Yargıtay Kararı 16. Ceza Dairesi 2019/3709 E. 2019/4700 K. 03.07.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2019/3709
KARAR NO : 2019/4700
KARAR TARİHİ : 03.07.2019

Mahkemesi :Ceza Dairesi
Suç : Silahlı terör örgütüne üye olma
Hüküm : TCK’nın 314/2, 3713 sayılı Kanunun 5/1, TCK’nın 53, 58/9, 63 maddeleri uyarınca mahkumiyet kararına ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddine

Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle;
Temyiz edenin sıfatı, başvurunun süresi, kararın niteliği ve temyizin sebebine göre dosya incelendi gereği düşünüldü;
Temyiz talebinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi;
Hükmolunan cezanın süresine göre şartları bulunmadığından sanık müdafiinin duruşmalı inceleme isteminin CMK’nın 299. maddesi uyarınca REDDİNE,
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Dosya kapsamındaki deliller ve sanığın örgütsel faaliyetlerinin niteliği karşısında alt sınırdan ceza tayin edilmesi aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Siyasi partiler Anayasamızın 68/2. maddesinde vurgulandığı gibi, demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır. Siyasi partiye üye olma ve bir siyasi partinin çatısı altında siyasi faaliyetlerde bulunma örgütlenme özgürlüğü kapsamında iken, özgürlüğün topluca kullanımı bağlamında ifade özgürlüğü ile de ilişkilidir. Demokrasilerde özgürlüklerle doğrudan ilişkili olan ve yüksek bir meşruiyete sahip bulunan siyasi partilere üye olma ve siyasi faaliyette bulunma özgürlüğünün, başka özgürlükler gibi; terör örgütlerince kötüye kullanılmak istenebileceği açıktır. Nitekim bir takım siyasi faaliyetteki asıl hedef ve amaçların, açıklanan hedef ve amaçlardan daha başka olabileceği gibi, asıl hedef ve amaçların gizlenebileceği Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin “yazar ve diğerleri” kararında da vurgulanmıştır.
Anayasamızın 68. maddesi ve Avrupa insan Hakları Sözleşmesinin 11. maddesi ile tanınan siyasi partilere üye olma ve siyasi faaliyette bulunma özgürlüğünün kötüye kullanımı Anayasamızın 14/2. maddesinde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 17. maddesi uyarınca yasaklanmıştır.
Bir faaliyetin siyasi faaliyet/örgütlenme özgürlüğü kapsamında değerlendirilebilmesi ve anayasa ile sözleşmenin korunmasından yararlanabilmesi için gerçekleştirilmekte olduğu bağlam ile birlikte cebir ve şiddet ile ilişkisi, kullanılan yöntem ve takip edilen amacın hukuk ve demokrasi kurallarına uygun olup olmadığı ve bir terör örgütü ile amaç veya yöntem bakımından ya da yapısal bir bağlantısının bulunup bulunmadığına bakılmalı ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 17.07.2001 tarihli “Sadak ve diğerleri” kararında yaptığı ayrımda dikkate alınmalıdır.
Siyasi parti faaliyetleri kapsamındaki basın açıklamaları, terör örgütü propagandasına dönüştürülmeyen insani mülahazalarla gerçekleştirilen taziye ziyaretleri gibi eylemlerin silahlı terör örgütü faaliyeti kapsamında kabul edilemeyeceğinde kuşku bulunmamakta ise de, sık sık silahlı terör örgütü mensupları ile görüşerek örgüt mensuplarına yiyecek, giyecek ve kıyafet götüren, örgüte yeni katılım yapmış olan kadın örgüt mensupları ile görüşmeler gerçekleştiren, ikametini örgüt mensuplarına kullandıran, köy komisyonları ve adalet komisyonları oluşturmak amacıyla örgüt mensuplarının düzenlediği toplantılara katılan,… İlçesinde düzenlenen operasyon ile ilgili evrakları örgüt mensubuna ileten ve örgüt mensuplarının yaptığı sözde yargılama faaliyeti sırasında olay yerinde hazır bulunduğuna dair bir başka dosya şüphelisi …’nın anlatımı bulunan sanığın süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk içeren eylemleri nedeniyle silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediğine dair kabulde isabetsizlik bulunmadığı nazara alınarak, yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz olarak sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, yaptırımların kanuni bağlamda şahsileştirilmek suretiyle uygulandığı anlaşılmakla; sanık müdafiinin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmediğinden CMK’nın 302/1. maddesi gereğince temyiz davasının esastan reddiyle hükmün ONANMASINA, 28.02.2019 tarihinde yürürlüğe giren 20.02.2019 tarih ve 7165 sayılı Kanunun 8. maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanunun 304. maddesi uyarınca dosyanın Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesine, kararın bir örneğinin bilgi için Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 03.07.2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi.