Yargıtay Kararı 16. Ceza Dairesi 2015/1228 E. 2016/1181 K. 23.02.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/1228
KARAR NO : 2016/1181
KARAR TARİHİ : 23.02.2016

TALEP:
İftira suçundan sanık … …’ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 267/7 ve 62/1. maddeleri gereğince 3 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına dair …15. Asliye Ceza Mahkemesinin 03.12.2010 tarihli ve 2010/245 esas, 2010/626 sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
Dosya kapsamına göre;
5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 268. maddesinde tanımlanan başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması eyleminin, failin işlemiş olduğu suç nedeniyle kendisi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemek amacıyla yapılmasının gerektiği, dosya kapsamına göre sürücü belgesi olmayan sanığın olay günü yakalanması üzerine daha önceden tanıdığı katılan …’e ait kimlik bilgilerini vererek katılan hakkında trafik suç tutanağı düzenlenmesine neden olduğu, bu kapsamda sanığın ehliyetsiz araç kullanma eyleminin idari yaptırım kararını gerektirmesi ve suç olarak tanımlanmamış olması karşısında, başkasına ait kimlik bilgilerinin kullanılması suretiyle iftira suçunun oluşmayacağı, atılı eylemin resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçunu oluşturup oluşturmadığının tartışılmadan karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü 12.01.2015 gün ve 94660652-105-07-12289-2014-852/2101 sayılı kanun yararına bozma talebine atfen, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 28.01.2015 tarih ve 2015/23434 sayılı tebliğnamesi ile bozma talep edilmiş olmakla dosya incelenerek gereği düşünüldü:
TÜRK MİLLETİ ADINA
I) Olay:
Sanığın suç tarihi olan 12.10.2005 tarihinde sevk ve idaresi altındaki araç ile ehliyetsiz olarak yakalandığı, yanında kimlik ve ehliyet bulunmayan sanığın …’e ait kimlik bilgilerini vererek katılan hakkında trafik suç tutanağı düzenlenmesine sebebiyet verdiği olayda, …15. Asliye Ceza Mahkemesinin 03.12.2010 tarihli ve 2010/245 esas, 2010/626 sayılı kararı ile sanık hakkında TCK’nın 267/7 ve 62/1. maddeleri gereğince 3 yıl 4 ay hapis cezası ile mahkumiyetine dair verilen karar temyiz edilmeden kesinleştiği anlaşılmıştır.
ilişkin uyuşmazlığın kapsamı:
Dosya kapsamına göre, suç tarihinde sürücü belgesiz araç kullanan sanığın trafik görevlilerine katılan …’e ait kimlik bilgilerini vererek mağdur adına trafik ceza tutanağı düzenlenmesine neden olmak şeklindeki eyleminin aynı Kanunun 206. maddesinde tanımlanan resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçunu oluşturacağına ve bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda aynı kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilmesi gerektiğine ilişkindir.
III) Hukuksal Değerlendirme:
5237 sayılı TCK’nın 268. maddesinde düzenlenen başkalarına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçunun oluşması için; işlenen suç nedeniyle kendisi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemek amacıyla, başkasına ait kimliği veya kimlik bilgilerinin kullanılması gerekmektedir. Somut olayda, hakkında bir ceza soruşturma ya da kovuşturması bulunmayan sanığın sürücü belgesiz araç kullanması nedeniyle kendi adına trafik ceza tutanağı düzenletmemek amacıyla trafik görevlilerine mağdura ait kimlik bilgilerini vermekten ibaret eyleminin TCK’nın 206. maddesinde yer alan resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçunu oluşturduğu gözetilmeden, suç vasfında hataya düşülerek yazılı şekilde hüküm tesis edilmesinde,
İsabet görülmediğinden anılan kararın kanun yararına bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.
IV) Sonuç ve karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının istemi yerinde görüldüğünden, …15. Asliye Ceza Mahkemesinin 03.12.2010 tarihli ve 2010/245 esas, 2010/626 sayılı kararı kararının, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
İftira suçundan kurulan mahkumiyet hükümlerinin iptali ile hukuka aykırılığın CMK’nın 309/4-d maddesine istinaden düzeltilmesi mümkün görüldüğünden;
“1- Sanığın sübut bulan resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçundan eylemine uyan TCK’nın 206. maddesi gereğince suçun işleniş şekil ve özellikleri, suç sebep ve saikleri, meydana gelen zararın ağırlığı nazara alınarak takdiren 3 AY HAPİS CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA,
2- İşbu cezanın, TCK’nın 62. maddesi gereğince mahkeme uygulamasındaki gerekçe de gözetilip, hükmolunan cezanın sanığın geleceği üzerindeki olası etkileri dikkate alınarak takdiren 1/6 oranında indirilmek suretiyle 2 AY 15 GÜN HAPİS CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA,
3- Sanığın sabıkalı hali ve suç işleme hususundaki eğilimi nazara alındığında, cezanın ertelenmesi ya da hükmün açıklanmasının geri bırakılması halinde ilerde suç işlemekten çekineceğine dair dairemizde olumlu kanaat oluşmadığından sanık hakkında TCK’nın 51. maddesiyle CMK’nın 231/5. maddelerinin uygulanmasına takdiren yer olmadığına,
4- Sanığın kişiliği ve suçun işlenmesindeki özellikler gözetilerek hakkında TCK’nın 50. maddesinin uygulanmasına takdiren yer olmadığına,
5- Sanığın kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı verilen bu hapis cezasına mahkûmiyetin kanuni sonucu olarak 5237 sayılı TCK’nın 53. maddenin 1. fıkrasının (C) bendinde yer alan kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından koşullu salıverme tarihine diğer bentlerde yazılı haklardan cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına,” olarak düzeltilerek diğer işlemlerin yapılabilmesi için dosyanın Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 23.02.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.