Yargıtay Kararı 16. Ceza Dairesi 2019/4062 E. 2019/6385 K. 24.10.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2019/4062
KARAR NO : 2019/6385
KARAR TARİHİ : 24.10.2019

Mahkemesi :Ceza Dairesi
İlk Derece Mahkemesi : Tunceli 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 25.10.2018 tarih ve 2017/265 – 2018/233 sayılı kararı
Suç : Silahlı terör örgütüne üye olma
Hüküm : TCK’nın 314/2, 3713 sayılı Kanunun 5/1, TCK’nın 62, 53 , 58/9, 63. maddeleri uyarınca mahkumiyet hükmüne yönelik istinaf başvurusunun esastan reddi

Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle;
Temyiz edenin sıfatı, başvurunun süresi, kararın niteliği ve temyiz sebebine göre dosya incelendi, gereği düşünüldü;
Ceza süresi yönünden yasal şartları oluşmadığından; sanık müdafiinin duruşmalı inceleme isteminin CMK’nın 299. maddesi uyarınca REDDİNE,
Temyiz talebinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz olarak sergilendiği, özleri değiştirmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, yaptırımların kanuni bağlamda şahsileştirilmek suretiyle uygulandığı anlaşılmakla; sanık müdafiinin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmediğinden CMK’nın 302/1 maddesi gereğince temyiz davasının esastan reddiyle hükmün ONANMASINA, 28.02.2019 tarihinde yürürlüğe giren 20.02.2019 tarih ve 7165 sayılı Kanunun 8. maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanunun 304. maddesi uyarınca dosyanın Tunceli 2. Ağır Ceza Mahkemesine, kararın bir örneğinin Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 24.10.2019 tarihinde …’ın karşı oyu ve oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY GEREKÇESİ :
Sanık … hakkında Tunceli 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 25.10.2019 tarih ve 2019/9 Esas ve 2019/230 Karar sayılı yapılan yargılama sonucunda silahlı terör örgütüne üye olma suçundan mahkumiyetine karar verildiği, kararın istinaf edilmesi üzerine Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesince yapılan yargılama sonucunda istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilerek kararın temyiz edilmesi üzerine Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; karar usul ve yasaya uygun bulunarak oyçokluğuyla onanmasına karar verildiği,
Karara muhalefet etmemizin sebebi;
Dosyamızda; eksik soruşturma yapılması, sanığın konumunun ve örgütün hiyerarşik yapısına dahil olup olmadığının tespiti açısından HTS analiz raporu, belediyede görevli olan sanığın belirtilen tarihlerde belediyede çalışıp çalışmadığına ilişkin kayıtlar ve sanığın terör örgütü militanında yakalanan defterde adının ve kimlik bilgilerinin bulunmasının örgütün hiyerarşik yapısına ne şekilde dahil olduğunu doğrulayan bilgi ve belgelerin elde edilmesi gerektiği,
Yargılamanın tam, eksiksiz delil toplanma ve sanığın suçu işlediği her türlü şüpheden uzak deliller ile ispat etme, savunma hakkının kısıtlanmadan kullanımı sağlanarak adil yargılamanın sağlanması ilkeleri çerçevesinde yargılama sonucunda sanığın suçu işlediği konusunda şüphe derecesinde kalınırsa “şüpheden sanık yararlanır” kuralı gereğince yargılama sonuçlandırılması gerektiği,
Olayımızda, sanık …’ın 1997 yılında itfaiye eri olarak Tunceli Belediyesinde göreve başladığı ve suç tarihinde Zabıta Müdürlüğünde görevli olduğu tespit edildiği,
13.06.2017 tarihinde, Tunceli / Merkez, Alacık köyü, Bilgili mahallesi kırsal alanda PKK terör örgütü üyelerine yönelik olarak yapılan operasyonda … Roj (Kod) … ile Argeş (Kod) …’in etkisiz hale getirildiği, … kod adlı …’ün üzerinde “yerel birim sicil defteri” ibaresiyle siyah renkli, notebook yazılı, küçük defter ele geçirildiği, sicil defterinde yerel birlik birimleri sicil 2015 bölümünde şehit Bahos timi yazısı yer aldığı, bir sayfasında kodu…, isim …, anne…, baba Mahmut, telefon 05386584011, adres ve evli ve bir çocuklu yazısının bulunduğu tespit edildiği,
