Yargıtay Kararı 16. Ceza Dairesi 2019/6019 E. 2019/8465 K. 27.12.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2019/6019
KARAR NO : 2019/8465
KARAR TARİHİ : 27.12.2019

TALEP:

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 21.05.2019 tarih ve 2019/52838 sayılı yazısı ile; Cumhurbaşkanına hakaret suçundan sanık Kazım Turhal’ın beraatine dair Adıyaman 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 24/05/2018 tarihli ve 2017/781 esas, 2018/432 sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
Dosya kapsamına göre, Adıyaman 2. Asliye Ceza Mahkemesince müşteki vekilinin şikâyetten vazgeçme dilekçesi sunması, sanığın beyanlarının eleştiri sınırları içerisinde kaldığı ve hakaret olmadığından bahisle beraatine karar verilmiş ise de, sanığa isnat edilen eylemin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 299. maddesinde düzenlenen Cumhurbaşkanına hakaret suçunu oluşturduğu, bu suçun kovuşturulmasının ise aynı maddenin 3. fıkrası gereğince Adalet Bakanının iznine tâbi olduğu, bahse konu suçla ilgili olarak şikâyet veya başkaca bir soruşturma veya kovuşturma şartının aranmadığı, Adalet Bakanlığının 01/11/2017 tarihli “Olur”u ile de sanığın, Facebook isimli sosyal paylaşım sitesinde, 07/06/2015 tarihinde, sayın Cumhurbaşkanını …’e benzetir şekildeki küçük videolardan oluşan görselin, 25.10.2014 tarihinde, sayın Cumhurbaşkanının Mevlana gibi dönerken çizilmiş karikatürünün altında “Dünya, AKP ve …’ın kıvırma siyasetini anlatan bu karrikatürü konuşuyor” şeklindeki yazının, 07.11.2014 tarihinde sayın Cumhurbaşkanının fotoğrafının yanında, “İSTİKBİLAL MARŞI Ben 12 yıldır hep çaldım, yine çalarım. Hangi çılgın beni yargılayacakmış şaşarım. Kükremiş sel gibiyim hukuku çiğner aşarım. İhale takip eder, rüşvetimi alır yaşarım. Evde istiflemişsem bir kaç milyar dolar, onları sıfırlayacak … gibi oğlum var. Ulusun korkma; Pensilvanya’daki canavar çalsa da bir bildiği vardır diyen seçmenim var” şeklindeki yazının, 10.11.2014 tarihinde, … ile Sayın Cumhurbaşkanının fotoğraflarının üzerinde “… dönemi ile … dönemi arasında şaşırtıcı benzerlikler var TESADÜFE BAK!” başlıklı gazete haberi şeklinde oluşturulmuş görselin ve 19/01/2015 tarihinde, sayın Cumhurbaşkanının başka bir kişi ile konuşurken karikatürize edildiği resmin üzerine “YİNE BİR ÇOCUK ÖLDÜRÜLMÜŞ EFENDİM.” ALÇAK İSRAİL”, “ÇOCUK CİZRE’DE ÖLDÜRÜLMÜŞ EFENDİM” “PİS TERÖRİST!” yazılı görselin Cumhurbaşkanına hakaret eylemi olarak değerlendirilerek Türk Ceza Kanunu’nun 299/3. maddesi uyarınca kovuşturma izni verildiği, sanığın sayın Cumhurbaşkanına yönelik, bahse konu sözleri sarf ederek üzerine atılı bulunan suçu işlediği anlaşılmakla, mahkûmiyeti yerine yazılı şekilde beraatine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ifadeli 10/05/2019 gün ve 94660652-105-02-1391-2019-Kyb sayılı istemlerine müsteniden ihbar ve mevcut evrak Dairemize gönderilmiştir.
