Yargıtay Kararı 15. Hukuk Dairesi 2019/3156 E. 2020/2913 K. 05.11.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/3156
KARAR NO : 2020/2913
KARAR TARİHİ : 05.11.2020

Mahkemesi : … Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesi
İlk Derece Mahkemesi : … Asliye Ticaret Mahkemesi

Yukarıda tarih ve numarası yazılı olan Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’nce verilen kararın temyizen tetkiki davacı vekili tarafından duruşmalı olarak istenmiş, duruşma talebi kabul edilerek 22.09.2020 tarihinde yapılan duruşmaya davacı vekilleri Avukat …, Avukat … ve Avukat …an ile davalı vekilleri Avukat … ve Avukat … geldi. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraflar avukatları dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmıştı. Bu kere dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:
– K A R A R –
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanmış olup, davalı şantiyesinde kalan inşaat malzemeleri, ödenmeyen ek işler bedeli, ödemelerdeki gecikmeler nedeniyle finansal yüke ilişkin zarar, edimler arasındaki oransızlık ile verimli çalışmanın engellenmesinden doğan zarar bedeli ve haksız kesintilerin tahsili istemine ilişkindir.
Davalının sözleşmede tahkim şartı bulunması sebebiyle yaptığı tahkim ilk itirazı ilk derece mahkemesince yerinde görülerek davanın usulden reddine karar verilmiş, davacının yaptığı istinaf başvurusunun bölge adliye mahkemesince esastan reddi üzerine yine davacı tarafça yasal süresi içinde temyiz kanun yoluna başvurulmuştur.
İktisadi Müesseselerde Mecburi Türkçe Kullanılması Hakkında 10.04.1926 gün 805 sayılı Kanun’un 1. maddesinde; “Türk tabiiyetindeki her nevi şirket ve müesseseler, Türkiye dahilindeki her nevi muamele, mukavele, muhabere, hesap ve defterlerini Türkçe tutmaya mecburdurlar.” denildikten sonra 4. maddede, “bu Kanun’un mevkii meriyete vaz’ından sonra birinci ve ikinci maddeler ahkamına muhalif olarak tanzim kılınmış olan evrak, vesaik, şirket ve müesseseler lehine nazarı itibara alınmaz.” hükmü getirilmiştir.
Dosyadaki belgeler, vekâletnameler, dayanak imza sirküleri ve ticaret sicil kayıtlarından davacı taşeron ve davalı yüklenici şirketlerin Türkiyedeki ticaret sicillerine kayıtlı Türk tabiiyetindeki şirketler olduğu sabit olduğu gibi, tarafların ve taraflardan birinin Türk tabiiyetinde bulunmadığına dair davalının bir savunması da bulunmamaktadır. Yine sözleşme ve tahkim şartının Türkiye dahilinde düzenlenip imzalandığı hususu da ihtilâfsızdır.
Davacı ile dava dışı … Doğalgaz İletişim A.Ş. arasında …-… … Doğalgaz Boru Hattı Projesi kapsamında kompresör ve ölçüm istasyonları sözleşmesinin imzalanmasından sonra 347-TKN-SC-011 numaralı bu projenin MS2, CS5 ve CS5 Off-take kısmına ilişkin inşaat, yapı ve mimari işleri için taraflar arasında 05.11.2016 tarihli sözleşme imzalanmıştır. Sözleşme İngilizce olarak düzenlenmiş, sözleşmenin 15.3.2 maddesinde sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlıkların tahkim yoluyla çözümleneceği, tahkim yerinin …, tahkim dilinin İngilizce olacağı kabul edilmiştir. 15.3.2 maddesindeki düzenleme sözleşme içerisinde yapıldığından tahkim şartı niteliğindedir. Tahkim şartı da asıl sözleşme gibi İngilizce olarak yazılmıştır.
