YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2016/2236
KARAR NO : 2016/6625
KARAR TARİHİ : 01.12.2016
Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : Başkalarına ait kimlik veya kimlik bilgilerini kullanma
Hüküm : CMK’nın 231/11, TCK’nın 268. maddesi yollamasıyla 267/1, 267/3, 62, 53. maddeleri uyarınca mahkumiyet
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
1-İftira suçunun özel bir halini düzenleyen TCK’nın 268. maddesinde öngörülen başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçunun oluşabilmesi için kişinin işlediği suç nedeniyle kendisi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemek amacıyla, başkasına ait kimliği veya kimlik bilgilerini kullanması gerektiği, TCK’nın 206. maddesinde öngörülen resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçunun oluşabilmesi için ise kolluk görevlilerinin tutanak düzenleme yetkisinin olduğu hallerde yalan beyanda bulunulması ve bu yalan beyana göre tutanak tanzim edilebilmesi gerektiği, somut olayda sanık hakkında soruşturma bulunmamakla birlikte Siirt Asliye Ceza Mahkemesinin CMK’nın 98. maddesi uyarınca çıkarılmış yakalama kararına istinaden TCK’nın 206. maddesinde işaret edildiği şekilde görevlilerin tutanak düzenleme yetkisi mevcut ise de, kolluk görevlileri tarafından zaten bilinen ve olay anında da kolaylıkla tanınan sanığın, kimlik kontrolünde kardeşine ait sürücü belgesini ibraz etmesi şeklinde gerçekleşen eylemde, kolluk görevlilerince yalan beyanı içeren tutanak düzenlenmemesi ve sanığın gerçek ismi ile tutanağı imzalaması karşısında, TCK’nın 206. maddesinde öngörülen suçun işlenebilmesi için gerekli elverişli hareketin bulunmadığı nazara alındığında, sanığın eyleminin Kabahatler kanunun 40. maddesinde “Görevle
bağlantılı olarak sorulması halinde kamu görevlisine kimliği veya adresiyle ilgili bilgi vermekten kaçınması veya gerçeğe aykırı beyanda bulunulması” şeklinde tanımlanan “kimliği bildirmeme” kabahatini oluşturacağı, kabahat için öngörülen idari para cezası miktarı itibariyle 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 20/2-c maddesi uyarınca kabahatin işlendiği tarihten itibaren işleyecek 3 yıllık soruşturma zamanaşımının hükümden önce dolduğu anlaşıldığından hükmün BOZULMASINA, CMUK’nın 322. maddesi gereğince sanıklar hakkındaki davanın zamanaşımı nedeniyle DÜŞMESİNE, 01.12.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.