OLAY:
Siber Suçlarla Mücadele ekipleri tarafından PKK/KCK terör örgütünün faaliyetlerinin engellenmesi ve deşifre edilmesine yönelik yürütülen faaliyet kapsamında; 01.03.2017 tarihinde internet üzerinden yapılan açık kaynak araştırmaları sırasında, facebook adlı sosyal paylaşım sitesinde “…” kullanıcı adı ile tespit edilen url adresinde; terör örgütü propagandasının yapıldığı değerlendirilen paylaşımların haricinde;
-25.10.2014 tarihinde siyasihaber.org hesabınca yayımlanan; Cumhurbaşkanının, silahlı ve elinde “ISIS” bayrağı bulunan ayrıca “USAF” olarak belirtilen savaş uçağı şeklinde tasvir edilmiş iki grup arasında “Turkey” yazılı ve Türkiye Cumhuriyeti bayrağının yer aldığı semazen kıyafetini giymiş halde dönerken çizilmiş ve ”dünya AKP ve …’ın kıvırma siyasetini anlatan bu karikatürü konuşuyor”şeklindeki karikatürü;
-07.11.2014 tarihinde Murat Altun adlı kullanıcı tarafından yayımlanan Cumhurbaşkanının fotoğrafının yanında ”İSTİKBİLAL MARŞI, Ben 12 yıldır hep çaldım,yine çalarım.Hangi çılgın beni yargılayacakmış şaşarım.Kükremiş sel gibiyim,hukuku çiğner aşarım.İhale takip eder,rüşvetimi alır yaşarım.Evde istiflemişsem bir kaç milyar dolar,onlar sıfırlayacak … gibi bir oğlum var.Ulusun korkma,Pensilvanaydaki canavar çalsa da bir bildiği vardır diyen seçmenim var” şeklindeki fotoğrafı;
-10.11.2014 tarihinde … adlı kullanıcı tarafından yayımlanan ‘… dönemi ile … dönemi arasında şaşırtıcı benzerlikler var,tesadüfe bak” başlıklı, … dönemi ve … Dönemi içerikli gazete sayfası şeklindeki fotoğrafı;
– 19.01.2015 tarihinde … … adlı kullanıcı tarafından uzu lafın kısası yorumuyla yayımlanan Cumhurbaşkanının bir şahıs ile konuşurken tasvir edilen ve içeriğinde ”yine bir çocuk öldürülmüş efendim”, “Alçak İsrail”, “Çocuk Cizre’de öldürülmüş efendim”, “Pis terörist ” yazılarının yer aldığı karikatürü;
– 07.06.2015 tarihinde Cumhurbaşkanını …’e benzetir şekilde küçük videolardan oluşan “Sarayda 7 Haziran, son vesayet” görselin paylaşıldığının tespit edilmesi ve 01.02.2017 tarihli açık kaynak araştırma tutanağı ile de belirtilen paylaşımların yapıldığı url adresinin kullanıcısı olduğunun değerlendirilmesi üzerine başlatılan soruşturma kapsamında; 16.03.2017 tarihinde kollukta içeriğinde PKK/KCK/YPG/PYD silahlı terör örgütüne ait sembol ve resimleri barındıran paylaşımların da gösterilmesi sureti ile müdafii eşliğinde alınan ifadesinde “susma hakkı”nı kullandığını beyan eden, adli sicil kaydı bulunmayan ancak suç kayıtlarına rastlanılan ve diğer paylaşımları nedeni ile terör örgütünün propagandasını yapma suçundan da işlem yapılan sanık hakkında; Cumhurbaşkanına Hakaret suçundan kovuşturma izni verilmesine müteakip; 5237 sayılı TCK’nın 299/1-2, 43/1, 53 maddeleri uyarınca cezalandırılması istemi ile Adıyaman Cumhuriyet Başsavcılığınca tanzim edilen 08.12.2017 tarihli 2017/2608 numaralı iddianamenin, Adıyaman 2. Asliye Ceza Mahkemesince kabulü kararı verilmesine müteakip, mahkemenin 2017/781 esasa kayden yürütülen kovuşturma sürecinde özetle, Adıyaman Özgürlük ve Sosyalizm Partisi Merkez İlçe Başkanlığı yaptığını, siyasi bir kimliğinin olduğunu ve mizahi paylaşımları eleştiri maksatlı paylaştığını, Cumhurbaşkanının fiiliyatlarında tutarsızlıklar olduğunu, bazı konularda soruşturma yapılmamasının kafasında soru işaretleri bıraktığını, siyaset ahlakı gereği kimseye hakaret etmediğini ancak eleştirdiğini beyan ettiği anlaşılan, müşteki vekiline şikayetçi olup olmadığı ve delillerini bildirmesine yönelik yazılan talimatın mahal mahkemesince iade edilmesine rağmen katılan sıfatı ile duruşmalara katılmasına karar verilerek yapılan yargılama sonunda, gerekçeli karara esas teşkil eden hükmün açıklandığı 24.05.2018 tarihli celsede; “sanığın parti başkanı olarak görev yapmakta