Tahkim sözleşmesi ya da asıl sözleşme içerisinde yer alsa dahi tahkim şartı asıl sözleşmeden bağımsız, ondan ayrı bir anlaşmadır. Bunun sonucu olarak tahkim şartının geçerliliği, esas sözleşmenin geçerliliğine bağlı değildir. Asıl sözleşmenin geçersiz olması tahkim sözleşmesi veya şartının geçerliliğini etkilemeyeceği gibi, tahkim anlaşmasının herhangi bir sebeple geçersiz olması asıl sözleşmeyi etkilemez ve onu geçersiz kılmaz (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 22.02.2012 gün 2011/11-742 Esas, 2012/82 Karar sayılı ilamı). Bunun sonucu olarak asıl sözleşmenin geçerli olması, sayılması ya da geçersizliğini ileri sürmenin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde sayılması, ondan bağımsız olan tahkim anlaşması ya da şartının geçerli olması, sayılması ve geçersizliğini ileri sürmenin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunun kabulünü gerektirmez.
6100 sayılı HMK’nın 422/1 maddesi hükmü gereğince hakem veya hakem kurulu, tahkim sözleşmesinin mevcut ve geçerli olup olmadığına ilişkin itirazlar da dahil olmak üzere, kendi yetkisi hakkında karar verebilir ise de; bu hâl, doğrudan tahkimde dava açılması durumunda itiraz üzerine hakem ya da hakem kuruluna verilmiş bir yetki olup, bu yetki devlet mahkemelerinde dava açıldığında tahkim ilk itirazında bulunulması halinde devlet mahkemelerinin tahkim şartı veya sözleşmesinin geçerli olup olmadığını inceleyip değerlendirme ve karar verme yetkisini ortadan kaldırmaz.
Bu durumda mahkemece, taraf şirketlerin Türk tabiiyetinde olmaları, asıl sözleşme ve tahkim şartının Türkiye dahilindeki bir işle ilgili ve Türkiye dahilinde imzalanmış olması sebebiyle halen yürürlükte bulunan 805 sayılı Kanun’un 1. maddesine göre Türkçe yapılıp yazılması zorunlu olmasına rağmen bu maddeye aykırı olarak İngilizce düzenlenip yazılmış olması, asıl sözleşmenin ifa ile sonuçlanmış olması sebebiyle geçersizliğini ileri sürmenin TMK’nın 2. maddesi hükmünce hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu düşünülse dahi, asıl sözleşme ile tahkim şartı – anlaşması birbirinden bağımsız – ayrı sözleşmeler oldukları ve tahkim şartının ileri sürülmesi bu davanın açılmasından sonra gündeme gelmiş olup, tahkim şartının ifa ile sonuçlanmasından söz edilemeyeceği ve tahkim şartını da ihtiva
eden sözleşmenin yabancı dilde yapılmasını sağlayan sözleşme tarafı da davacı taşeron olmadığından tahkim şartının geçersizliğini ileri sürmesinin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmayacağı ve 805 sayılı Kanun’un 4. maddesine göre İngilizce olarak Türkçe dışında bir lisanla yapılan tahkim şartı bunu ileri süren davalı yüklenici lehine dikkate alınamayacağından, tahkim ilk itirazı reddedilip, işin esası incelendikten sonra, sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken yanlış değerlendirme ile tahkim ilk itirazı kabul edilip davanın usulden reddi doğru olmamış, kararın bozulması uygun bulunmuştur.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile … Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılarak, ilk derece mahkemesi kararının davacı yararına BOZULMASINA, 2.540,00 TL duruşma vekâlet ücretinin davalıdan alınarak Yargıtay’daki duruşmada vekille temsil olunan davacıya verilmesine, ödenenden 5766 sayılı Kanun’un 11. maddesi ile yapılan değişiklik gereğince Harçlar Kanunu 42/2-d maddesi uyarınca alınması gereken 218,50 TL Yargıtay başvurma harcının mahsup edilerek, varsa fazla alınan temyiz harcının temyiz eden davacıya iadesine,
6100 sayılı HMK 373. madde hükümleri gözetilerek dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneğin ise Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine, 05.11.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.