.
Adli sicil kayıtlarında sabıkalarına rastlanılmayan ve bylock kayıtlarının bulunmadığı bildirilen sanıklar hakkında hazırlanan iddianamenin İstanbul 32 Ağır Ceza Mahkemesince 14.03.2018 tarihinde kabul edilmesine müteakip 2018/52 esasa kayden kovuşturmaya başlanılmıştır.
Tutuksuz yargılandıkları, SEGBİS kayıtları ile duruşma zabıtlarından anlaşılacağı üzere müdafii yardımından yararlanmadıkları ancak 17.07.2018 tarihli duruşma zaptında ise aksinin belirtildiği, sanık …’nun 2019/105 sayılı talimat ifadesinde müdafii istemediğini, duruşmalardan bağışık tutulmak istediğini beyan ettiği ve SEGBİS sistemi ile yargılamayı takip ettiği, tanıklar …, …, …’un sanıkların huzurunda dinlenildiği, beyanlarının SEGBİS ile kayıt altına alındığı, her üçününde sanıklar ile ilgili olarak katip olmaları nedeni ile tanıdıklarını, beyanlarına istinaden haklarında işlem yapıldığını belirttikleri, …’in … ile ilgili bilgisinin olmadığını, …’nun cemaat evliliği yaptığını, … …’ın cemaat evliliği yaptığını duyduğunu, … …’nin ve … …’ın yapı mensubu olduğunu, …’in üç sanığında sohbetlere gittiklerini duyduğunu ancak görmediğini, …’un …’nun evinde dini sohbetlerin düzenlendiğini, diğerlerini bu evdeki sohbetlerde görmediğini, … …’ın cemaat evliliği yaptığını duyduğunu, bir iki defa …’in evine maç öncesi veya sonrasında gittiğini, bu evde …’ün de kaldığını ve gittiğinde başkaca kişilerinde bu evde bulunduğunu özetle beyan ettikleri, 12.12.2019 tarihinde sanıkların yokluğunda dinlenen tanık …’nun üç sanığı tanıdığını, …’nun evinde sohbete bir kez gittiğini, sonrasında gitmediğini, … … isimli birisi ile tanıştırdığını, kendisinden himmet istediğini, kendileri ile olmalarına yönelik vaatlerde bulunduğunu, seçim sürecinde aleyhe çalışması hususunda baskı kurduğunu, adliyede çok fazla birimde çalıştığını, personeli fişlediğini düşündüğünü, talimatla ifadesi alınan …’in ise tanık beyanında sanıkların sohbetlere katıldıklarını duyduğunu ancak görmediğini beyan ettikleri görülen, süreçte önceki beyanlarını doğrulayarak benzer şekilde savunmalarını yaptıkları, atılı suçtan beraatlerine karar verilmesini, aksi halde etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak istediklerini ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına rızalarının bulunduğunu beyan ettikleri, ayrıca … …’ın çalıştığı dönem Bank Asya hesabının açıldığını ancak yurtla ilişiği kesilince bir daha kullanmadığını, cemaat evliliği yapmadığını, bu konuda eşi ile yapmış oldukları mesajlaşmalara dair kayıtları ve evden taşındığı döneme yönelik kira ödemesi hususunda banka hesap ekstralarını ibraz ettiği görülen, iddia makamının her üç sanık hakkında herhangi bir soruşturma başlamadan önce Silivri Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülmekte olan 2016/7326 sayılı soruşturma evrakı üzerinden gizli tanık olarak verdiği beyanı ile uyumlu biçimde beyanlarda bulunduğu anlaşıldığından haklarında etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması gerektiğini de belirtilerek 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 3,5/1 ve 7/1 maddeleri delaletiyle TCK’nın 314/2, 221/3-4, 53/1, 58/9 maddeleri uyarıca ayrı ayrı cezalandırılmalarına karar verilmesi mütalaasında bulunduğu kovuşturma sonucunda, 16.04.2019 tarihinde SEGBİS sistemi ile duruşmaya katılan sanık … ile huzurda bulunan diğer sanıklara tefhim olunan karar ile ayrı ayrı 3713 sayılı TMK’nın 5/1, 5237 sayılı TCK’nın 314/2, 221/4-son, 62, 53, 58/9 maddeleri uyarınca 1 yıl 6 ay 22 gün hapis cezası ile cezalandırılmalarına ve 5271 sayılı CMK’nın 231/5-6 maddeleri gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir.
