YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2020/3045
KARAR NO : 2020/3653
KARAR TARİHİ : 13.07.2020
I-TALEP:
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 07.04.2020 tarih ve 2020/40545 sayılı yazısı ile Cumhurbaşkanına hakaret suçundan şüpheli … hakkında yapılan soruşturma evresi sonunda Kütahya Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 24/01/2020 tarihli ve 2019/6584 soruşturma, 2020/346 esas, 2020/252 sayılı iddianamenin iadesine dair Kütahya 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 03/02/2020 tarihli ve 2020/24 iddianame değerlendirme sayılı kararına yönelik itirazın reddine ilişkin mercii Kütahya 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 18/02/2020 tarihli ve 2020/176 değişik iş sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
Dosya kapsamına göre, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 170/3. maddesinde iddianamede nelerin gösterileceği, aynı Kanun’un 174/1. maddesinde ise iddianamenin hangi hallerde iadesine karar verilmesi gerektiğinin belirtildiği, anılan Kanun’un 170/2. maddesi “Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet savcısı, bir iddianame düzenler.” hükmü gereğince soruşturma evresi sonunda toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturması durumunda Cumhuriyet savcısının kamu davası açması gerekeceği, somut olayda da, her ne kadar Kütahya 2. Asliye Ceza Mahkemesince şüphelinin savunmasının bulunmadığı ve paylaşıma konu hesabın şüpheliye ait olup olmadığının tespit edilmediği gerekçeleriyle iddianame iade edilmiş ise de; atılı suçu içeren facebook internet paylaşımlarını yapan ”….zorlu.737″ isimli kullanıcının kimlik bilgilerinin kolluk araştırması sonucu tespit edildiği, tüm aramalara ve yakalama kararına rağmen ifadesinin alınamadığı, şüpheli ve eylemi yönünden 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 299/1maddesi uyarınca inceleme yapılmak üzere anılan Kanun’un 299/3 maddesi gereğince kovuşturma izni istendiği ve Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 12/12/2019 tarihli ve 75723908- 106-03-10500-2019-E.39952 sayılı oluru ile kovuşturma izni verildiği, Cumhuriyet savcısı tarafından toplanan delillerin kamu davası açılması için yeterli şüphe oluşturduğu kanaatiyle iddianame düzenlenmiş olduğu, dava açmaya yeter şüphenin varlığı hâlinde Cumhuriyet savcısının dava açmasının zorunlu olduğu, bu durumda mahkemece, iddianamede gösterilen olaylarla ilgili olarak ibraz edilen deliller ve yargılama sırasında ibraz edilebilecek deliller birlikte değerlendirilerek yargılama sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği, iddianame düzenlenmesi için kovuşturma izni ve yeterli şüphe olduğu gözetilmeksizin, itirazın bu yönden kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ifadeli 20/03/2020 gün ve 94660652-105-43-4375-2020-Kyb sayılı istemlerine müsteniden ihbar ve mevcut evrak Dairemize gönderilmiştir.
II-OLAY;
Facebook adlı sosyal medya sitesinde yer alan “… zorlu.737” url adresinden başbakana hakaret içerir paylaşımlarda bulunulduğuna dair 20.11.2012 tarihinde BİMER’e kimlik bilgileri açık şekilde “… …” adlı şahıs tarafından yapılan ihbar ve eki evrakın, Emniyet Genel Müdürlüğünün 11.12.2012 tarihli yazısıyla gereği için İzmir Emniyet Müdürlüğüne gönderilmesine müteakip, Cumhuriyet savcısının gerekli incelemenin yapılması ve ihbarda bulunan şahsın tespit edilerek beyanının alınmasına yönelik talimatına istinaden, … … adlı kişinin ifadesinin alındığı, bu kapsamda ayrıca ihbara konu URL adresinden erişim sağlayan kişilerin tespitine yönelik tüm dijital verilerin tespit edilerek gönderilmesinin sosyal medya sitesinin Türkiye temsilcisi olan hukuk bürosundan istenildiği ancak; Türkiye Cumhuriyeti Devleti sınırları içerisinde şirketin temsilciliği ve irtibat bürosunun bulunmadığının, Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış ilişkiler Genel Müdürlüğünün 01.03.2006 tarih ve 69/1 sayılı ve 16.11.2011 tarih ve 69/3 sayılı genelgeleri ile TBMM ve ABD arasında imzalanan ve Kanunla onaylanan Suçluların Geri Verilmesi ve Ceza İşlerinde Karşılıklı Adil Yardımlaşma Antlaşması hükümlerine göre işlem yapılması gerektiğinin bildirildiği görülen “hakaret” suçundan yürütülen 2013/38474 numaraları soruşturma dosyasının aralarında irtibat bulunduğundan İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 16.07.2013 tarih 2013/38474 soruşturma, 2013/1563 birleştirme numaralı kararı ile 2013/28751 soruşturma sayılı dosya ile birleştirilmesine karar verilmiştir.
Süreçte İl Emniyet Müdürlüğünce 10.04.2013 tarihli yazı ile Güvenlik Şube Müdürlüğüne gönderilen tahkikat evrakının 16.04.2013 tarihli fezleke ile Cumhuriyet Başsavcılığına sunulmasına müteakip, evraka “TCK 301/1” şerhi düşülerek 2013/39991 soruşturma sayısına kayden soruşturmaya başlanıldığı, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 2013/39991 soruşturma, 2013/1229 birleştirme numaralı, 10.06.2013 tarihli “… …”‘in müşteki, şüphelinin “… …” olarak belirtildiği kararıyla “Türk Milletini, Cumhuriyeti ve Türkiye Büyük Millet Meclisini Alenen Aşağılama” suçuna yönelik yürütülen soruşturmanın 2013/28751 sayılı soruşturma evrakı ile birleştirilmesine karar verildiği görülmüştür.
