Yargıtay Kararı 16. Ceza Dairesi 2017/1821 E. 2017/5016 K. 02.10.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2017/1821
KARAR NO : 2017/5016
KARAR TARİHİ : 02.10.2017

Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : Suç işlemek amacıyla örgüt kurma, üye olma, Nitelikli hırsızlık, Resmi belgede sahtecilik, Suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi
Hüküm : 1- Sanık … hakkında;
a-TCK’nın 220/1, 53, 63. maddeleri uyarınca mahkumiyet,
b-TCK’nın 220/5. maddesi delaletiyle 142/1-b, 53. maddeleri uyarınca mahkumiyet (3 defa),
c-TCK’nın 204/1, 53, 63. maddeleri uyarınca mahkumiyet,
2- Sanık … hakkında;
a-TCK’nın 220/2, 53. maddeleri uyarınca mahkumiyet,
b-TCK’nın 220/5. maddesi delaletiyle 165/1, 52/2-4, 53. maddeleri uyarınca mahkumiyet (2 defa),
c- TCK’nın 204/1, 53, 63. maddeleri uyarınca mahkumiyet,
3- Sanık … hakkında; TCK’nın 204/1, 53. maddeleri uyarınca mahkumiyet

Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
1- … ve … hakkında TCK 220/1-2 maddelerine aykırılık suçlarından kurulan hükümlerle ilgili olarak;
TCK’nın 220. maddesinde tanımlanan “örgütün” varlığının kabul edilebilmesi için hiyerarşik ilişki içinde olan en az üç kişiden teşekkül etmesi, örgütün yapısının sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaçlanan belirsiz sayıda suçları işlemeye elverişli bulunması, suç işlemek amacı etrafında fiili bir birleşme ile işbirliği, eylemli paylaşım anlayışı içinde hareket etmesi ve bu amaçlar doğrultusunda faaliyette bulunup, “devamlılık” göstermesi gerekir.
Örgüt niteliği itibarıyla devamlılığı gerektirdiğinden, kişilerin belli bir suçu işlemek veya bir suç işlemek için bir araya gelmesi halinde, örgütten değil iştirak iradesinden söz edilebilecektir. Ancak, amaçlanan suçları işlemede kolaylık sağladığı için işlenmesi amaçlanan suçlar açısından hazırlık hareketi niteliğinde olan örgütün varlığı için, amaç suçları işleme zorunluluğu olmadığı da dikkate alındığında, devamlılığın belirlenmesi noktasında yalnız amaç suçların sürekli bir şekilde işlenmesi değil, öncelikli olarak, amaç suçları sürekli biçimde işleme kararlılığının mevcut olup olmadığının araştırılması zorunludur.
Örgüt soyut bir birleşme değildir, bünyesinde hiyerarşik bir ilişki hakimdir. Bu hiyerarşik ilişki, bazı örgüt yapılanmalarında gevşek bir nitelik taşıyabilir. Bu ilişki dolayısıyla örgüt, mensupları üzerinde hakimiyet tesis eden bir güç kaynağı niteliğini kazanmaktadır.
Somut olayda; kolluk tutanakları, sanık beyanları, soruşturma evrakları ve tüm dosya kapsamında, sanıkların, sanık …’in yöneticiliğinde araç hırsızlığı, motor ve şase numaralarında değişiklik, parçalara ayırma ve muhafaza suçunu işlemek için bir araya geldikleri, çok sayıda araç hırsızlığı suçunu işledikleri, sanıkların eylemli işbirliği içinde oldukları, eylem ve faaliyetlerinin iştirak iradesini aştığı ve aralarında gevşek bile olsa bir hiyerarşik yapı bulunduğu anlaşıldığından; sanık …’in “suç işlemek amacıyla örgüt kurma”; sanık … ve temyiz dışı olan sanık …’in “suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olma” suçunu işlediklerinin sabit olduğu anlaşıldığından, tebliğnamede bozma isteyen görüşe iştirak edilmemiştir.
TCK’nın 58/9. maddesi infaz rejimi ile ilgili olup kazanılmış hak oluşturmayacağı da gözetilerek, TCK 220/1 ve TCK 220/2 maddelerinden mahkumiyetlerine karar verilen sanıklar hakkında anılan maddenin uygulanmasının infaz aşamasında gözetilmesi ve Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih, 2014/140 esas, 2015/85 sayılı iptal kararının TCK’nın 53. maddesinin uygulanması yönünden infaz aşamasında nazara alınması, mümkün görülmüştür.