İstanbul 32. Ağır Ceza Mahkemesinin 2018/752 esas 2019/114 karar sayılı, 16.04.2019 tarihli gerekçeli kararında belirtildiği şekilde özetle sanıkların “evlerde kaldığı dönemde tanıdığı isimleri verdiği, tespitlerde bulunduğu anlaşılmış, sanığın örgüt evlerine, sohbet ve toplantılara, verilen talimatlara ilişkin faydalı bilgiler verdiği, bu haliyle etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanması gerektiği sonuç ve kanaatine varıldığı” belirtilerek, sanık … hakkında ” ikrar içerikli beyanı, diğer sanıklar …, … ile tanıklar …, … ve …’nun beyanları ile sabit olduğu üzere, sanığın lise döneminde örgüte ait evlerde kalması, örgüte ait dershaneye gitmesi, örgüte ait yurtta düzenlenen kamplara katılarak sınavlara hazırlanması, örgüt referansı veya aracılığıyla kamu görevine girmesi, kamu görevinde çalıştığı dönemde örgüte ait evlerde kalması, sohbetlere katılması, maaşının bir kısmını örgüte himmet olarak vermesi hususları gözönüne alınarak sanığın FETÖ silahlı terör örgütüne üye olmak suçunu işlediği, …”, sanık … hakkında “…ikrar içerikli beyanı, diğer sanıklar …, … ile tanıklar …, …, …, … ve …’nun beyanları ile sabit
olduğu üzere, üniversiteye hazırlık döneminde örgüte ait dershaneye gitmesi, üniversite döneminde bir yıl örgüte ait evde kalması, örgütün düzenlediği etkinlik ve okuma kamplarına katılması, üniversiteyi bitirdikten sonra bu örgütle irtibatlı olan şahıslarla iş bulmak amacıyla irtibata geçmesi, örgüte ait yurtta düzenlenen kurslara katılarak katiplik sınavlarına hazırlanması, örgüt referansı veya aracılığıyla kamu görevine girmesi, kamu görevinde çalıştığı dönemde örgüte ait evde kısa süre kalması, daha sonra ailesi ile yaşadığı evinde örgüt kapsamında sohbetler düzenlemesi, katılanlardan himmet talep etmesi, kendisinin de maaşının bir kısmını örgüte himmet olarak vermesi hususları gözönüne alınarak sanığın FETÖ silahlı terör örgütüne üye olmak suçunu işlediği,” Sanık … … hakkında, ” ikrar içerikli beyanı, diğer sanıklar …, … ile tanıklar …, …, … , … beyanları ile sabit olduğu üzere, üniversiteye hazırlık döneminde örgüte ait dershaneye gitmesi, üniversite döneminde örgüte ait yurtta kalması, örgütün düzenlediği etkinlikler katılması, sonrasında kamu görevine gireceği döneme kadar İstanbul’da bulunan örgüte ait bir yurtta çalışması, kamu görevine girdikten sonra örgüte ait evde kalması, sohbet adı verilen toplantılara katılması hususları gözönüne alınarak sanığın FETÖ silahlı terör örgütüne üye olmak suçunu işlediği…” kanaati ile cezalandırılmalarına karar verildiği belirtilmiştir.
Etkin pişmanlık hususunda ise her üç sanık hakkında “Her ne kadar sanık hakkında herhangi bir soruşturma başlamadan önce Silivri Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülmekte olan 2016/7326 sayılı soruşturma evrakı üzerinden gizli tanık olarak ifade verdiği anlaşılmış ise de, sanığın gizli tanık olarak verdiği ifadelerin örgütte zaafiyet yaratacak, örgüte önemli boyutta zarar verecek, örgüt faaliyetlerini belli ölçüde sekteye uğratacak boyutta olmadığı anlaşılmış bu nedenle sanık hakkında TCK’nın 221/3 maddesi uygulanmamış, sanık hakkında soruşturma başlatıldıktan sonra etkin pişmanlıktan yararlanmak istediğine yönelik iradesini ortaya koyarak örgüte katılış şekli, örgüt içerisinde kaldığı evleri, evlerde kalan kişileri, katıldığı sohbet toplantıları konularında samimi beyanlarda bulunması da dikkate alınarak sanık hakkında TCK 221/4-son maddesinde anlamını bulan etkin pişmanlık hükmünün uygulanmasına karar verilmiş ve cezasından takdiren 3/4 oranında indirim yapılmıştır.” denilmiştir.