İhbarda bulunan … …’in 17.12.2012 tarihinde ifade sahibi sıfatı ile kollukta alınan beyanında belirtildiği şekilde özetle “…İnternet üzerinden gezinirken… kullanıcı profilinde Başbakanımız Sayın …, Bakanlar ve Hükümet aleyhine çok ağır hakaret içerikli yazılar yazdığını gördüm. Kendisini uyardım ancak bunu dikkate almadı ve halen aynı hakaret içerikli yazıları yazmaya devam etmektedir. Paylaşmış olduğu yazılarda, Başbakana, Bakanlara ve hükümete … hakaret etmektedir. Söz konusu hakaret içerikli yazıları paylaşan bu şahısla ilgili profili üzerinden internet üzerinden yapmış olduğum araştırmada, şahsın çalıştığı şirket bilgilerine, şahsa ait telefon numarası ile adres bilgilerini tespit ettim. Daha sonra bu bilgileri BİMER ile paylaştım. Tespit etmiş olduğum bu bilgileri şahsın yakalanarak cezalandırılması amacıyla ifadem ekinde de sunmak istiyorum. Her kim olursa olsun sevsin yada sevmesin Türkiye Cumhuriyeti Başbakan’ına, Bakanlarına hakaret etmeye hakkı yoktur diye düşünüyorum…” şeklinde beyanda bulunduğu görülmüştür.
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 12.03.2013 tarihli 2013/28391 soruşturma, 2013/2920 karar sayılı yetkisizlik kararı ile süreçte Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının yetkisizlik kararı ile gönderilen müştekilerin … ve …, şüphelinin ise … … olduğu, “Sesli Yazılı veya Görüntülü Bir İleti İle Hakaret” suçundan 07.03.2012 tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına yapılan şikayet kapsamında başlatılan soruşturma dosyasında IP adreslerine yönelik yapılan araştırma neticesinde “… …” adı ile yorum yapan şüphelinin Bornova ilçesinde ikamet ettiği tespit edildiğinden gönderilen soruşturma dosyasının İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 2013/28751 soruşturma sayısına kaydedildiği görülmüştür.
Bu süreçte “İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 01.03.2017 tarihli 2015/67459 soruşturma numaralı dosya inceleme ve değerlendirme tutanağı”ndan anlaşılacağı üzere özetle;
– 2015/67459 sayılı soruşma evrakının; Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca başlatılan soruşturma kapsamında verilen yetkisizlik kararı ile İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen ve Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 2012/66557 sayılı soruşturma sayısıyla yürütülen, soruşturmaya konu olan yorumu yapan şahıslardan “… cirit” profilini kullanan kişinin Superonline İletişim Hizmetleri AŞ’nin yazısı ile … … isimli kişi olduğunun ve Bornova/İzmir adresinde oturduğunun tespit edilmesi üzerine tefrik kararı verilerek 2013/28391 sayılı soruşturmaya kaydedilmesine müteakip İzmir Cumhuriyet Başsavcılığına yetkisizlik kararı ile gönderilen, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 2013/28751 soruşturma sayısına kayden yürütülen, 2014/2638 karar no ile “Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar” verilen dosyaya yönelik olduğu, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda müştekilerin ve ihbarcının isminin eklendiği, şüphelilerin … … ve … … olarak görüldüğü, safahat işlemlerinde eklenme tarihinin 18.04.2013 olduğunun;
– İl Emniyet Müdürlüğünün 10.04.2013 tarih ve 2013/3042 sayılı “Hükümet, Bakanlara ve Başbakana Hakaret” konulu fezlekesinin … … isimli profil sahibinin ihbarına dair olduğu ve İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 2013/38474 soruşturma no’sunu aldığı, dosya içerisinde fezleke ile ilgili evrak olmadığından UYAP çıktılarının alınarak dosyaya eklendiği, 2013/28751 sayılı soruşturma dosyası ile birleştirilmesine karar verildiği ayrıca fezleke kapsamında 2013/39991 sayılı soruşturmanın başlatıldığı, fezleke ile ilgili evrak bulunmamakla çıktısının UYAP sisteminden alınarak eklendiği ve bu evrakında 2013/28751 sayılı soruşturma dosyası ile birleştirilmesine karar verildiği, evraklar arasında hukuki bir irtibatın bulunmadığı,
– Bu kapsamda “Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karara itirazda bulunulduğu, evrakın 14.03.2014 tarihli yazı ile Karşıyaka 2. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildiği, Karşıyaka 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 27.03.2014 tarihli 2014/1034 Değişik iş sayılı kararı ile … …’in temin edilerek beyanının alınması ve varsa delillerinin tespitinden sonra değerlendirme yapılması gerektiğinden bahisle itirazın kabulü ile takipsizlik kararının kaldırılmasına oybirliği ile kesin olarak karar verildiği,
– Soruşturmanın 2014/32900 sayıya kaydedildiği, şüpheliler … , … …, …’in ifadelerinin alındığı ve şüphelilerden … … hakkında iddianame düzenleyerek İzmir 43. Asliye Ceza mahkemesinde kamu davasının açıldığı, diğer şüpheliler … …, … …, … …ve … hakkında ise ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, İzmir 43. Asliye Ceza Mahkemesinin 04.12.2014 tarihli kararı ile şüphelinin suç tarihinde cezaevinde olduğunu beyan etmesi nedeni ile bu husus araştırılmadan düzenlenen iddianamenin iadesine karar verildiği ayrıca ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karara itiraz edildiği ve İzmir 4. Sulh Ceza Hakimliğine itiraz incelemesine gönderildiği ancak İzmir 6. Sulh Ceza Hakimliğinin 18.03.2015 tarihli kararı ile İzmir 43. Asliye Ceza Mahkemesinin 2014/678 esas sayılı dava dosyasının akibetinin araştırılıp içindeki tüm bilgi ve belgelerin değerlendirilerek şüpheliler … …ve …’in hukuki durumlarının açıklığa kovuşturulmasının gerektiği ayrıca daha önceden bu olayla ilgili olarak Başsavcılığın 16.01.2014 tarih ve 2013/28751 soruşturma sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair kararında ihbarcı olan … … müşteki olarak gösterildiği, şüphelilerinin ise … … ile … … oldukları ve bu takipsizlik kararına karşı yapılan itirazın Karşıyaka 2 Ağır Ceza Mahkemesinin 27.03.2014 tarih ve 2014/1034 d.iş sayılı kararı ile kaldırıldığı, 01.12.2014 tarih ve 2014/32900 soruşturma sayılı ek kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda ise … … diğer şüpheliler … …, … …ve … ile birlikte şüpheli sıfatının bulunduğu, bu hususun nedenlerinin kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda açıkça belirtilmediği gibi soruşturmaya konu olayla ilgili olarak itiraz dilekçesinde belirdiği şekilde şüpheliler … … ve … … ile ilgili de hiçbir araştırma yapılmadığı, ifadelerinin alınmadığı, İstanbul İl Emniyet müdürlüğünün yazısına göre bu kişilerin ifadelerinin alınması ve gerekli tespit ve değerlendirmelerin yapılması gerektiğinden itirazının kabulü ile 01.12.2014 tarih ve 2014/32900 soruşturma nolu ek kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kaldırılmasına kesin olarak karar verildiği, soruşturma dosyasının 2015/34624 sayılı soruşturma esasına kaydedildiği, süreçte Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına yetkisizlik kararı ile dosyanın gönderildiği, iade edilen iddianame açısından şüpheli … … hakkında iddianamenin hazırlanarak İzmir 43 Asliye Ceza Mahkemesinde kamu davasının açıldığı, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca karşı yetkisizlik kararı verildiği ve Ankara Batı 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/634 değişik iş sayılı kararı ile İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının yetkisizlik kararının kaldırılmasına karar verildiği, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığında 2015/67459 sayılı soruşturma sırasına dosyanın kaydedildiği, bu kapsamda
2013/38474 ve 2013/39991 soruşturma nolu dosyalarının 2013/28751 soruşturma nolu dosya ile birleştirilmesinde hukuki ve fiili bir irtibatın bulunmadığı, evrak hakkında verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karara itiraz edildiği, müşteki … … ile kimliği tespit edilemeyen … … hakkındaki evrakın bu evraktan ayrılması, … ve … Kutlu Kutsak hakkında ise iddianame tanzim edilmesi gerektiği” tespit edilmiştir.
İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 04.04.2017 tarihli 2015/67459 soruşturma, 2017/2556 sayılı kararı ile ayırma kararı ile şüpheli … … hakkındaki hakaret suçuna yönelik evrakın tefrik edilerek 2017/35742 sayılı soruşturmaya kaydına karar verilmiştir.
Cumhuriyet Başsavcılığınca 06.04.2017 tarihinde kimliğinin meçhul olduğu belirtilen şüpheli … … hakkında, 5237 sayılı TCK’nın 125/1, 3-a, 4 maddeleri uyarınca suç tarihinin 20.11.2012 ve zamanaşımı tarihinin ise 20.11.2020 olarak belirtilmesi sureti ile daimi arama kararının verildiği, kararda araştırmalara rağmen şüphelinin kimliğinin tespit edilemediği, açık kaynak bilgilerinin teyide muhtaç bilgiler olduğu, hesapların sahte olarak oluşturulabileceği, sosyal medya şirketinin ülkemizde temsilciliğinin bulunmadığı, yapılan yazışmalarda istisnai suçlar haricinde belirtilen genelge ve ikili anlaşma kapsamında işlem yapılabileceğinin, yalnızca profil sayfalarının kapatılması noktasında destek verileceğinin, bu ve benzeri konularda taleplere cevap verilemeyeceğinin bildirildiği, başkaca soruşturmalarda da hakaret, iftira, suç uydurma, kişisel verileri hukuka ayıkırı olarak bir başkasına verme, yayma, ele geçirme, müstehcenlik, basın suçları… gibi suçlara yönelik soruşturmalar ile ilgili adli yardım taleplerine Birleşik Devletler Adalet Bakanlığı Ceza Dairesi Uluslararası İlişkiler Bölümünce örnekleri evraka eklenmiş olan cevabi yazılarda eylemin veya ifadelerin serbest konuşma özgürlüğü prensibini içerdiği, Birleşik Devletler Anayasasıyla korunmakta olan temel hak ve ilke kabul edildiği için talebin yerine getirilemeyeceği, Karşılıklı Adli Yardım Anlaşmasının 22. maddesinin temel haklar kapsamına giren taleplerin reddini öngördüğünden müştekinin Facebook adlı siteyle irtibata geçmesini ve hayali profilin oluşturulması hakkında bilgilendirilmesi önerilerek, şirketin profilin kaldırılması için gerekli tedbirleri alabileceğinin belirtildiğinden bu tür suçlarda adli yardım taleplerinin yerine getirilmeyeceği dolayısıyla şüphelinin kimlik ve adresinin tespitinin mümkün olmadığından zamanaşımı süresi dolana kadar her 12 ayda bir kollukça araştırma yapılmasına karar verildiği belirtilmiştir.
İş bu talimat kapsamında düzenlenen 30.07.2018 tarihli WEP sitesi tespit raporu ile “….zorlu.737” URL adresi kontrol edildiğinde künye bilgilerinde yer alan eğitim bilgileri ile aile ve ilişkiler bölümünde kız kardeşlerinin isimlerinin yer aldığının görülmesi üzerine MERNİS sisteminde yapılan araştırmada 09.09.2013 tarihli beyanında Casablnaca/Maroc Fas, 26.02.2014 tarihli beyanına göre ise Kütahya’da ikamet eden şüphelinin kimliğinin ve 14.03.2017 tarihinde yurt dışına çıkış yaptığının, POLNET kayıtlarında yer alan sürücü belgesinde yer alan fotoğraf ile URL adresindeki profil fotoğrafının eşleştiğinin görüldüğü belirtilerek suç içerikli paylaşımlarının açık kaynak araştırması ve çalışması sonucunda elde edildiği,
bunların teyide muhtaç bilgilerden olduğu ve kesin delil niteliği taşımadığı, anlık veriler üzerinde ekleme, çıkarma, değiştirme yetkisi bulunan kullanıcı/kullanıcıların tercihlerine bağlı olarak değişiklik yapılabileceği de belirtilerek kimlik ve adresinin ayrıca suç içerikli paylaşımlarının tespiti yapılmıştır.