olup siyasi kimliğinin olduğu, yapılan paylaşımların hakaret niteliğinde olmayıp abartılı olabileceği ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, hal böyle iken atılı suçun maddi unsurlarının oluşmadığı sonuç ve kanaatine varılmakla sanığın üzerine atılı suçları işlediği sabit olmadığından CMK 223/2 e maddesi gereğince atılı suçlardan beraatine,” dair tarafların yokluğunda istinaf yasa yolu açık olmak üzere açıklanan ve gerekçeli kararda da; “sanığın atılı suçlamayı kabul etmediği, sanığın iddia edilen suçlamayı hakaret niteliğinde değil de abartılı niteliğinde ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, siyasetçilere yönelik eleştirilerin izin verilen sınırların özel kişilere nazaran daha geniş olduğunun yerleşmiş Yargıtay İçtihatları ve AİHM kararları ile sabit olduğu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında 10. maddenin kapsamına giren bilgi ve fikirlerin “..Sadece olumlu karşılanan ya da kimseye saldırgan gelmeyen ya da insanların kayıtsız kalabildiği bilgi ve fikirler değil, saldırgan gelen sarsıcı nitelik taşıyan ya da rahatsız eden fikirler..” olarak tanımlandığı, bunların demokratik toplumun vazgeçilmez özellikleri olan çoğulcuğu hoşgörünün ve açık fikirliliğin gereklerinden olup keskin ve abartılı dille ifade edilen fikirler de koruma altında olduğu, dolayısıyla sanık beyanlarının eleştiri sınırları içerisinde kaldığı ve hakaret olmadığı sonuç ve kanaati ile atılı suçun maddi unsurlarının oluşmadığı anlaşılmakla sanığın üzerine atılı suçu işlediği sabit olmadığından CMK 223/2 e maddesi gereğince” beraatine karar verildiğinin belirtildiği ilamın, 04.07.2018 tarihinde katılan vekilince istinaf edilmesi üzerine, davadan ve duruşma gününden haberdar edilmesine rağmen duruşmaya katılmayan ve dilekçe de göndermeyen böylece CMK’nın 237. maddesine uygun biçimde katılan sıfatını alması mümkün olmayan başvuran hakkında katılan olarak duruşmaya kabulüne karar verilmesine dair kararın yok hükmünde olduğu ve istinaf etme hakkının bulunmadığından istinaf başvurusunun reddine dair itiraz yolu açık olmak üzere verilen ve 07.01.2019 tarihinde müşteki vekiline tebliğ edilerek 15.01.2019 tarihinde de itiraz edilmediğinden kesinleştiği anlaşılan Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 18. Ceza Dairesinin 2018/1120 esas 2018/261 karar sayılı 21.12.2018 tarihli ilam üzerine de 15.01.2019 tarihinde kesinleştirmesi yapılan karara karşı, müşteki vekilince 30.01.2019 tarihli dilekçe ile Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünden istinaf başvurusunda esasa dair inceleme yapılmadığı belirtilerek yerel mahkemece verilen beraat hükmünün suçun yasal unsurlarının oluştuğundan kanun yararına bozulması isteminde bulunması üzerine, 20.02.2010 tarihli Adıyaman Cumhuriyet Basşavcılığının istinaf incelemesinden geçmek sureti ile kesinleşen karara yönelik kanun yararına bozma yolu koşullarının oluşmadığına dair görüşüyle Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğüne gönderilmene müteakip Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından kesinleşen kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmasının istenilmesi üzerine dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşılmıştır.
KANUN YARARINA BOZMA İSTEMİNE İLİŞKİN UYUŞMAZLIĞIN KAPSAMI:
Katılan sıfatını alması mümkün olmayan müşteki vekilinin İstinaf başvurusunun reddi ile kesinleşen beraat kararına konu eylemlerin Cumhurbaşkanına hakaret suçunu oluşturup oluşturmayacağına dairdir.
YASAL DÜZENLEMELER ŞÖYLEDİR;
5237 sayılı TCK’nın ;
Cumhurbaşkanına hakaret
Madde 299- (1) Cumhurbaşkanına hakaret eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/35 md.) Suçun alenen işlenmesi hâlinde, verilecek ceza altıda biri oranında artırılır.
(3) Bu suçtan dolayı kovuşturma yapılması, Adalet Bakanının iznine bağlıdır
HUKUKSAL DEĞERLENDİRME:
Kanun yararına bozma, kesinleşen hükümde verildiği zaman yürürlükte bulunan usul ve maddi hukuka ilişkin hukuka aykırılıkların giderilmesi ile sınırlı olduğundan, inceleme karar tarihindeki mevzuat hükümlerine göre yapılmıştır.
TC Anayasasına göre, Cumhurbaşkanı devletin başıdır ve bu sıfatla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletinin birliğini temsil eder. Bu nedenledir ki Cumhurbaşkanına Hakaret suçu, kişilere ve şerefe karşı suçlar içerisinde değil Devlete karşı işlenmiş suçlar bölümünde düzenlenerek Devleti temsil eden Cumhurbaşkanlığı makamının saygınlığının korunması amaçlanmıştır. Devlete karşı işlenen suçlardan bir kısmının gerçek mağdurunun makamı temsil eden gerçek kişi olmakla birlikte, Devlete ilişkin hukuki yararın korunması, kişiye nazaran daha üstün tutulmuştur.
Suç doğrudan doğruya Cumhurbaşkanı olan kişiye karşı işlenmekte ise de, suçla korunan ve bu nedenle ihlal edilen hukuki değer Devletin siyasal iktidar yapısıdır(…, Siyasi İktidar Düzeni ve Fonksiyonları Aleyhine Cürümler, İst 1967 s. 10).
Ceza himayesinin konusu Devlet kuvvetlerinin korunmasıdır(… …, Türkiye Barolar Birliği Dergisi 1991/1, Manzini V trattato di diritto penale İtaliano, IV (Torino,1926 s. 198).
Suçun faili herkes olabilir. Cumhurbaşkanlığı sıfatı seçimle değil ant içmekle başlar. Suçun görevin devamı sırasında işlenmesi gerekli olduğu gibi görevden kaynaklanması şart değildir(CGK 02.04.1990 tarih 84/106 sy karar).
Hakaret, bir kişiye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek şekilde bir fiil veya olgu isnat etmek veya sövmek suretiyle onur, şeref ve saygınlığa saldırmasıdır.
Eylemin yüze karşı ya da yoklukta işlenmesi arasında fark yoktur. Gıyapta hakarette ihtilat öğesi aranmamaktadır.
Serbest hareketli suç olup, sözler, imalı şarkılar, yazı, çizim, resim, nefreti gösteren hareketler ve bunun gibi davranışlarla işlenebilir.
Manevi unsur genel kasttır. Mağdurun sıfatı bilinerek hareket edilmelidir. Saikin siyasi olması şart değildir. Cumhurbaşkanlığı sıfat veya vazifesiyle alakalı saike de lüzum yoktur(…. age).
Bir eylemin hukuk düzeni tarafından cezalandırılması ancak onu hukuka uygun kılan diğer bir anlatımla hukuka aykırılığı ortadan kaldıran bir nedenin bulunmamasına bağlıdır. İfade hürriyeti, basın özgürlüğü, haber verme ve eleştiri hakkı gibi bir hakkın kullanmasına ilişkin hukuka uygunluk nedenleri mevcut ise hukuk düzeni tarafından kişi cezalandırılmayacaktır. Ancak, eleştiri hak ve görevi kötüye kullanılmamalı, ifade veya yazıda küçültücü, incitici, abartılı sözlerden kaçınılmalıdır. Sayılan öğelerden birinin olması halinde haber verme ve eleştiri hakkından söz edilmeyecek eylem hukuka aykırı olacaktır.
Hakaret suçları ifade özgürlüğünü sınırlayan hallerden bir tanesidir. Doğal haklardan kabul edilen ifade hürriyeti, çoğulcu demokrasilerde vazgeçilmez ve devredilmez bir niteliğe sahiptir. İfade hürriyeti insanın özgürce fikirler edinebilme, edindiği fikir ve kanaatlerinden dolayı kınanmama, bunları meşru yöntemlerle dışa vurabilme imkan ve özgürlüğüdür. Temel hak ve özgürlüklerden olan bu hak birçok Uluslararası belgeye, Anayasa ve yasalara konu olmuştur. Bu cümleden olarak, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin 19. maddesinde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10/1. maddesinde, T.C. Anayasasının 25 ve 26. maddelerinde birbirlerine benzer şekilde; “Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü de içerir.” biçiminde teminat altına alınmıştır.
