Yargıtay Kararı 16. Ceza Dairesi 2017/1776 E. 2017/4920 K. 20.09.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2017/1776
KARAR NO : 2017/4920
KARAR TARİHİ : 20.09.2017

İtiraz Eden : Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı
İtirazla ilgili Mahkeme Kararı : Samsun Asliye Ceza Mahkemesini
Suç : Cumhurbaşkanına hakaret

Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
A) İTİRAZ KONUSU:
Sanık … hakkında Cumhurbaşkanına hakaret suçundan yapılan yargılama neticesinde Samsun 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 13.10.2015 gün ve 2015/380 Esas, 2015/603 Karar sayılı kararı ile TCK’nın 299/1, 299/3, 62, 51. maddeleri uyarınca mahkumiyetine karar verilmiş, Dairemizin 29.03.2017 gün ve 2016/2809 Esas, 2017/3626 Karar sayılı kararı ile sanığın müsnet suçtan beraatine karar verilmesi gerektinden hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
B) İTİRAZ NEDENLERİ:
Mezkur ilama Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 08.06.2017 tarih ve 16-2016/85468 sayılı yazısı ile;
“Samsun Cumhuriyet Başsavcılığının 29.05.2015 günlü iddianamesiyle; 23.01.2015 günü saat 12:00 sıralarında İstiklal Caddesi 23 Nisan Ortaokulu önünde Halkevleri Samsun Şubesi ve …. Platformu tarafından eğitim sistemini protesto amacıyla basın açıklaması düzenlendiği, grubun ellerinde döviz ve pankartlar bulunduğu, Cumhurbaşkanı …’a atfen bir karne hazırlandığı, basın açıklaması sırasında yukarıda kimliği yazılı sanık …’un karneyi iki eliyle tutarak halka gösterdiği, temyiz dışı diğer sanık …’in karneyi yüksek sesle insanlara karşı okuduğu, yaşı küçük …. ile sanık …’ın kısa süreli bir skeç gösterisi yaptığı,
Karne içeriğinde; “Öğrencinin Adı: …, Okulu: Kasımpaşa Anaokulu, Ders: Gericilik Not:5, Cinsiyetçilik Not:5, Mezhepçilik Not:5, Irkçılık Not:5, Yolsuzluk No:5, Faşizm No:5, Özgürlük Not:0, Bilimsel Eğitim Not:0, Laiklik Not:0, Demokrasi Not:0, İnsan Hakları Not:0, Rehber Öğretmenin Öğrenci Hakkındaki Görüşleri 1. Dönem: Şiddete meyillidir önlem alınmalı.” yazılı olduğu, yine “Davranışlar Çevreye Duyarlılık Not:0, Gemileri Sevme Not:5, Fıtratına Uydurma Not:5, Herşeyi İyi Bilme Not:5, Kadın Düşmanlığı Not:5, AVM Aşkı Not:5, Ata Binme Becerisi Not:0, Duşakabinoğulları İle İlişkiler Not:5, Sınıf Geçme Durumu: Geçti” şeklinde ibarelerin yazılı olduğu ve bu ibarelerin sanık … tarafından okunduğu,
Skeç içeriğinde; sanık …’in “Merhaba, ben Zart Okulu’nun müdürü olarak sizlere bugün gericilikte birinci olan öğrencimizi takdim edicem; o bir halk düşmanı, o bir Davos Fatihi, o bir gerici ve o bir bilim düşmanı, oooo bir iki üç …,….” şeklinde sözler söylediği, bu eylem sırasında hazırlanan temsili karneyi taşıyarak eyleme iştirak eden sanık …’un bu suretle “Cumhurbaşkanına Hakaret” suçunu işlediği iddiası ile kamu davası açılmıştır.
Sanık söz konusu hazırlanan temsili karneyi taşıdığını kabul etmiş, ancak eylemin hakaret niteliğinde olmadığını savunmuştur.