İzmir İl Emniyet Müdürlüğünün 31.07.2018 tarihli, TCK’nın 125/3a, 299, 216 maddelerinde yer alan suçlardan firar olduğu belirtilen şüphelinin kimlik ve beyanına göre tespit edilen adres bilgileri belirtilerek hazırlanan tespit raporunu içerir fezlekenin 2017/35742 sayılı soruşturma dosyasına gönderilmesine müteakip; İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 05.03.2019 tarihli 2017/35742 soruşturma, 2019/2555 karar sayılı yetkisizlik kararı ile şüphelinin 14.03.2017 tarihinde ülkeden çıkış yaptığı, beyan ettiği son adresin Kütahya merkez ilçesi olduğu, hakaret suçlarının İzmir ilinde işlendiğine dair herhangi bir bulgu ve delil olmadığından, suç yerinin CMK’nın 13. maddesine göre şüphelinin Türkiye’de en son adresinin bulunduğu yer olması nedeniyle yer itibariyle yetkisizlik kararı verilerek dosyanın yetkili Kütahya Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar verilmiştir.
Kütahya Cumhuriyet Başsavcılığının 14.03.2019 tarihli 2019/2817 soruşturma, 2019/245 karar sayılı yetkisizlik kararı ile şüphelinin UYAP sisteminden temin edilen adres bilgilerinde yurtiçi ikamet adreslerinin İzmir ilinde ve suç teşkil eden paylaşımlarının da 2012-2018 yılları arasında olduğu ve söz konusu tahkikat ile ilgili usul işlemlerinin tamamının İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılmış olması göz önünde bulundurularak İzmir Cumhuriyet Başsavcılığına dosyanın gönderilmesine, yetki ihtilafının çözümü için de dosyanın Tavşanlı Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Tavşanlı Ağır Ceza Mahkemesi, 13.06.2019 tarih 2019/202 Değişik iş sayılı kararı ile İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının yetkisizlik kararındaki gerekçenin usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesi ile Kütahya Cumhuriyet Başsavcılığının yetkisizlik kararının kaldırılmasına, mütalaaya aykırı şekilde oybirliği ile kesin olarak karar vermiştir.
Kütahya Sulh Ceza Hakimliğinin 2019/2955 değişik iş sayılı 12.07.2019 tarihli kararı ile Cumhuriyet Başsavcılığının talebi doğrultusunda şüpheli hakkında 5271 sayılı CMK’nın 98/1 maddesi uyarınca ifadesi alındıktan sonra serbest bırakılmak üzere yakalama emri düzenlenmesine karar verilmiştir.
17.07.2019 tarihli İl Emniyet Müdürlüğü yazısında şüphelinin hudut yolcu projesi kayıtlarına göre 14.03.2017 tarihinde pasaportu ile yurt dışına çıkış yaptığı, 09.09.2013 tarihinde beyan edilen adresinin Kasablanka/Fas Krallığında olduğunun tespit edildiği Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilmiştir.
Kütahya Cumhuriyet Başsavcılığınca 18.09.2019 tarihinde, Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünden şüpheli hakkında 2014 yılı ve sonrası suç tarihi gösterilerek Cumhurbaşkanına Hakaret suçundan kovuşturma izni verilmesi hususunda fezleke tanzim edilmiştir. Bu kapsamda 12.12.2019 tarihli olur ile fezlekenin (l), (6/b), (9/a), (10), (l1), (17/b) ve (26) nolu maddelerde yer alan paylaşımlarından dolayı Cumhurbaşkanına Hakaret eyleminden 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 299/3. maddesi uyarınca kovuşturma izni verilmesine yer olmadığı, diğer
paylaşımlarından dolayı ise kovuşturma izni verilmesi uygun görülmüştür.
Kütahya Cumhuriyet Başsavcılığının 2019/6584 soruşturma, 2020/346 esas, 2020/252 iddianame numaralı, suçtan zarar görenin Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığı” olduğu belirtilen iddianamesi ile özetle; … …’in ihbarında, … … isimli şahsın sosyal medya aracılığıyla Cumhurbaşkanı …’a hakaret içerikli yazılar yazdığını beyan etmesi üzerine İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca şüpheli … hakkında soruşturma işlemlerine başlanılan ve yetkisizlik kararı ile gönderilen dosya kapsamında şüphelinin, Facebook adlı sosyal paylaşım sitesinde 2014-2018 yıllarına yönelik yaptığı çok sayıda paylaşıma istinaden, Cumhurbaşkanına hakaret içerir paylaşımlarda bulunduğunun tespit edildiği, tüm aramalara rağmen bulunamadığı, hakkında yakalama emri düzenlendiği ve makul süre beklenildiği, aranmasına halen devam edildiği, şüphelinin savunması dışında tüm delillerin toplandığı ve kamu davası açılması için yeterli olduğu, kovuşturma izninin alındığı, paylaşımların bir bütün olarak düşünceyi açıklama, yayma hürriyeti ve eleştiri sınırlarını aşan, doğrudan Cumhurbaşkanını küçük düşürücü, onur, şeref ve haysiyetini zedeleyecek nitelikte olduğu, ifadelerin düşünce özgürlüğü bağlamında hukuki koruma görmesinin mümkün olmadığı, şüphelinin farklı tarihlerde birden çok defa Facebook adlı sosyal paylaşım platformu üzerinden paylaşımlarda bulunduğunun tespit edilmesi sebebi ile hakkında TCK’nın 43/1. maddesinin uygulanması gerektiği, şüphelinin belirli olmayan ve birden fazla kişi tarafından algılanabilme imkanı bulunan sosyal paylaşım sitesi üzerinden paylaşımlar yapması sebebi ile cezada TCK’nın 299/2 maddesince artırım yapılması gerektiği belirtilerek şüphelinin TCK’nın 299/1-2, 43/1, 53/1 maddelerinden cezalandırılması istenilmiştir.
Kütahya 2. Asliye Ceza Mahkemesi, 2020/24 iddianame değerlendirme numaralı 03.02.2020 tarihli kararı ile; Yargıtay kararlarına da atıfla özetle; şüpheli hakkında 12.07.2019 tarihinde yakalama emri düzenlendiği ancak yakalanamaması nedeni ile ifadesinin tespit edilemediği, savunmasının bulunmadığı, ikrarının da olmadığı, sosyal medya paylaşım platformunda bulunan kullanıcı profillerinin ve bu profillere ilişkin bilgi ve belgelerin sosyal medya sağlayıcısı tarafından paylaşılmaması karşısında iddianame konusu hakaret içerikli paylaşımların yapıldığı iddia edilen profil bilgilerinin şüpheliye ait olup olmadığı hususunda yeterli araştırma yapılmadığı, farklı isimler kullanılarak sahte hesap ve profillerin oluşturulmasının sık gerçekleşen bir olay olması, şüphelinin hesabın kendisine ait olup olmadığına dair beyanının tespit edilmemesi karşısında CMK’nın 174/1-b maddesinde yapılan değişiklikle suçun sübutuna doğrudan etki edecek mahiyette deliller toplanmadan iddianamenin CMK’nın 170 ve 174 maddelerine aykırı olarak tanzim edildiğinden iadesine karar verilmiştir.