Her üç sanık hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair uygulamanın gerekçesi ise “Sanığın eylemi için belirlenen netice cezanın iki yılın altında hapis cezası olması, daha önceden işlemiş olduğu kasıtlı bir suçtan engel mahkumiyetinin bulunmaması, mahkememizce gözlemlenen kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği yönünde olumlu kanaate varılması, bu suç nedeni ile dosyaya yansıyan somut bir maddi zararın bulunmaması, sanığın uygulanmasını kabul etmesi nazara alınarak sanık hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir” şeklindedir.
Yasal süresi içerisinde sunulan itiraz ve ek itirazları içerir dilekçelerinde sanıkların özetle;
Sanık …’nun suçun yasal unsurlarının oluşmadığı, darbe girişiminden bir hafta sonra hakkında soruşturma yokken bildiklerini anlattığını, ismini verdiği kişilerin tehditlerine maruz kaldığını, bu şahısların iftiraları nedeni ile hakkında dava açıldığını, hakkında beraat kararı verilmesi gerektiğini, örgütle dini saikle ve süreçte eğitim ve maddi nedenler ile irtibatının legal yollardan olduğunu, yapı içerisinde yer almadığını, dini saikle sohbetlerde bulunduğunu ve evinde sohbet düzenlendiğini, maddi yardımda bulunmadığını, gizli tanık olarak ifadesinde bildiklerini anlattığını, bilgisinin zaten sınırlı olduğunu, süreçte aleyhine beyanda bulunduğu kişilerin iftirasına maruz kaldığını,
Sanık … …’ın etkin pişmanlık hükümleri ile ilgili olarak değerlendirmede bulunulmuş ise de örgüt üyesi olmadığını, süreçte devletin yanında olduğundan beyanda bulunduğunu, maddi nedenler ile kısa süreli ihtiyacını karşılamak için irtibat kurduğu ve ayrıldığı örgütü çökertecek bilgisinin olmadığını, o dönem amirlerinin bildiklerinizi anlatın demeleri üzerine beyanda bulunduğunu, suç teşkil eden bir şey yaptığını düşünmediğini, suçluluk psikolojisi ile beyanda bulunmadığını, sonradan hakkında soruşturma başlatılınca savcının lehe delil olması için isterseniz gizli tanık beyanınızı açabiliriz demesi üzerine bunu kabul ettiğini, elverişli bilgilerde verdiğini, suç unsurlarının oluşmadığını, aksi kanaatin olması durumunda ise hakkında soruşturma yokken verdiği beyanla örgüt mensuplarının yakalanmasını sağladığından ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiğini,
…’nın darbe girişiminden hemen sonra kendiliğinden giderek yapı ile ilgili bildiklerini gizli tanık olarak anlattığını, aradan bir yıl geçtikten sonra ifadesinde belirttiği kişilerin kendisini şikayet ettiklerini, bunun üzerine hakkında başlatılan soruşturma kapsamında gizli tanık olarak verdiği ifadesini kaldırttığını, kendisinin yapı ile irtibatının olduğu tarihlerde yapının örgüt olarak bilinmediğini, dini saikle hareket ettiğini, suç unsurlarının oluşmadığını, örgüt içerisinde yer almadığından zaten örgüte zarar verecek zafiyet yaratacak bir bilgisinin olmadığını, bu bilgilere ulaşmasının mümkün olmadığını, beyanla itirazda bulundukları anlaşılmıştır.
23/05/2019 tarihli karar ile mahkemesince yapılan itirazların reddine karar verilerek dosya itiraz merciine gönderilmiştir.
27.05.2019 tarihinde Cumhuriyet Savcısınca sanıkların itirazlarının HAGB’nin yasal şartları oluştuğundan reddedilmesine dair İstanbul 33 Ağır Ceza Mahkemesine mütaa verilmiştir.