Yapılan yargılama sonunda toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanıkların suçunun sübutu kabul, olay niteliğine ve kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasıfları tayin edilmiş, sanıkların savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş,
incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde eleştiri dışında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanıklar ve müdafilerinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA,
2-… hakkında hırsızlık ve resmi belgede sahtecilik suçundan kurulan hükümlerle ilgili olarak;
Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih, 2014/140 E., 2015/85 K. Sayılı iptal kararının TCK’nın 53. maddesinin uygulanması yönünden infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.
Yapılan yargılama sonunda toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanığın suçunun sübutu kabul, olay niteliğine ve kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasıfları tayin edilmiş, sanığın savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde eleştiri dışında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık ve müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA,
3- … hakkında suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçundan kurulan hükümlerle ilgili olarak;
Yapılan yargılama sonunda toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanığın suçunun sübutu kabul, olay niteliğine ve kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasıfları tayin edilmiş, sanığın savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde eleştiri dışında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle ancak;
a-Sanık hakkında suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçundan temel ceza tayin edilirken uygulama maddesinin “TCK 220/4” yerine “TCK 220/5” olarak gösterilmesi,
b-Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih, 2014/140 esas, 2015/85 sayılı iptal kararı ile TCK’nın 53. maddesindeki bazı düzenlemelerin iptal edilmiş olması nedeniyle bu karar doğrultusunda hüküm kurulmasında zorunluluk bulunması,
c- Sanık hakkında suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçundan hüküm kurulurken; doğrudan hükmedilen adli para cezalarının yerine getirilmemesi halinde 6545 sayılı Kanunla değişik 5275 sayılı Kanunun 106/3 maddesi uyarınca infaz aşamasında re’sen uygulamaya yapılabileceği nazara alındığında hüküm fıkrasında TCK’nın 52/4 maddesi gereğince ihtarat yapılması,
Bozmayı gerektirmiş olup, hükmün bu nedenlerle BOZULMASINA, bu hususların yeniden yargılama yapılmaksızın CMUK’nın 322. maddesine göre düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hükmün 3-B ve 3-C fıkralarında yer alan “Sanık …’ın” ibaresinden sonra gelmek üzere TCK 220/5 ibaresi yerine “TCK’nın 220/4 delaletiyle” ibaresinin karara eklenmesi, sanık hakkında suç
eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçundan kurulan hüküm fıkralarından “adli para cezasının ödenmemesi halinde hapse çevrileceğinin ihtarına” ibarelerinin ve hükümlerdeki TCK’nın 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin kısımlarının bütünüyle çıkarılarak yerine “Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih, 2014/140 E, 2015/85 sayılı iptal kararı doğrultusunda yürürlükte bulunan TCK’nın 53. maddesinin sanık hakkında uygulanmasına” ibaresi eklenmek suretiyle, diğer yönleri usul ve kanuna uygun olan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
4- … ve … hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan kurulan hükümlerle ilgili olarak;
Ayrıntıları Ceza Genel Kurulunun 14.10.2003 gün ve 232-250 sayılı, 09.10.2012 gün 2011/8-335 Esas 2012/1804 sayılı kararlarında da açıklandığı üzere, belgenin nesnel olarak aldatıcılık yeteneğinin bulunması ve aldatma keyfiyetinin belgeden objektif olarak anlaşılması gerektiği, muhatabın hatasından, dikkatsizlik veya özensizliğinden kaynaklanan fiili iğfalin, aldatma yeteneğinin varlığını göstermeyeceğinden cihetle; belgelerde sahtecilik suçlarında aldatma yeteneğinin bulunup bulunmadığının takdiri hakime ait olduğu, suça konu sürücü belgesi ve nüfus cüzdanı incelenmek suretiyle özelliklerinin duruşma tutanağına yazılması gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kabul ve uygulamaya göre; 5237 sayılı TCK’nun 53. maddesine ilişkin uygulamanın Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı BOZULMASINA, 02.10.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.