Kütahya Cumhuriyet Başsavcılığınca 07.02.2020 tarihinde özetle; web sitesi raporu ile hakaret içerikli paylaşımların yapıldığının, araştırmalarda hesabın kullanıcısının … isimli şahıs olduğunun, hesap bilgilerinde yer alan “Şehit Metahan Atmaca Anadolu Lisesinde okudu” şeklindeki bilginin araştırılmasında şahsın Amasya ili doğumlu olduğu ve okulun Amasya ilinde olduğunun tespit edildiğinin ayrıca kız kardeşlerine dair bilgilerin nüfus kayıtları ile uyumlu olduğunun anlaşıldığı, 5271 sayılı Kanununun 170/2. maddesi uyarınca dava açılmasının zorunlu olduğu, suçun hukuki nitelendirilmesinin Cumhuriyet savcısına ait olduğu, bu durumda mahkemece iddianamede gösterilen olaylarla ilgili olarak ibraz edilen deliller ve yargılama sırasında ibraz edilebilecek deliller birlikte değerlendirilerek yargılama sonucuna göre bir karar verilmesinin gerekeceği, şüphelinin tüm aramalara rağmen bulunamadığı, yakalama emri düzenlenmesine karar verildiği ve makul sürenin beklenildiği, halen aranmasına devam edildiği, savunması dışındaki delillerin toplandığı ve kamu davası açılması için yeterli olduğu, iade sebepleri arasında şüphelinin savunmasının alınmamış olmasının sayılmadığı, Yargıtayın istikrar kazanmış kararlarının da bu yönde olduğu ve emsal kararların sunulduğu, mahkemece mahkumiyet için delillerin yeterli olmadığı düşünülüyorsa bu yöndeki kanaatle iade kararı verilemeyeceği, beraat kararı verebilmesinin ve tespit edilecek başka şüpheli için suç duyurusunda bulunmasının hukuki imkan dahilinde olduğundan kararın düzeltilmesi aksi halde itirazı incelemeye yetkili olan Kütahya Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine dair itirazda bulunulmuştur.
İtiraz yerinde görülmediğinden 13.02.2020 tarihinde dosyanın incelenmek üzere Kütahya 3. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Cumhuriyet savcısınca itirazın kabulüne yönelik karar verilmesi hususunda 14.02.2020 tarihinde mütalaada bulunulmuştur.
Kütahya 3 Ağır Ceza Mahkemesinin 18.02.2020 tarihli 2020/176 değişik iş sayılı kararı ile belirtildiği şekilde özetle; “…sanığın savunmasının alınmaması iddianamenin iadesi sebepleri arasında sayılmadığından bahisle karara itirazda bulunulmuş ise de, bu durumun atılı suçun işlendiği hususunda kuvvetli suç şüphesinin mevcudiyeti halinde söz konusu olacağında kuşku bulunmamaktadır. Nitekim her ne kadar CMK’nın 174. maddesinde sanığın savunmasının alınmaması iddianamenin iadesi sebepleri arasında gösterilmemiş ve bir çok Yargıtay kararında bu hususa işaret edilmişse de, aksi yönde Yargıtay kararları da mevcuttur. Nitekim Yargıtay 16. Ceza Dairesi 18.07.2017 tarih ve 2016/7162 Esas 2017/4786 Karar sayılı ilamı ile, yine 28.03.2019 tarih ve 2019/1 Esas 2019/2097 Karar ve 25.03.2019 tarih ve 2018/5332, 2019/2169 Karar sayılı ilamları ile aksi yönde içtihatta bulunmuştur. Yani yasada yer almayan bir husus Yargıtay 16. Ceza Dairesi tarafından iddianamenin iadesi sebepleri arasında kabul edilmiştir. Nitekim Anayasa Mahkemesi’nin vesair yargı organlarının yasada yahut Anayasada yer almayan hususları içtihat yolu ile yasada yer alıyormuşcasına uygulama konusu yaptıkları bilinen bir gerçektir. Örneğin Anayasa Mahkemesi şeklen içtüzük mahiyetinde olmayan hususları eylemi içtüzük ihdas ettikleri gerekçesiyle Anayasada yer almamasına rağmen içtihat yoluyla denetime tabi tutmuştur. Gerek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında gerekse Yargıtay kararlarında lekelenmeme hakkı önemle üzerinde durulan konular arasında yer almaktadır. İddianameye konu olayda şüphelinin Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı aleyhine hakaret içerir bir takım mesajları sosyal medyada paylaştığı iddia edilmektedir. Takdir olunacağı üzere iddia ciddi bir iddia olup, dava açılması halinde şüpheli aleyhine bir takım sonuçlar doğurma ihtimali bulunmaktadır. Örneğin şüphelinin kamu görevi ifa eden yahut kamu görevine girmeye namzet bir kimse olması halinde güvenlik soruşturması sonucunda açılmış olan davanın bir takım sonuçlar doğurma ihtimali mevcuttur. Velevki yargılama yapılıp sanık delil yetersizliğinden beraat etmiş olsa bile yinede açılacak davanın şüphelinin güvenlik soruşturmasını olumsuz manada etkileme imkan ve ihtimali bulunmaktadır. İddianame bu yönüyle bir anlamda kesin hükümle sonuçlanmasa bile bir takım sonuçlar doğuran hukuki bir işlemdir. En basitinden kişiye sanık sıfatını kazandıran hukuki bir işlemdir. Bu nedenle iddianame tanzim olunurken azami özen gösterilmeli ve en ufak ihtimaller dahi gözönünde bulundurulmalıdır. İddianameye konu olayda şüphelinin Cumhurbaşkanına hakaret suçundan cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmış ise de, şüphelinin ifadesi alınamamıştır. Şüphelinin atılı suçu işlediğine dair gösterilen tek delil şüpheli adına bir sosyal medya hesabının açılması ve İzmir Emniyet Müdürlüğünce de tanzim olunan 30.07.2018 tarihli web sitesi tespit raporunda şüphelinin okumuş olduğu okul bilgilerine ve aile fertleri bilgilerine yer verildiğinden bahisle bahse