İstanbul 33 Ağır Ceza Mahkemesinin 2019/383 değişik iş sayılı 27.05.2019 tarihli kararı ile belirtildiği şekilde;”…her ne kadar sanıklar …, … ve … tarafından İstanbul 32. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2018/52 Esas, 2019/114 Karar sayılı dosyasının 16/04/2019 tarihli duruşmada sanıklar hakkında verilen hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin karara itiraz edilmiş ise de; sanıklar hakkında verilen kararda CMK’nın 231. maddesinin 5 ve devamındaki fıkralarında belirtilen tüm şartların (sanıkların suç tarihi itibarıyla sabıkasız oluşları, verilen sonuç cezanın türü ve miktarı, suç neticesinde kamunun uğramış olduğu maddi zararın bulunmaması, sanıkların yeniden suç işleyemeyecekleri hususunda mahkemece olumlu kanaate varılması ve de sanıkların haklarında hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümlerinin uygulanmasını kabul etmeleri) gerçekleşmiş olduğu görülmekle, kararda herhangi bir isabetsizliğin bulunmadığı anlaşıldığından, sanıklar …, … ve …’ın itirazlarının ayrı ayrı reddine..” kesin olarak oybirliği ile mütalaaya uygun karar verilmiştir.
24.06.2019 tarihinde …, 28.06.2019 tarihinde … , 11.09.2019 tarihinde … tarafından Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğüne, haklarında beraat kararı verilmesi aksi kabul durumunda TCK’nın 221/3 maddesi gereği ceza verilmemesi gerektiğini, örgüt üyesi olmadıklarını, olsalar idi gizli tanık olarak ifade vererek örgüt üyelerini deşifre etmeyeceklerini, sadece dini içerikli sohbetlerde bulunduklarını, maddi yardımda bulunmadıklarını, merciinin sadece HAGB yönünden koşulların bulunup bulunmadığını incelediğini esasa yönelik inceleme yapmadığını belirten gerekçeler ile kesin kararın kanun yararına bozulması hususunda ihbarda bulunmuşlardır.
11.07.2019 tarihli Cumhuriyet Savcılığının hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesin hüküm mahiyetinde olmadığından kanun yararına bozma yoluna gidilmemesi hususunda görüşünün teminine müteakip, 20.02.2020 tarihli Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü yazısı kurulan hükmün henüz sonuç doğurmadığı, açıklandığında ise kanun yollarına tabi olacağından kanun yararına bozma yoluna gidilmediğinin bildirildiği ancak 10.03.2020 tarihinde …, … ve …’nın belirtilen gerekçeler yeniden Kanun Yararına Bozma isteminde bulunmaları üzerine, 04.05.2020 tarihli Adalet Bakanlığının istemi ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından kesin kararın kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşılmıştır.
04.12.2019 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının yazısı ekinde Sakarya’da bir öğrenci yurdunda ele geçen materyallerde yapılan inceleme neticesinde … hakkında verilere rastlanıldığının belirtildiği araştırma tutanağı ve ekleri görülmüştür.
III- KANUN YARARINA BOZMA İSTEMİNE İLİŞKİN UYUŞMAZLIĞIN KAPSAMI:
Haklarında başlatılan bir soruşturma bulunmadığı halde Cumhuriyet Başsavcılığında diğerleri hakkında yürütülen soruşturmada rızaları ile gizli tanık sıfatı ile beyanda bulunduktan sonra süreçte haklarında örgüt üyeliği suçundan başlatılan soruşturmada şüpheli sıfatı ile alınan beyanlarında da etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak istediklerini beyan eden sanıklar hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan verilen hapis cezalarında, etkin pişmanlık nedeni ile 5237 sayılı Kanunun 221/4-2. cümlesi gereğince indirim uygulanmasında hukuka uygunluk bulunup bulunmadığına ilişkindir.
IV-HUKUKSAL DEĞERLENDİRME:
A)Kanun Yararına Bozmada Uyulacak İlkeler:
Ayrıntıları, 14.11.1977 tarih, 3-2 sayılı içtihadı birleştirme kararı ile Yargıtay Ceza Genel Kurulunun Dairemizce de benimsenen istikrar kazanmış kararlarında (03.04.2012 tarih 2011/10-438 – 2012/141 sy. 10.05.2011 tarih 6-80-90 sy. 14.12.2010 tarih 4-210-259 sy. 15.06.2010 tarih 9-117-146 sy. 23.06.2009 tarih 9-30-177 sy. gibi) açıklandığı üzere: 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesinde, olağanüstü ve istisnai bir kanun yolu olarak düzenlenen kanun yararına bozma ile; hakim ya da mahkemelerce verilen ve temyiz veya istinaf incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar yahut hükümlerdeki gerek maddi gerekse usule ilişkin hukuka aykırılıkların hem ilgilisi hem de toplum açısından giderilmesi ile ülkede uygulama birliğinin sağlanması amaçlanmaktadır. Aynı nedenlerle olağan yasa yollarına göre, kapsamının dar ve sınırlı olması, hukuka aykırılığın, davanın özüne ve cezaya esaslı bir şekilde etki etmesi, tüm hukuka aykırılıkların bir defada giderilmesi gerekmektedir.
