Yargıtay Kararı 15. Hukuk Dairesi 2018/5411 E. 2019/757 K. 25.02.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/5411
KARAR NO : 2019/757
KARAR TARİHİ : 25.02.2019

Mahkemesi :Asliye Hukuk Mahkemesi

Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış, eksiklik nedeniyle mahalline iade edilen dosya ikmâl edilerek gelmiş olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:

– K A R A R –

Dava, ayıplı iş bedelinin tahsili istemine ilişkin olup mahkemece davanın kabulü ile toplam 111.912,98 TL alacağın davalıdan alınarak arsa payları oranında davacılara verilmesine dair kurulan hüküm, davalı vekilince yasal süresi içerisinde temyiz olunmuştur.
Davacı site yönetimi, asli müdahiller kat malikleri, davalı ise yüklenicidir. Davacı site yönetimi ve asli müdahil kat malikleri inşaatta bir takım mekanik ve inşaat eksiklikleri ile ayıpların bulunduğunu, … Belediyesi’ne sunulan inşaat projesine aykırı hareket edildiğini beyanla, delil tespit raporu ile tespit edilen mekanik ve inşaat eksiklikleri ile ayıplar nedeniyle tazminat talep etmektedirler. Davalı yüklenici vekili ise davacıların binayı bittikten sonra görerek aldıklarını, ayıp ihbar süresinin geçtiğini beyan ederek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece yapılan keşif ve alınan bilirkişi raporu neticesinde binada eksiklik ve ayıpların bulunduğu, ayıpların gizli ayıp niteliğinde olduğu, mekanik ve inşaat işlerine ilişkin toplam eksik ve ayıp giderim bedelinin 111.912,98 TL olduğu tespiti ile ıslah dilekçesi dikkate alınarak davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davanın açıldığı 03.07.2015 tarihinde yürürlükte bulunan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un amaç başlıklı 1. maddesinde “Bu Kanunun amacı; kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarının koruyucu, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı, tüketiciyi aydınlatıcı ve bilinçlendirici önlemleri almak, tüketicilerin kendilerinin korucuyu girişimlerini özendirmek ve bu konulardaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmelerini teşvik etmeye ilişkin hususları düzenlemektir.” hükmü bulunmaktadır. Kanun’un tanım başlıklı 3. maddesinin (1) bendi, “Sağlayıcı; Kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye hizmet sunan ya da hizmet sunanın adına
ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi”, (k) bendi, “Tüketici; Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi”, (1) bendi “Tüketici işlemi; mal veya hizmet piyasalarında Kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzer sözleşmeler de dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder” şeklindedir. Bir hukuki işlemin tüketici işlemi sayılabilmesi için yukarıda belirtilen tanımlara uygun olması gerekir. Açıklanan hususlar gözetildiğinde satım sözleşmesi ilişkisinin de Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında kaldığının kabul edilebilmesi için taraflardan birinin tüketici, diğer yanın ise satıcı/sağlayıcı olması gerekir. Bu koşulların bulunması halinde tüketici işleminden ve sonuçta da görevli mahkemenin “tüketici mahkemesi” olduğundan söz edilebilecektir.
Mahkemece dava ıslah dilekçesi gözetilerek kabul edilmişse de davacı site yönetimi ile davalı yüklenici arasında sözleşme ilişkisi bulunmamaktadır. Ne var ki bir kısım asli müdahiller ile yüklenici arasında satım ilişkisi kurulduğu anlaşılmış olmakla bu asli müdahiller yönünden dava konusu bağımsız bölümlerin mesken olduğu ve taraflar arasındaki satım sözleşmesinin yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde tüketici işlemi olduğu gözetilerek davanın dava tarihinde yürürlükte bulunan 6502 sayılı yasanın 73. maddesi uyarınca Tüketici mahkemesinde görülmesi zorunludur. Yüklenici ile satım ilişkisi bulunmayan, diğer bir deyişle bağımsız bölümleri arsa sahiplerinden ya da üçüncü kişilerden satın alan asli müdahiller yönünden ise temlik belgesi getirmedikleri sürece sözleşme ilişkisi bulunmadığından davanın reddi gerekirken kabulü doğru olmadığı gibi davacı site yönetimi yönünden de olumlu olumsuz bir karar verilmemesi de yanlıştır. Kabule göre de; davacılar vekilinin hem dava dilekçesinde hem de asli müdahale dilekçesinde fazlaya ilişkin hakları saklı tutmadan 91.563,89 TL ayıplı iş bedelini talep etmesine rağmen mahkemece ıslah ile 111.912,98 TL’nin tahsiline karar verilmesi de hatalıdır.
Bu nedenle mahkemece, davanın site yönetimi yönünden husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmelidir. Öte yandan bağımsız bölümleri arsa malikleri veya dava dışı 3. şahıslardan satın alan müdahiller yönünden ise satan kişiden temlik belgesi getirmedikleri taktirde sözleşme ilişkisi kanıtlanamadığından bahisle davanın reddi, aksi halde yani temlik belgesini ibraz ettikleri taktirde herbir davacıya düşen bedel arsa payına göre hesaplanıp, taleple bağlı kalınarak hüküm tesis, ayrıca yükleniciden satın alan kat (daire) malikleri yönünden ise bu dava dosyasından tefrik edilip, ayrı bir esasa kaydedilerek tüketici mahkemesi sıfatıyla inceleme yapılması yönünde karar verilmelidir.
Karar bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 25.02.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.