konu okul ve aile bilgilerinden hareketle mernis üzerinden yapılan incelemede bahse konu sosyal medya hesabının şüpheliye ait olabileceğine dair basit bir tespitten ibarettir. Oysa çağımız internet çağı olup, internet üzerinde net bir araştırma ve oran bulunmamakla birlikte bir çok sahte hesabın bulunduğu bilinen bir gerçektir. Özellikle ünlü kişilerin görev yapmış oldukları kurumlarda okul ve aile bilgilerinin tespiti ve bu suretle sahte hesapların oluşturulma ihtimali hiçte uzak bir ihtimal değildir. Zira sosyal medya üzerinde hesap oluşturulurken herhangi bir imza alınmamakta ve hesabın kesin doğruluğunu tespit imkanı veren herhangi bir denetim yapılmamaktadır. Herkesin herkes aleyhine sonuç doğuracak biçimde sahte hesaplar açarak o kişiyi zor durumda bırakabilecek paylaşımlar yapma imkan ve ihtimali mümkündür. Örneğin bir milletvekili adayının, aday adaylığı döneminde adına sahte hesaplar açılarak aday olmuş olduğu partinin genel başkanı veya parti programı aleyhine paylaşımlar yapılması, tarafsız olması gereken kamu görevlileri aleyhine sahte hesaplar açarak siyasi yahut gayri ahlaki paylaşımlar yapılarak kişilerin zor durumda bırakılma ihtimali her zaman için mevzu bahistir. Dolayısıyla internet çağında kişileri bu şekilde basit bir şekilde töhmet altında bırakacak şekilde, kişilerin hiç bir şekilde savunmasını almaksızın düzenlenecek iddianameler kişi dava sonunda beraat etse dahi lekelenmeme hakkını ihlal edecektir. Zira bilindiği üzere facebook firması Türkiye’nin bilgi taleplerini çoğunlukla karşılamamakta ve bu nedenle inkar ihtimalinde çoğu zaman davalar delil yetersizliğinden beraat ile sonuçlanmaktadır. Dolayısıyla delil yetersizliğinden verilecek beraat kararı ile suçun işlenmediğinin sübuta ermesi nedeniyle verilecek beraat kararları arasında dahi ciddi bir fark bulunduğundan lekelenmeme hakkının ihlali ayrıca önem arz etmektedir. Bu meyanda şayet sanığa ulaşılamıyor ise paylaşımın yapıldığı hesabın sosyal medya hesabı olması ve ekli bir çok arkadaşının bulunması nedeniyle en azından bir kaç arkadaşı tanık sıfatıyla dosyaya eklenerek tanık olarak beyanlarına başvurulmak suretiyle suç teşkil ettiği iddia edilen paylaşımların yapıldığı hesabın sanığa ait olup olmadığının teyidine çalışılarak sonucuna göre bir karar ittihaz edilmesi gerekmektedir. Bu hususlar yerine getirilmeksizin herhangi bir niteliği bulunmayan basit bir araştırmaya dayalı olarak sırf temini hiç te zor olmayan okul ve aile fertleri bilgisinden hareketle yukarıda izah edildiği üzere sahte hesapların yoğun bir şekilde açılabildiği internet çağında kişinin lekelenmeme hakkını ihlal edebilecek mahiyette savunması alınmaksızın iddianame tanzim edilmesi hukuka aykırıdır. Anılan durum karşısında gerek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında gerekse Yargıtay Kararlarında karşılığını bulan kişinin lekelenmeme hakkının ihlal edilmemesi amacıyla ve yukarıda zikredildiği üzere öncelikle şüphelinin savunmasının tespitine çalışılması, bu hususun yerine getirilememesi halinde ise yukarıda belirtildiği gibi suç teşkil ettiği iddia edilen paylaşımların yapıldığı hesapta ekli bulunan ve örnekleme yoluyla seçilecek bir kaç kişinin tanık sıfatıyla dinlenilerek paylaşımın yapıldığı hesabın sanığa ait olup olmadığının tespitine çalışılarak sonucuna göre bir karar ittihazı gerekmesine rağmen bu husus yerine getirilmeksizin tanzim olunan iddianamenin iadesinin CMK’nın 174/1-b maddesine uygun olduğu anlaşılmakla iade kararının sonuç itibariyle yerinde olması nedeniyle Kütahya Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının reddine…” kesin olarak mütalaaya aykırı şekilde oybirliği ile karar verilmiştir.
Kütahya Cumhuriyet Başsavcılığının 26.02.2020 tarihli özetle toplanan delillerin kamu davasının açılması hususunda yeterli şüpheyi oluşturduğu ve şüphelinin savunmasının alınmamasının iade nedeni olamayacağından kesin kararın kanun yararına bozulması hususunda ihbar ve görüşte bulunulması üzerine Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 20.03.2020 tarihli yazısı ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından kesin kararın kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşılmıştır.
III-KANUN YARARINA BOZMA İSTEMİNE İLİŞKİN UYUŞMAZLIĞIN KAPSAMI:
Cumhurbaşkanına hakaret suçundan yürütülen soruşturma kapsamında ifadesine başvurulamadığından hakkında yakalama kararı çıkartılan şüphelinin cezalandırılması istemi ile düzenlenen iddianamenin, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 174/1-b maddesi gereğince iade edilmesinde ve bu karara karşı yapılan itirazın reddine dair verilen kararda hukuka aykırılık bulunup bulunmadığına ilişkindir.
IV-HUKUKSAL DEĞERLENDİRME:
Konu ile ilgili yasal düzenlemeler şöyledir;
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu
Kamu davasını açma görevi
Madde 170
(1) Kamu davasını açma görevi, Cumhuriyet savcısı tarafından yerine getirilir.
(2) Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet savcısı, bir iddianame düzenler.