Demokratik bir toplumun zorunlu temellerinden birini ve toplumun ilerlemesi ve bireyin özgüveni için gerekli temel şartlardan birini teşkil eden ifade hürriyeti sadece kabul gören veya zararsız veya kayıtsızlık içeren bilgiler veya fikirler için değil aynı zamanda kırıcı, şok edici veya rahatsız edici olanlar için de geçerlidir. Bunlar demokratik bir toplumun olmazsa olmaz tolerans ve hoşgörüsünün gerekleridir(…, Türkiye’nin İnsan Hakları sorunu 2. baskı sy 462).
Ancak mutlak haklardan olmayan ifade hürriyetinin sonsuz ve sınırsız olmadığı, kısıtlı da olsa belli şartlarda sınırlandırılabileceği de aynı metinlerde yer bulmuştur. İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesinin 10/2 maddesine göre; görev ve sorumluluklar da yükleyen bu hakkın kullanılması, yasayla öngörülen ve demokratik bir toplumda başkalarının şöhret ve haklarının korunması için gerekli olan bazı formaliteler, koşullar, sınırlamalar veya yaptırımlara tabi tutulabilir. Anayasanın 26/2. maddesine göre de: “Bu hürriyetlerin kullanılması… başkalarının şöhret veya haklarının… korunması amaçlarıyla sınırlanabilir.”
İfade özgürlüğünün sınırlandırılmasına ilişkin düzenlemelerin dar yorumlanması, sınırlandırma için önemli bir toplumsal ihtiyaç veya zorunluluğun bulunması, bu sınırlandırmanın meşru bir amacı gerçekleştirmek için yapılması, sınırlandırmada aşırıya gidilmemesi ve her halükarda hakkın özünü zedelemeyecek ölçüde yapılması gerekmektedir.
İftira, küfür, onur, şeref ve saygınlığı zedeleyici söz ve beyanlar, müstehcen içerikli söz, yazı, resim ve açıklamalar, savaş kışkırtıcılığı, hukuk düzeni cebir yoluyla değiştirmeye yönelen nefret, ayrımcılık, düşmanlık ve şiddet yaratmaya yönelik bulunan ifadeler ise düşünce özgürlüğü bağlamında hukuki koruma görmemekte, suç sayılmak suretiyle ceza yaptırımlarına bağlanmaktadır.
Bu doğrultuda Cumhurbaşkanına Hakaret suçları TCK 299. maddede yaptırıma bağlanmıştır. Suçun koruduğu hukuki yarar yukarıda da izah edildiği üzere Cumhurbaşkanının şeref ve saygınlığıdır. Bu suçun oluşumu için “Onun sosyal değeri konusunda kendisinin veya toplumun düşünce veya duyguları sarsıcı fiil veya sıfatlar isnat veya izafe edilmelidir. Ne tür hareketlerin şeref ve itibari ihlal edici olduğu, toplumda hakim olan ortalama düşünüş ve anlayışa göre belirlenmelidir, bunun tayininde ölçü bireyin özel duyarlılığı değildir. Bu itibarla basit bir saygısızlık hakaret ve sövme olarak nitelendirilemez” (…, hakaret ve sövme suçlan sy 80 vd)
Demokratik toplumlarda siyasiler, üst düzey bürokratlar ile kamuya mal olmuş kişiler, diğer insanlara nazaran ağır eleştirilere daha fazla katlanmalıdırlar. Ancak hakarete hiçbir kimse katlanmak zorunda değildir. İfade hürriyeti bakımından eleştiri ve hakaret ayrı ayrı değerlendirilmesi gereken kavramlardır. Kaba sövme hiçbir koşulda eleştiri olarak kabul edilemez. Türk toplumunun önemli bir kesiminin kendilerini siyasi liderleriyle özdeşleştirdiği, liderlerine yapılan ve kamuya yansıyan hakaretleri kendilerine yapılmış gibi algılayarak aşırı reaksiyon gösterdikleri, bu hakaretlerin toplumdaki kutuplaşmayı artırdığı, hakaret ve sövme fiillerinin, adi olaylarda dahi birçok öldürme ve nitelikli yaralamalara sebebiyet verdiği gözetildiğinde, bu fiillerin orantılı bir yaptırıma bağlanmasının toplumsal barışın ve kamu düzeninin korunması bakımından da demokratik toplumda zorlayıcı bir ihtiyacın karşılanması kapsamında değerlendirilmesi gerekir.
