Yargıtay Kararı 15. Hukuk Dairesi 2019/2292 E. 2020/2425 K. 15.09.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/2292
KARAR NO : 2020/2425
KARAR TARİHİ : 15.09.2020

Mahkemesi:Asliye Hukuk Mahkemesi

Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen günde davacı vekili Avukat … ile davalı vekili Avukat Aycan Yeşilyurt geldi. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraflar avukatları dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmıştı. Bu kere dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:
– K A R A R –
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan edimin ifası sırasında meydana gelen kazadan doğan maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 99.630,49 TL maddi ve 15.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine dair verilen karar, davalı vekili tarafından yasal süresi içerisinde temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2-Taraflar arasında 12.06.2014 tarihli sözleşme imzalanmıştır. Adi yazılı şekilde düzenlenen bu sözleşmede işi alan davacının sözleşmede belirtilen denizlikler, iç dış cephe yapımı, kaba sıva, iç daire kaba ince sıva, damın havalesi, binanın etrafı, perde betonlar, kaba ve ince inşaatın yapımı ve bitimi dahil bütün tamiratların yapımı konusunda 12.000,00 TL’ye anlaştığı yazılıdır. Söz konusu sözleşme ile davacı, belirli bir bedel karşılığında davalıya ait binanın bir kısım inşaat, tamirat ve tadilat işlerini yapmayı üstlendiğinden, taraflar arasındaki ilişki, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi ilişkisidir.Dairemizin yerleşik içtihat ve uygulamalarında eser sözleşmesinin ifası sırasında yüklenici yada iş sahibinin cismani zarara uğraması yada ölmesi halinde kusur incelemesinin, eser sözleşmesi hükümlerine göre yapılması gerektiği kabul edilmektedir. Eser sözleşmesi ilişkisinde konunun uzmanı yükleniciler olduğundan gerekli tedbirleri alma yükümlülüğü de yüklenicilere aittir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi hükümlerine göre, zararlandırıcı olayın gerçekleşmesine etkili olan yüklenici kusurunun tespitinde, iş güvenliği mevzuatından da yararlanılması olanaklı ise de, sadece bu mevzuata göre yüklenicinin kusuru belirlenemez. Çünkü, yüklenici işinin uzmanı sayılan, sorumlu meslek adamıdır. Yüklenici, eser sözleşmesi ile yüklendiği edimini yerine getirirken veya sözleşmenin hazırlanması aşamasında gerekli tüm tedbirleri almakla ödevlidir.Yüklenici, işçi sayılamayacağından iş sahibinin denetimine de tâbi değildir. Yüklenicilerin, iş sahibine karşı Türk Borçlar Kanunu’nun 472. maddesi hükmünden kaynaklanan sadakat borcu ve aynı Kanun’un 471. maddesi hükmüne dayalı özen borcu söz konusudur. Türk Borçlar Kanunu’nun 471. maddesi hükmüne göre, yüklenicinin sorumluluğu, aynı Kanunu’nun 396. maddesinde belirtilen işçinin hizmet akdindeki sorumluluğu gibidir. Ancak, iş sahibine nazaran bağımsız çalışması, işin ehli olması da gözönünde bulundurularak sorumluluğu hizmet akdine göre çalışan işçiye nazaran daha ağır kabul edilmektedir. İş sahibinin zarara uğramasına neden olmaktan kaçınması, yüklenicinin “özen borcu” kapsamındadır.Açıklanan bu hukukî sebeplerle; kural olarak eser sözleşmesi ile yüklenilen edimlerin ifası sırasında veya sözleşmenin hazırlanması aşamasında gerçekleşen zararlı olayların oluşumunda etkili olan yüklenicinin kusurunun, daima iş sahibinin kusurundan daha ağır derecede olması gerekir.Bu durumda mahkemece, yanlar arasındaki ilişki eser sözleşmesi ilişkisi olduğuna göre yeniden oluşturulacak eser sözleşmeleri konusunda uzman bir bilirkişinin de bulunacağı bilirkişi kurulundan eser sözleşmesi hükümlerine göre taraflara yüklenen kusur oranı konusunda gerekçeli ve denetime elverişli rapor alınıp değerlendirilerek ve bulunacak kusurun hesaplanan maddi zarara uygulanarak sonucuna uygun karar verilmesi ve nispi ilam harcının da hükmedilecek toplam tazminat miktarı üzerinden karar tarihindeki tarifeye göre hesaplanarak kararda gösterilmesi gerekirken, taraflar arasındaki eser sözleşmesine rağmen iş güvenliği mevzuatına göre kusur incelemesi yapan bilirkişi raporuna itibar edilerek yazılı şekilde hüküm tesisi ve fazla miktarda ilam harcına hükmedilmesi doğru olmamış, kararın bozulması uygun bulunmuştur (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 09.10.2019 gün 2019/516 Esas, 2019/3842 Karar sayılı ilamı).
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davalının diğer temyiz itirazlarının reddine, 2. bent uyarınca kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA, 2.540,00 TL duruşma vekâlet ücretinin davacıdan alınarak Yargıtay’daki duruşmada vekille temsil olunan davalıya verilmesine, ödenenden 5766 sayılı Kanun’un 11. maddesi ile yapılan değişiklik gereğince Harçlar Kanunu 42/2-d maddesi uyarınca alınması gereken 176,60 TL Yargıtay başvurma harcının mahsup edilerek, varsa fazla alınan temyiz harcının temyiz eden davalıya iadesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 15.09.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.