(3) Görevli ve yetkili mahkemeye hitaben düzenlenen iddianamede;
a) Şüphelinin kimliği,
b) Müdafii,
c) Maktul, mağdur veya suçtan zarar görenin kimliği,
d) Mağdurun veya suçtan zarar görenin vekili veya kanunî temsilcisi,
e) Açıklanmasında sakınca bulunmaması halinde ihbarda bulunan kişinin kimliği
f) Şikâyette bulunan kişinin kimliği,
g) Şikâyetin yapıldığı tarih,
h) Yüklenen suç ve uygulanması gereken kanun maddeleri,
i) Yüklenen suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi,
j) Suçun delilleri,
k)Şüphelinin tutuklu olup olmadığı; tutuklanmış ise, gözaltına alma ve tutuklama tarihleri ile bunların süreleri,
Gösterilir.
(4) İddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır.
(5) İddianamenin sonuç kısmında, şüphelinin sadece aleyhine olan hususlar değil, lehine olan hususlar da ileri sürülür.
(6) İddianamenin sonuç kısmında, işlenen suç dolayısıyla ilgili kanunda öngörülen ceza ve güvenlik tedbirlerinden hangilerine hükmedilmesinin istendiği; suçun tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, ilgili tüzel kişi hakkında uygulanabilecek olan güvenlik tedbiri açıkça belirtilir.
İddianamenin İadesi;
Madde 174
İddianamenin iadesi
Madde 174 – (Değişik: 25.5.2005 – 5353/27 md.)
(1) Mahkeme tarafından, iddianamenin ve soruşturma evrakının verildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde soruşturma evresine ilişkin bütün belgeler incelendikten sonra, eksik veya hatalı noktalar belirtilmek suretiyle;
a) 170 inci maddeye aykırı olarak düzenlenen,
b) (Değişik:17.10.2019-7188/20 md.) Suçun sübutuna doğrudan etki edecek mevcut bir delil toplanmadan düzenlenen,
c) (Değişik:17.10.2019-7188/20 md.) Önödemeye veya uzlaştırmaya ya da seri muhakeme usulüne tâbi olduğu soruşturma dosyasından açıkça anlaşılan işlerde önödeme veya uzlaştırma ya da seri muhakeme usulü uygulanmaksızın düzenlenen,
d) (Ek:17.10.2019-7188/20 md.) Soruşturma veya kovuşturma yapılması izne veya talebe bağlı olan suçlarda izin alınmaksızın veya talep olmaksızın düzenlenen,
İddianamenin Cumhuriyet Başsavcılığına iadesine karar verilir.
(2) Suçun hukukî nitelendirilmesi sebebiyle iddianame iade edilemez.
(3) En geç birinci fıkrada belirtilen süre sonunda iade edilmeyen iddianame kabul edilmiş sayılır.
(4) Cumhuriyet savcısı, iddianamenin iadesi üzerine, kararda gösterilen eksiklikleri tamamladıktan ve hatalı noktaları düzelttikten sonra, kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesini gerektiren bir durumun bulunmaması halinde, yeniden iddianame düzenleyerek dosyayı mahkemeye gönderir. İlk kararda belirtilmeyen sebeplere dayanılarak yeniden iddianamenin iadesi yoluna gidilemez.
(5) İade kararına karşı Cumhuriyet savcısı itiraz edebilir.
Ceza muhakemesinin amacı, maddi gerçeğin insan onuruna yaraşır biçimde araştırılıp bulunmasıdır.
Soruşturma evresinin asıl yetkilisi olan Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez ceza yargılamasının temel amacı olan maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için soruşturmaya başlayacaktır.
CMK’nın 160/1 maddesinde yer alan “bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâl” ifadesinden de anlaşılacağı üzere belli bir suç şüphesine karşı soruşturmaya başlanılabilmesinin maddi koşulu, o suça ilişkin başlangıç şüphesinin var olmasıdır. Başlangıç şüphesi, soyut bir izlenimle değil; suçun işlendiği izlenimini uyandıran somut vakıalar ile oluşur. Cumhuriyet savcısı, başlangıç şüphesinin olup olmadığını yani, suçun işlendiği izlenimini uyandıran somut vakıaların bulunup bulunmadığını değerlendirerek soruşturmaya başlayacaktır. Kısaca, başlangıç şüphesinin bulunup bulunmadığını değerlendirme yetkisi, Cumhuriyet savcısına aittir (Veli Özbek, Nihat M. Kanbur, Koray Doğan, Pınar Bacaksız, İlker Tepe, Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin Yayınlar, Ankara, 2011, sayfa 186 ve devamı).
Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet savcısı iddianame düzenler. “Yeterli şüphe”, şüphelinin müsnet suçtan yargılanması için gerekli ve yeterli olan şüphe derecesini ifade eder. Bu şüphenin, hukuka uygun olarak elde edilmiş her türlü delile dayanması gerektiğinde kuşku yoktur. Cumhuriyet savcısı topladığı delillerin iddianame düzenlemek için yeterli olup olmadığını takdir edecek, delilleri olaylarla ilişkilendirerek yeterli şüpheyi ortaya koyacaktır. Kamu davasının açılmasında yeterli şüpheden bahsedebilmede önemli olan, suçun işlendiğine yönelik tartışılabilirlik ve mahkûmiyetin ne derecede mümkün olabilirliğidir.
5271 sayılı CMK’da düzenlenen iddianamenin iadesi kurumu, uzun süren yargılama süreçlerinin önüne geçilebilmesi ve davaların “tek celse”de bitirilebilmesini temin amacıyla getirilen yeniliklerden biridir. Bunun gerçekleştirilebilmesi, soruşturma safhasında mevcut tüm delillerin toplanmış olması ile mümkündür.
İddianamenin iadesi kurumu şüpheli/sanıkların lekelenmeme haklarını etkin şekilde koruma altına almaktadır. Bu nedenle Anayasanın 36-38. ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddelerinin teminatı mahiyetindedir. İddianamedeki şekle ilişkin eksiklikler her zaman giderilebilir ancak eksik soruşturma sonucu yeterli suç şüphesi oluşturmayan delillerle kişilere sanık sıfatı yüklenmesi, yargılama sonucunda beraat etmiş olsalar dahi hak ihlaline sebebiyet vereceği göz önünde bulundurulmalıdır. Aksi takdirde kanun koyucu suçun subutuna etkili olan bir delil toplanmadan dava açılmasını iade nedeni olarak kabul etmeyeceği aşikardır.