B)-Hükmün açıklanmasının geri bırakılması yönünden;
Sanık hakkında kurulan mahkumiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 sayılı CMK’nın 223. maddesi uyarınca düşürülmesi sonucunu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır. (CGK.23.03.2010, 2010/2-29-56)
5560, 5728, 5739 ve 6008 sayılı Kanunlarla 5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinde yapılan değişiklikler gözönüne alındığında,hükmün açıklanmasının geri bırakılması bırakılması için;
1-Suça ilişkin olarak;
a-Yapılan yargılama sonucu hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezası olması,
b-Suçun Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılap kanunlarında yer alan suçlardan olmaması,
2-Sanığa ilişkin olarak;
a-Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkum edilmemiş olması,
b-Suçun işlenmesi mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,
c-Mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları gözönüne alınarak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması,
d-Sanığın, hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair bir beyanının olmaması şartlarının gerçekleşmesi gerekmektedir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 22.01.2013 gün ve 2012/534 esas, 2013/15
sayılı kararında da belirtildiği üzere, hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen sanığın bu karara karşı suçun sabit olmadığına belirterek yaptığı itiraz üzerine, itiraz mercii, incelemesini sadece şekli olarak değil, 5271 sayılı CMK.nun 267-271. maddeleri uyarınca hem maddi olay hem de hukuki yönden değerlendirmesi gerekmektedir.
Diğer taraftan itirazı kabil olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, deneme süresi sonunda sanık hakkında verilen kararın hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade etmekte ise de, olağan kanun yolu olan itirazda hükmün içeriğine ilişkin hukuka aykırılıkları da kapsayan etkin bir denetimin yapılmaması halinde bu mahkumiyet ya da ceza hükmünü daha yüksek dereceli bir mahkemeye incelettirme hakkı tanınmadığından, beş yıllık denetim süresi içinde askıda bekletilen mahkumiyet hükmünün tehdidi altında tutulan sanığın lekelenmeme ve beraat etme hakları da engellenmiş olmakla Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6/1 ve Ek-7 nolu protokolün 2/1. maddeleri de ihlal edilmiş olacaktır.
Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
15 temmuz darbe girişimi sonrasında Silivri Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/7326 sayılı soruşturma dosyasında Tanık Koruma Kanunu kapsamında kimlik ve adres bilgilerinin gizlenmesine karar verilerek rızaları ile gizli tanık sıfatı ile beyanları alınan, beyanlarında geçen bir kısım kişiler hakkında soruşturma veya kovuşturmanın bulunduğu, bir kısmına yönelik ise soruşturma kaydına rastlanılmadığı bildirilen, ancak süreçte aynı adliyede birlikte çalıştıkları ve haklarında işlem yapılan kovuşturma aşamasında tanık olarak dinlenilen şahıslarca örgüt mensubu olmalarına rağmen gizli tanık yapılmak sureti ile korundukları ve kendilerine iftira attıklarına dair yapılan suç duyurularına, mektup ve mail yolu ile yapılan bir kısım isimsiz ihbar içeriklerine, ilgili kurumlarca yapılan bildirimlere istinaden başlatılan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2017/14064 sayılı soruşturmasında lehe delil olması maksadı ile rızalarıyla Tanık Koruma Kanunu kapsamındaki tedbirlerin uygulanmasından ve gizli tanıklıktan vazgeçtiklerini beyanla şüpheli sıfatı ile ifade verdikleri soruşturma sonucunda, etkin pişmanlık hükümleri doğrultusunda TCK’nın 221/3-4 maddelerinin uygulanmasının istenildiği de görülen iddianamenin kabulünü müteakip İstanbul 32 Ağır Ceza Mahkemesinin 2018/52 esasına kayden yürütülen kovuşturmada, her ne kadar duruşma zabtında müdafii yardımından yararlanmak istediklerine dair beyan bulunmakta ise de gerek talimat mahkemesi gerekse segbis kayıtları ile dosya kapsamından müdafii yardımından yararlandırılmadıkları, aksi bir beyan