TC Anayasasının 25. maddesi herkesin düşünce ve kanaat özgürlüğüne sahip olduğunu, kimsenin bu düşünce ve kanaatini açıklamaya zorlanamayacağını, düşünce kanaatleri dolayısı ile kınanamayacağını, suçlanamayacağını düzenlemiştir.
Anayasanın 26. maddesinde ise “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir.” düzenlemesi ile düşünce kanaatin açıklanması ve yayılması özgürlüğünü teminat altına almıştır.
Maddenin ikinci fıkrası ile bu özgürlüğün mutlak olmadığını ve sınırlandırılabileceği hüküm altına alınmıştır. Düzenleme “Bu hürriyetlerin kullanılması, milli güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir.” şeklindedir.
Benzer bir düzenleme Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) 10. maddede de mevcuttur. Sözleşmenin İfade Özgürlüğünü düzenleyen 10. maddesi “1. Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir almak ve vermek özgürlüğünü de içerir. Bu madde, devletlerin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine bağlı tutmalarına engel değildir.

2. Kullanılması görev ve sorumluluk yükleyen bu özgürlükler, demokratik bir toplumda, zorunlu tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu emniyetinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması veya yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması için yasayla öngörülen bazı biçim koşullarına, sınırlamalara ve yaptırımlara bağlanabilir. ” düzenlemelerini içermektedir.
Görüldüğü gibi hem TC Anayasasında hem de AİHS’de fikir ve ifade özgürlüğü bir hak olarak tanınmış olmakla birlikte, bu hak sınırsız bir hak olarak düşünülmemiş, bazı durumlarda sınırlandırılabileceği hüküm altına alınmıştır.
Bu hakkın sınırlandırılabileceği hallerden birisi de “başkalarının şöhret ve haklarının korunması” halidir. Bu sınırlandırmanın yasa ile yapılması gerekmektedir. TCK’da düzenlenen hakaret suçları (TCK’nın 125 ve 299. maddeleri), anılan özgürlüğün, yasa ile sınırlandırılmasının tipik örnekleridir. Yasa temelde bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek şekilde somut bir fiil veya olgu isnad edilmesini veya sövülmesini yaptırıma bağlamaktadır. İsnad edilen şeyin onur, şeref ve saygınlığı rencide edecek nitelikte olması gerekli ve yeterlidir. Onur, şeref ve saygınlığının rencide olması ise mağdurun başkalarının gözünde küçük düşmesi onların hakaret ve husumetine düşmanlığına maruz kalmasıdır. Burada en önemli kıstas mağdurun gerçekten bu duyguyu yaşayıp yaşamadığı değil ve fakat toplumda genel kabul gören, yerleşik olan, uygulanagelen ve bilinen örf ve adet kuralları çerçevesinde objektif olarak fiilin, bu sonucu doğuracak nitelikte olmasıdır. Elbette kıstas ortalama örf ve adet kurallarına göre tahkir edici olup olmadığı meselesidir. Yoksa objektif kabulü göre tahkir edici nitelikte sayılmayan bir fiile mağdurun aşırı duyarlılık ve alınganlık göstermiş olması tahkir niteliğini maddi vakaya kazandırmaz. Bir isnad ya da sövmenin tahkir edici özellik taşıyıp taşımadığını ise hakim ya da mahkeme her olayın somut tüm özelliklerini göz önünde tutarak belirler.