Jandarma birimleri tarafından yapılan araştırma sonucunda sanık hakkında düzenlenen 09.01.2018 tarihli araştırma tutanağında “…’ın Türkiye genelinde katılmış olduğu herhangi bir eylem, olay ve tanık beyanı tespit edilemediği”, yine Emniyet birimlerince ülke genelinde yapılan araştırmalar sonucunda düzenlenen 16.01.2018 tarihli tutanak içeriğine göre “sanık … hakkında herhangi bir soruşturma, bilgi ve belgenin olmadığı” tespit edildiği, sanık hakkında adli birimlerce yürütülen bir soruşturma da olmadığı tespit edildiği,
Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26.09.2017 tarih, 2017/16.MD-956 E, 2017/370 sayılı kararı ile onanarak kesinleşen Dairemizin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği 24.04.2017 tarih, 2015/3 Esas, 2017/3 sayılı kararında ve FETÖ/PDY / PKK / DHKP-C / Hizbullah / DEAŞ vb. silahlı terör örgütleri için tespit edilen ve kararlarda uygulanan ve yukarıda zikredilen kararın ayrıntılarında belirtildiği gibi;
“Örgüt üyesi, örgüt amacını benimseyen, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olan ve bu suretle verilecek görevleri yerine getirmeye hazır olmak üzere kendi iradesini örgüt iradesine terk eden kişidir. Örgüt üyeliği, örgüte katılmayı, bağlanmayı, örgüte hakim olan hiyerarşik gücün emrine girmeyi ifade etmektedir. Örgüt üyesi örgütle organik bağ kurup faaliyetlerine katılmalıdır. Organik bağ, canlı, geçişken, etkin, faili emir ve talimat almaya açık tutan ve hiyerarşik konumunu tespit eden bağ olup, üyeliğin en önemli unsurudur. Örgüte yardımda veya örgüt adına suç işlemede de, örgüt yöneticileri veya diğer mensuplarının emir ya da talimatları vardır. Ancak örgüt üyeliğini belirlemede ayırt edici fark, örgüt üyesinin örgüt hiyerarşisi dahilinde verilen her türlü emir ve talimatı sorgulamaksızın tamamen teslimiyet duygusuyla yerine getirmeye hazır olması ve öylece ifa etmesidir.
Silahlı örgüte üyelik suçunun oluşabilmesi için örgütle organik bağ kurulması ve kural olarak süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gerektiren eylem ve faaliyetlerin bulunması aranmaktadır. Ancak niteliği, işleniş biçimi, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı, örgütün amacı ve menfaatlerine katkısı itibariyle süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk özelliği olmasa da ancak örgüt üyeleri tarafından işlenebilen suçların faillerinin de örgüt üyesi olduğunun kabulü gerekir. Örgüte sadece sempati duymak ya da örgütün amaçlarını, değerlerini, ideolojisini benimsemek, buna ilişkin yayınları okumak, bulundurmak, örgüt liderine saygı duymak gibi eylemler örgüt üyeliği için yeterli değildir. (Evik, Cürüm işlemek için örgütlenme, Syf 383 vd.)
Örgüt üyesinin, örgüte bilerek ve isteyerek katılması, katıldığı örgütün niteliğini ve amaçlarını bilmesi, onun bir parçası olmayı istemesi, katılma iradesinin devamlılık arz etmesi gerekir. Örgüte üye olan kimse, bir örgüte girerken örgütün kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla kurulan bir örgüt olduğunu bilerek üye olmak kastı ve iradesiyle hareket etmelidir. Suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olmak suçu için de saikin “suç işlemek amacı” olması aranır. (Toroslu özel kısım syf.263-266, Alacakaptan Cürüm İşlemek İçin Örgüt syf.28, Özgenç Genel Hükümler syf. 280)” şeklinde örgüt üyeliği örgüte yardım etme, örgüt adına suç işleme kurumları incelenmiş ve tespit edilen ilkeler istikrarlı bir şekilde bütün kararlarda uygulanmıştır.
Yine sanığın örgütsel hiyerarşik yapı içerisinde yer alıp almadığı, hakkında tespit edilen suç delillerin hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde hakkındaki tüm deliller toplandıktan sonra değerlendirilmesi gerektiği, eksik inceleme yapıldığı zaman sanığın hakkındaki değerlendirmenin hukuken eksik olacağı, sanık hakkındaki tek delilin olabilirliği/olmayabilirliği kuşkusu olduğu durumlarda bu delilin dışında tespit edilebilecek yan delillerle sanığın hukuki durumunun açıklığa kavuşturulması gerekir. Zira, eğer sanığın hukuki durumu konusunda bir şüphe varsa daha önce Yargıtay dairelerinin ve Ceza Genel Kurulunun çeşitli kararlarında belirtildiği kuşkudan sanık yararlanır ilkesi doğrultusunda hareket edilmesi gerekir.