Soruşturma aşamasında toplanan deliller sonucunda yeterli şüphenin oluşmaması durumunda kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi, yargılama aşamasında hakim veya mahkemece verilen kararlar ile kanun yolu aşamalarında delillerin hukuka uygunluk denetiminin yapılacağına dair düzenlemelerin yanı sıra; iddianamenin iadesi müessesesinin de delilin denetimine olanak tanıdığının kabulü gereklidir. Ancak Anayasanın 38, 5271 sayılı CMK’nın 206/2 maddelerindeki düzenlemeler kapsamında, bu olanağın çok geniş yorumlanmaması gerektiği CMK’nın 172/1 maddesinin doğal sonucudur.
Madde gerekçesinde de belirtildiği üzere;
“Kamu davasının tek veya zorunlu olduğunda birbirini izleyen oturumlarda ve mümkünse bir günde sonuçlandırılmasını gerçekleştirebilmek amacıyla; iddianamenin, hukuken geçerli ve yeterli delillerin toplanmasından ve dava açma koşullarının gerçekleşmesinden sonra, tüm yönleriyle doğru ve eksiksiz olarak mahkemeye verilmesi gerekmektedir.
Yeterli delil bulunmadan veya toplanmadan âdeta delilsiz davanın açılmış olması ve bunun sonucu olarak mahkemenin soruşturma yapmak zorunluluğunda kalacağının anlaşılması halinde iddianame iade edilecektir…
Deliller kamu davası açmak için yeterli olsa bile, iddianamede bulunması gerekli diğer ve bir bakıma şekli sayılabilecek hususların yer almaması halinde de iade mümkündür…”
7188 sayılı Kanunla yapılan değişiklik gerekçesinde ise;
“Maddenin birinci fıkrasının (b) bendinde suçun sübutuna etki edeceği mutlak sayılan mevcut bir delil toplanmadan düzenlenen iddianamenin iadesine karar verileceği hüküm altına alınmıştır. Söz konusu düzenleme uygulamada hâkimler ve savcılar tarafından farklı yorumlanmaktadır. “Mutlak sayılan mevcut bir delil” ibaresi dikkate alındığında mahkemelerin iade yetkisinin çok sınırlı olduğu ve mutlak olmamakla birlikte suçun sübutuna etki edebilecek deliller toplanmadan açılan iddianamelerin iade edilemediği görülmektedir. Yargıtay içtihatları da bu yönde gelişmiştir. Bu itibarla, maddeyle yapılan değişiklikle suçun sübutuna doğrudan etki edecek delillerin toplanması sağlanmaktadır. Suçun sübutuna doğrudan etki edecek delil, olayın oluş şekline göre ceza muhakemesi hukuku çerçevesinde belirlenecektir.”
İtiraz üzerine verilen kararın gerekçesinde geçen kararlarda temadi eden suçlarda iddianamenin iadesi hususunda diğer suçlarda farklı değerlendirme yapılması gerektiği özellikle vurgulanmıştır.
Şüphelinin savunmasının alınmasını zorunlu kılan açık bir hükme CMK’nın 170 ve 174. maddelerinde yer verilmemiştir. Ancak bu durum her koşulda savunma alınmadan dava açılabileceği şeklinde yorumlanmamalıdır.
CMK’nın 170/5. fıkrasında “İddianamenin sonuç kısmında, şüphelinin sadece aleyhine olan hususlar değil, lehine olan hususlar da ileri sürülür.” hükmüne yer verilmiştir. Emredici nitelikte bulunan bu kuralın yerine getirilmesi çoğu zaman şüphelinin savunmasının alınmasıyla işlerlik kazanacaktır.
Öte yandan Anayasamızın 90/4. maddesi uyarınca iç hukukumuzun bir parçası olan, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve bu sözleşmenin yorumunu yapan bağlayıcı nitelikteki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin adil yargılanma hakkına ilişkin kararları uyarınca da etkili, yeterli ve adil bir soruşturmanın yürütülebilmesi için, şüphelinin suçlamalardan en kısa zamanda haberdar edilip, savunma hakkının tanınması gerekmektedir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; sosyal medya hesabında yapılan paylaşımlar ile Cumhurbaşkanına hakaret suçunun işlendiği iddiası ile başlatılan soruşturma kapsamında, yer/içerik sağlayıcı firma tarafından teyit edilmediği belirtildiğinden, iddiaya konu hesabın kullanıcısı olduğu ve paylaşımlarda
bulunduğuna dair veri doğrulamasının yapılamadığı ancak tespit raporu kapsamında “ekran görüntüleri”nin belirtilmesi sureti ile hesabın herkese açık künye bilgilerinde yer alan eğitim bilgileri ile kardeşi olarak belirttiği kişilerin nüfus kayıtları ile uyumlu olduğu, profil resminin de sürücü belgesinde yer alan fotoğrafla yapılan mukayese sonucunda aynı kişi olduğunun tespitinde bulunulan şüpheli hakkında bahse konu hesabın kullanıcısı olduğu ve paylaşımlarda bulunduğu hususunda yeterli şüphe oluşturduğu yönündeki değerlendirmede hukuka aykırılık görülmediğinden, profiline ekli kişiler veya belirtilen kardeşlerinin bilgisine başvurularak adresin kullanıcısı olup olmadığının veya “Türkiye Cumhuriyeti ile Fas Krallığı Arasında Cezai Konularda Adli Yardımlaşma ve Suçluların Geri Verilmesi Sözleşmesi” kapsamında istinabesine başvurulması sureti ile araştırma yapılmasının kovuşturma aşamasında da mümkün olduğu ve adresinde bulunamadığından hakkında yakalama emri çıkarılıp makul süre beklenildikten sonra müsnet suçun nitelik ve mahiyetine göre iddianame düzenlenmesinin incelemeye dayanak teşkil eden mahkeme kararında bahsedilen Daire içtihadı kapsamında değerlendirilmesinin mümkün bulunmamasına nazaran istemin kabulüne karar verilmiştir.
V-SONUÇ: Açıklanan sebeplerle;
Kanun yararına bozma talebine dayanılarak düzenlenen tebliğnamedeki bozma isteği incelenen dosya kapsamına nazaran yerinde görüldüğünden, Kütahya 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 18.02.2020 tarih ve 2020/176 değişik iş sayılı kararının CMK’nın 309 maddesi uyarınca BOZULMASINA, müteakip işlemlerin icrasını teminen dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 13.07.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.