Fikir ve ifade özgürlüğünün yasa ile düzenlemiş istisnalarından olan Cumhurbaşkanına hakaret suçu, TCK’nın 299. maddesinde yaptırıma bağlanmış olup, TC Anayasasının 104/1 maddesine göre, Cumhurbaşkanının devletin başı olması ve bu sıfatla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletinin birliğini temsil etmesi nedeniyle Cumhurbaşkanına hakaret suçu, kişilere ve şerefe karşı suçlar içerisinde değil Devlete karşı işlenmiş suçlar bölümünde düzenlenerek Devleti temsil eden Cumhurbaşkanlığı makamının saygınlığının korunması amaçlanmıştır. Devlete karşı işlenen suçlardan bir kısmının gerçek mağdurunun makamı temsil eden gerçek kişi olmakla birlikte, devlete ilişkin hukuki yararın korunması, kişiye nazaran daha üstün tutulmuştur. Genel anlamda hakaret, bir kişiye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek şekilde bir fiil veya olgu isnat etmek veya sövmek suretiyle; onur, şeref ve saygınlığa saldırmasıdır. Cumhurbaşkanına hakaret suçu da, suçun maddi unsurunu oluşturan hareketler bakımından, genel hakaret suçu ile özdeş olsa da, Cumhurbaşkanının yukarıda izah edilen özel konumu nedeniyle Devlete karşı işlenen suçlar arasında müstakil bir suç olarak düzenlenmiştir.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanığın suç tarihinde çalıştığı Yurt Gazetesinde yayınlanan yazılardan özellikle, 29.07.2015 tarihli, haber – analiz niteliğinde olduğunu savunduğu yazı ile Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanını, “gerici”, “halk düşmanı”, “cinsiyetçi”, “mezhepçi”, “ırkçı”, “faşist”, “şiddete meyilli” sıfatlarla anan ve yolsuzluklarla irtibatlandıran temsili karne ve skeci hazırlayıp sahneye koyanlardan birisi olan sanığın bu suretle Cumhurbaşkanının “onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek şekilde fiil ve olgular isnat etmek” suretiyle ağır eleştiri ve ifade özgürlüğünün sınırlarını aştığı ve bu şekilde atılı suçu işlediği düşünüldüğünden, aksi yöndeki düşünceye dayanan Yüksek Daire kararına itiraz etmek gerekmiştir.” şeklindeki gerekçe ile karara itiraz edilmiş ve itirazın KABULÜ ile, Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 29.03.2017 gün ve 2016/2809 Esas, 2017/3626 Karar sayılı kararının KALDIRILMASI ve Samsun 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 13.10.2015 gün ve 2015/380 Esas, 2015/603 Karar sayılı mahkumiyet hükmünün ONANMASI, bu görüş doğrultusunda karar verilmemesi halinde dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesi talep olunmuştur.
C) İTİRAZIN VE KONUNUN İRDELENMESİ :
Sanığın, temyiz dışı sanık … ile birlikte, Halkevleri Samsun Şubesi ve Liseli Genç Umut Platformu tarafından organize edilen eğitim sistemi ile ilgili düzenlenen basın açıklaması sırasında, Cumhurbaşkanı …’a atfen hazırlanan ve içeriği itibariyle eleştiri sınırları içerisinde değerlendirilmesi gereken pankartı tutmaktan ibaret eylemlerinin demokratik toplumun zorunlu unsurlarından olan eleştirme, yorumlama işlevi ve Anayasanın 26, Avrupa İnsan Hakları Sözleşemesinin 10. maddeleri, AİHM’nin bu yöndeki Lingens/Avusturya kararı ile Pakdemirli/Türkiye kararı da dikkate alındığında, ifade özgürlüğü kapsamında kaldığı anlaşılmakla, sanığın unsurları itibariyle oluşmayan müsnet suçtan beraatine karar verilmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
D) KARAR:
02.07.2012 gün ve 6352 sayılı Kanunun 99. maddesi ile 5271 sayılı CMK’nın 308. maddesine eklenen 2 ve 3. fıkra hükümleri uyarınca itiraz konusu değerlendirilip, önceki kararda değişiklik yapılmasını gerektiren herhangi bir nedenin bulunmadığı, konunun Yargıtay Ceza Genel Kurulunca sonuca bağlanmasının uygun olduğu anlaşıldığından dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 20.09.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.