Bu açıklamalar ışığında kullanıcısı olduğu sosyal medya hesabında PKK/KCK/YPG/PYD silahlı terör örgütünün propagandasının yapıldığı paylaşımları paylaştığı ve adresinde yapılan aramada da ENK, YPG, Suriye ve İran’da faaliyet gösteren çeşitli parti ve temsilcilerinin adları ile “Batı Kürdistan için gıda yardımı” yapıldığına dair not defteri ele geçirildiği değerlendirilen, siyasi bir partinin temsilicisi olduğunu beyan eden sanığın, belirtilen sosyal medya hesabında 25.10.2014 tarihinde siyasihaber.org hesabından yayımlanan Cumhurbaşkanının, silahlı ve elinde “ISIS” bayrağı bulunan ayrıca “USAF” olarak belirtilen savaş uçağı şeklinde tasvir edilmiş iki grup arasında “Turkey” yazılı ve Türkiye Cumhuriyeti bayrağının yer aldığı semazen kıyafetini giymiş halde dönerken çizilmiş ve ”dünya AKP ve …’ın kıvırma siyasetini anlatan bu karikatürü konuşuyor” şeklindeki karikatürü; 10.11.2014 tarihinde … adlı kullanıcı tarafından yayımlanan ‘… dönemi ile … dönemi arasında şaşırtıcı benzerlikler var,tesadüfe bak” başlıklı, … dönemi ve … Dönemi içerikli gazete sayfası şeklindeki fotoğrafı;
19.01.2015 tarihinde … … adlı kullanıcı tarafından uzun lafın kısası yorumuyla yayımlanan Cumhurbaşkanının bir şahıs ile konuşurken tasvir edilen ve içeriğinde ”yine bir çocuk öldürülmüş efendim”, “Alçak İsrail”, “Çocuk Cizre’de öldürülmüş efendim”, “Pis terörist ” yazılarının yer aldığı karikatürü; 07.06.2015 tarihinde Cumhurbaşkanını …’e benzetir şekilde küçük videolardan oluşan “Sarayda 7 Haziran, son vesayet” görseli ve 07.11.2014 tarihinde Murat Altun adlı kullanıcı tarafından yayımlanan Cumhurbaşkanının fotoğrafının yanında ”İSTİKBİLAL MARŞI, Ben 12 yıldır hep çaldım,yine çalarım. Hangi çılgın beni yargılayacakmış şaşarım.Kükremiş sel gibiyim,hukuku çiğner aşarım. İhale takip eder, rüşvetimi alır yaşarım.Evde istiflemişsem bir kaç milyar dolar,onlar sıfırlayacak … gibi bir oğlum var. Ulusun korkma,Pensilvanaydaki canavar çalsa da bir bildiği vardır diyen seçmenim var” şeklindeki fotoğrafı paylaştığının anlaşılması karşısında, bahse konu paylaşımların bireyin kendini gerçekleştirmesine ya da toplumun gelişmesine katkı sunması beklenen bir değer içermemesi, söylendiği yer ortam ve zaman itibariyle toplumsal barışı ve kamu düzenini bozma riski barındırması ve özellikle eleştiri sınırlarını aşarak açıkça Cumhurbaşkanının şeref ve saygınlığına saldırı mahiyetinde olması nedeniyle ifade hürriyeti kapsamında değerlendirilemeyeceğinden sübut bulan müsnet suçtan orantılı bir ceza ile cezalandırılması gerekirken beraatine karar verilmesinde isabet görülmemekle, anılan kararın kanun yararına bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği yerinde görüldüğünden Adıyaman 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 24.05.2018 tarihli ve 2017/781 esas, 2018/432 karar sayılı kararının 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309/4-c maddesi uyarınca sanığın aleyhine sonuç doğurmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA, bozma sebebine göre yeniden yargılama yapılmasına yer olmadığına; diğer işlemlerin yapılabilmesi için dosyasının mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 27.12.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.