Ceza Genel Kurulunun 04.12.2018 tarih, 2016/7-177 Esas, 2018/609 Karar, yine 24.01.2017 tarih, 2016/6-1272 Esas, 2017/28 Kararlarında belirtildiği gibi;
“Amacı somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden kurmak olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel ilkelerinden birisi de öğreti ve uygulamada; “suçsuzluk” ya da “masumiyet karinesi” olarak adlandırılan kuralın uzantısı olan, Latincede; “in dubio pro reo” olarak ifade edilen “şüpheden sanık yararlanır” ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği ve gerçekleştirilme biçimi konusunda şüphe belirmesi halinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak bir kesinlikle ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olay ve iddialar sanık aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer bir kısmı gözardı edilerek ulaşılan kanaate değil kesin ve açık bir ispata dayanmalı ve bu ispat, hiçbir şüphe veya başka türlü oluşa imkan vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa ihtimale dayanarak sanığın mahkûmiyetine karar vermek, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm kurmak anlamına gelecektir.”,
Yine Ceza Genel Kurulunun 06.03.2012 tarih ve 2011/10-387 Esas, 2012/75 Karar sayılı kararında kuşkudan sanık yararlanır ilkesinin somut ve olgusal olarak nasıl uygulanması gerektiği konusundaki değerlendirmesine baktığımızda;
“Ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan “in dubio pro reo” yani “kuşkudan sanık yararlanır” ilkesi uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesidir. Gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti, yargılama sürecinde toplanan kanıtların bir kısmına dayanılarak ve diğer bir kısmı göz ardı edilerek ulaşılan ihtimali kanıya değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan, varsayıma dayalı olarak hüküm vermek anlamına gelir. O halde ceza yargılamasında mahkûmiyet, büyük veya küçük bir olasılığa değil, her türlü kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır. Adli hataların önüne geçilebilmesinin başka bir yolu da bulunmamaktadır. “
Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
-Sanık 1997 yılından suç tarihi olan 25.10.2018 tarihine kadar yaklaşık 21 yıl Tunceli Belediyesinde çalışan bir kamu görevlisidir.
-Sanık hakkında Jandarma birimlerince düzenlenen 09.01.2018 tarihli araştırma tutanağı, Emniyet birimlerince tutulan 16.01.2018 tarihli araştırma tutanağında sanığın yerel bazda ve ülke çapında herhangi bir terör eylemine karışmadığı, hakkında herhangi bir soruşturma yapılmadığı ve bu yönde hakkında bilgi ve belge olmadığı tespit edildiği,
Ancak; sanığın terör örgütü militanında yakalanan defterde adının ve kimlik bilgilerinin bulunmasının örgütün hiyerarşisine dahil olduğuna dair mahkumiyeti için yeterli olup olmadığı, sanığın örgüt içerisinde bir eğitim alıp almadığı ve bugüne kadar sanığın örgütsel bir bağlantısının tespit edilmediği göz önüne alınarak sanığın örgüt hiyerarşisi içerisine ne şekilde girdiğinin, örgüt üyesi, milis veya örgüte yardım eden konumda olup olmadığının, hakkında yapılacak ayrıntılı bir soruşturma ile tespit edilip hiyerarşik yapıya bağlantısı tespit edildiği takdirde, daha doğrusu bu delili teyit edebilecek yan deliller bulunduğu takdirde kişinin mahkumiyetine gidilebileceği konusunda kuşku bulunmadığı,
Nitekim; Dairemizin daha önceki kararlarında bu durumla karşılaşıldığı, 13.01.2017 tarih, 2017/5297 sayılı ilamına ve dosya içeriğine bakıldığında sanık hakkındaki ele geçirilen defterdeki kayıtların yanında bu kayıtları destekleyen raporlar, belgeler, örgütsel dokümanlar, sicil defterleri ve dokümanlar bulunduğu ve bu yan delillerin asıl belge ile birlikte değerlendirildiğinde örgüt üyeliği sonucuna ulaşıldığı tespit edilmiştir.
Ancak bu dosyada yan delil dediğimiz herhangi bir bilgi veya belgeye ulaşılmadığı, sanığın geçmişteki durumu da gözönünde bulundurulduğunda bu delilin hiyerarşik yapı içerisinde yer aldığına ve mahkumiyeti için yeterli delil niteliğinde olmadığı,
Dolayısıyla; dosyamızda, eksik soruşturma yapılması, sanığın konumunun ve örgütün hiyerarşik yapısına dahil olup olmadığının tespiti açısından olay tarihinde ve eğitim aldığı iddia edilen zaman diliminin öncesini ve sonrasını kapsayacak şekilde kullandığı cep telefonlarına ilişkin HTS raporlarının getirilerek (yer ve konum tespitleri yapılması) uzman bilirkişiden HTS analiz raporu alınması, belediyede görevli olan sanığın belirtilen tarihlerde belediyede çalışıp çalışmadığına ilişkin kayıtlar ve sanığın terör örgütü militanında yakalanan defterde adının ve kimlik bilgilerinin bulunmasının örgütün hiyerarşik yapısına ne şekilde dahil olduğunu doğrulayan bilgi ve belgelerin elde edilmesine yönelik araştırma ve tespitlerin yapılması gerektiği, buna göre hukuki durumunun değerlendirilmesi gerektiği,
Dosya kapsamında Dairemizin kararları, Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararları dikkate alındığında sanığın hiyerarşik yapı içerisinde yer alıp almadığı noktasında kuşku bulunduğu, kuşkudan sanık yararlanır ilkesi gereğince kararın eksik inceleme nedeniyle bozulması gerektiği düşüncesinde olduğumuzdan çoğunluk görüşüne iştirak edilmemiştir.

16. Ceza Dairesi Üyesi