Yargıtay Kararı 16. Ceza Dairesi 2015/7307 E. 2016/319 K. 13.01.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/7307
KARAR NO : 2016/319
KARAR TARİHİ : 13.01.2016

Mahkemesi :Ağır Ceza Mahkemesi
Suç : Silahlı terör örgütüne yardım etme
Hüküm : TCK’nın 220/7. maddesi yollamasıyla 314/2, 220/7,
62, 53, 58/9, 63, 3713 sayılı Kanunun 5. maddeleri
uyarınca mahkumiyet

Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Terör örgütlerinin yurtiçi ve yurtdışındaki kamplarına örgüte katılmak üzere eleman göndermenin, bu örgütlere üye sağlamanın başlıca yollarından biri olduğu, terör örgütlerinin amaç suçun işlenmesi yolunda güven, disiplin ve sıkı irtibata önem veren iş bölümüne dayalı hiyerarşik düzene sahip yapılar olarak istihbarat, gizlilik, güvenlik ve denetim konularında duyarlı oldukları, işleyiş ve yapılanma itibariyle bu özellikleri gösteren terör örgütlerinin, örgütün “hiyerarşik yapısına” dahil edilmek üzere gönderilen elemanları, irtibat halinde olmadıkları, güvenilir bulmadıkları, denetlemedikleri kaynaklardan kabul etmeyecekleri gibi, gizlilik ve güvenlik kuralları ile hiyerarşiye uymayan kişilerin bu tür faaliyetlerine de izin vermeyecekleri, terör örgütlerine yeni eleman temin etme, barındırma, gönderme veya ulaşımını sağlama gibi faaliyetlere ilişkin organizasyonun örgütsel yapı dışında değerlendirilemeyeceği göz önüne alındığında;
Somut olay bakımından; sanığın, örgütsel bilincin geliştirilmesi ve askeri eğitimin verilmesi amacıyla PKK terör örgütünün dağ kadrosuna katılmaya karar veren tanık …’ı terör örgütünün kırsalına göndermek amacıyla ismi tespit edilemeyen bir kişinin yanına götürdüğünün tanık beyanları ile tüm dosya kapsamından anlaşıldığı, böylelikle belli bir organizasyon dahilinde ve gizlilik içerisinde hareket ederek tanıkla irtibata geçip örgütün kırsal kadrolarına katılmasına ./..

yönelik faaliyette bulunan sanığın eyleminin, hiyerarşik yapısına dahil olmak suretiyle örgüte üye olma suçunu oluşturacağı, hukuki durumunun buna göre takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden hukuki değerlendirmede yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması, TCK’nın 314/3 maddesindeki atfın ve 220/7. maddesindeki düzenlemenin niteliği karşısında aleyhe temyiz bulunmaması da dikkate alındığında sonuca etkili görülmemiştir.
Bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanığın suçunun sübutu kabul, olay niteliğine ve kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin edilmiş, cezayı azaltıcı sebebin niteliği takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih, 2014/140 E, 2015/85 sayılı iptal kararı ile TCK’nın 53. maddesindeki bazı düzenlemelerin iptal edilmiş olması nedeniyle bu karar doğrultusunda hüküm kurulmasında zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden yargılama yapılması gerektirmeyen bu hususun aynı Kanunun 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan hükümdeki TCK’nın 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin kısımlarının bütünüyle çıkarılarak yerine “Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih, 2014/140 E, 2015/85 sayılı iptal kararı doğrultusunda yürürlükte bulunan TCK’nın 53. maddesinin sanık hakkında uygulanmasına” ibaresi eklenmek suretiyle sair yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 13.01.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.