Yargıtay Kararı 15. Hukuk Dairesi 2019/335 E. 2019/2938 K. 24.06.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/335
KARAR NO : 2019/2938
KARAR TARİHİ : 24.06.2019

Mahkemesi :Asliye Hukuk Mahkemesi

Yukarıda tarih ve numarası yazılı bozmaya uyularak verilen hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki asıl ve birleşen dosya davalısı vekili tarafından istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen günde asıl ve birleşen dosya davacıları vekili Avukat Hilarya Avşar ile asıl ve birleşen dosya davalısı vekili Avukat Halil İbrahim Yılmaz geldi. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraflar avukatları dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmıştı. Bu kere dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:

– K A R A R –

Asıl ve birleşen dava, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine dayalı eksik ve ayıplı iş bedelinin tahsili istemine ilişkin olup, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesi verilen asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne dair karar asıl ve birleşen dava davalısı vekilince temyiz edilmiştir.
Asıl davada davacılar vekili, müvekkilleri arsa sahipleri ile yüklenici davalı arasında 19.01.2006 tarihinde arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi yapıldığını, sözleşmeye göre arsa sahiplerine verilecek her daireye karşılık birer otoparklık yer verilmesinin kararlaştırıldığını, müvekkillerine dairelerle birlikte yüklenicinin otopark diye gösterdiği yerlerin de teslim edildiğini, otoparklarını aldıklarını düşünen müvekkillerinin dairelerinin altında bulunan parkları kapalı otopark haline dönüştürdüklerini ve bu işlemler nedeniyle masraf yaptığını, sonraki süreçte diğer kat maliklerinin müvekkilleri aleyhine Sulh Hukuk Mahkemesinde müdahalenin men’i, muarazanın giderilmesi, kullanım şekli ve tarzının belirlenmesi davası açtığını, ayrıca üst bloklara ait su giderlerini sözleşmeye aykırı olarak yapmayan davalı yüzünden müvekkillerinin dairelerinin üzerine su akması nedeniyle zarara uğradığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı olmak üzere eksik ve kusurlu işler nedeniyle şimdilik 10.000,00 TL tazminatın teslim tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsilini talep ve dava etmiş, ikinci bozma kararından sonraki yargılama sırasında birleşen aynı mahkemenin 2018/45 Esas sayılı dosyasında da asıl dava ile birleştirilmesini ve eksik otopark için 55.740,00 TL, eksik su tesisatı için 9.090,00 TL olmak üzere toplam 64.830,00 TL’nin
tapu tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Asıl davada davalı vekili, davanın zamanaşımına uğradığını, görevli mahkemenin tüketici mahkemesi olduğunu, müvekkilinin 30.07.2007 tarihinde yapı kullanım belgesi aldığını, sözleşmeye uygun olarak binanın altını otopark olarak projelendirip belediyeden onaylattığını, onaylı ve projeye uygun olarak daireler ve otoparkları davacılara teslim ettiğini, ancak davacıların birer otopark olan haklarının kullanımını aşarak diğer bağımsız bölüm maliklerinin haklarını kullanmalarına engel olacak şekilde duvar ördüklerini, otopark haklarını kullanamayan diğer maliklerin de davacılar aleyhine dava açtıklarını, davanın açılmasına müvekkilinin sebebiyet vermediğini savunarak, davanın reddini istemiş, birleşen davaya cevabında da zamanaşımı, derdestlik ve ödeme itirazlarında bulunmuş, su giderlerine ilişkin eksik iş bulunmadığı bu sebeple eksik su tesisatı için talep edilen bedelin ve eksik otopark işi için garaj kapısı bedelinin reddi gerektiğini savunarak davanın reddini talep etmişlerdir.
Mahkemece, Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda toplanan deliller değerlendirildiğinde, asıl dava yönünden davanın kısmen kabulü ile, 10.000,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, garaj kapısı bedeli yönünden talebin reddine, birleşen aynı mahkemenin 2018/45 Esas sayılı ek dava dosyası yönünden davanın kısmen kabulü ile, 64.582,00 TL eksik iş bedelinin 26.10.2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin 248,00 TL’lik talebin reddine karar verilmiştir.
Adil yargılanma hakkı Anayasamızın 36/1. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde düzenlenmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bazı kararları ile Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuruya ilişkin bazı kararlarında gerekçeli karar hakkının adil yargılanma hakkının somut görünümlerinden olduğu belirtilmiştir. Anayasa’nın 141/3. maddesine göre bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. Adil yargılanma hakkının sağlanması kapsamında kararların gerekçeli olmasıyla ilgili kamu düzenine ilişkin hükümlere 6100 sayılı HMK’da da yer verilmiştir. HMK’nın 297. maddesine göre hükümde tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri yer almalı ve sonuç kısmında da taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
HGK’nın 24.02.2010 tarihli 2010/1-86 Esas ve 2010/108 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere; “Yasa’nın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.” Bu unsurları taşımayan bir gerekçe, görünüşte gerekçe olup, yasada belirtilen unsurlara uygun yasayolu denetimini mümkün kılan gerçek anlamda bir gerekçe değildir.
Mahkemece dört sayfalık karar yazılmış ise de 2,5 sayfadan fazlası iddia ve savunmadan bir sayfadan fazlası hüküm fıkrasından ibaret olup, denetlenebilir gerekçe bulunmamaktadır. Belirtilen ilkelere göre mahkemece ulaşılan sonucun gerekçeleriyle açıkça ortaya konulması ve denetiminin sağlanması zorunludur.
Bu durumda mahkemece, davalı işsahibinin birleşen davada dava dilekçesi ve birleştirme kararının kendisine tebliğini kabul ettiği 28.02.2018 tarihine göre 06.03.2018 tarihinde verdiği birleşen davaya cevap dilekçesindeki zamanaşımı def’ii süresinde olduğundan zamanaşımı defi’ini de inceleyip asıl ve birleşen davada sonuca nasıl ulaşıldığını gösterir ve denetlenebilir bir gerekçe ile sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken zamanaşımı defii incelenmeden ve gerekçesiz olarak davanın sonuçlandırılmasını doğru olmamış, kararın bozulması uygun bulunmuştur.
SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle asıl ve birleşen dava davalısı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün temyiz eden asıl ve birleşen dava davalısı yararına BOZULMASINA, bozma sebebine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 2.037,00 TL duruşma vekâlet ücretinin asıl ve birleşen dosya davacılarından alınarak Yargıtay’daki duruşmada vekille temsil olunan asıl ve birleşen dosya davalısına verilmesine, 5766 sayılı Kanun’un 11. maddesi ile yapılan değişiklik gereğince Harçlar Kanunu 42/2-d maddesi uyarınca alınması gereken 395,10 TL Yargıtay başvurma harcının temyiz eden asıl ve birleşen dosya davalısından alınmasına, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden asıl ve birleşen dosya davalısına iadesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 24.06.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.