ve istemlerine de rastlanılmadığı görülen ve süreçte etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak istediklerini, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına rıza gösterdiklerini beyan ettikleri, adli sicil kayıtlarına göre sabıkaları bulunmayan sanıkların huzurunda tanıklar …, …, …’un; …’nun ise yokluklarında dinlenilmesi, tanık …’in ise dinleneceği gün bildirilmeden talimatla alınan ifadesi ile toplanan diğer deliller kapsamında, yapılan yargılama sonucunda iddia makamının etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması gerektiğini de belirttiği mütalaaya uygun olarak tefhim olunan hükümle 3713 sayılı TMK’nın 5/1, 5237 sayılı TCK’nın 314/2, 221/4-son, 62, 53, 58/9 maddeleri uyarınca ayrı ayrı 1 yıl 6 ay 22 gün hapis cezasından mahkumiyetlerine dair hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına dair verilen karara yönelik atılı suçun yasal unsurlarının oluşmadığı, haklarında beraat kararı verilmesi gerektiği aksi takdirde TCK’nın 221/3 maddesi gereğince ceza verilmemesine karar verilmesi gerektiğine dair yaptıkları itirazların, belirtildiği şekli ile “…CMK’nın 231. maddesinin 5 ve devamındaki fıkralarında belirtilen tüm şartların (sanıkların suç tarihi itibarıyla sabıkasız oluşları, verilen sonuç cezanın türü ve miktarı, suç neticesinde kamunun uğramış olduğu maddi zararın bulunmaması, sanıkların yeniden suç işleyemeyecekleri hususunda mahkemece olumlu kanaate varılması ve de sanıkların haklarında hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümlerinin uygulanmasını kabul etmeleri) gerçekleşmiş olduğu…” gerekçesi ile İstanbul 33 Ağır Ceza Mahkemesinin 2019/383 değişik iş sayılı 27.05.2019 tarihli kesin kararı ile reddedildiği görülmekle, kanun yararına bozma talebinin kapsamı itibari ile Yargıtay Ceza Genel Kurulunun, 22/01/2013 tarihli ve 2012/10-534 esas, 2013/15 sayılı Karar ile itiraz merciinin sadece şekli olarak değil, hem maddi olay, hem de hukuki yönden inceleme yapacağı yönündeki kararı doğrultusunda esas bakımından da inceleme yapılması istemine ilişkin olduğu değerlendirilerek yapılan incelemede;
Oluş ve kabule göre ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26.09.2017 tarih, 2017/16-956 Esas ve 2017/370 sayılı kararı ile onanarak kesinleşen, Dairemizin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği 24.04.2017 tarih, 2015/3 esas, 2017/3 sayılı kararında açıklandığı üzere sanıklar hakkında 5237 sayılı TCK’nın 30/1 maddesinin uygulanma yeri bulunup bulunmadığının tartışılması, sonucuna göre silahlı terör örgütüne üye olmak suçunun maddi ve manevi unsurları itibari ile oluştuğunun kabul edilmesi halinde, dosya kapsamına göre haklarında başlatılmış herhangi bir ceza soruşturması bulunmadan amirlerinin tavsiyelerine uymak sureti ile gizli tanık sıfatı ile ifade verip örgütün yapısı, faaliyetleri ile diğer örgüt mensupları hakkında konumuna uygun faydalı bilgiler verdikleri kabul edilen ve ifadelerine/ savunmalarına göre örgütten ayrıldıkları ileri sürülen sanıklar hakkında aynı yasanın 221/2 maddesi gereğince ceza verilmesine yer olmadığına kararı vermek gerekirken işin esası incelenmeksizin hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun şekli şartları yönünden yapılan inceleme sonunda itirazın reddine dair verilen merci kararında hukuki isabet bulunmadığından kanun yararına bozma talebinin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
V-SONUÇ: Yukarıda belirtilen nedenlerle;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği yerinde görüldüğünden İstanbul 33. Ağır Ceza Mahkemesinin 27.05.2019 tarihli ve 2019/383 değişik iş sayılı kararının 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, tabi hakimlik ilkesi de gözetilmek sureti ile aynı Kanunun 309/4-a madde ve fıkrası uyarınca
müteakip işlemlerin bozma doğrultusunda mahallinde yerine getirilmesine, dosyanın gereği için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 13.07.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.