Yargıtay Kararı 15. Hukuk Dairesi 2018/5311 E. 2018/4818 K. 04.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/5311
KARAR NO : 2018/4818
KARAR TARİHİ : 04.12.2018

Mahkemesi :Asliye Hukuk Mahkemesi

Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:

– K A R A R –

Dava, araç tamirini konu alan eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan takibe vâki itirazın iptâli ve icra inkâr tazminatı talebine ilişkindir.
Davacı vekili, 25.05.2014 tarihinde dava dışı aracın davalıya ait araca arkadan çarpması sonucu çarpmanın etkisi ile de davalının aracının önde duran araca çarptığını ve davalının aracında maddi hasar meydana geldiğini, kaza sonrasında davalının aracının davacıya ait tamirhanede onarıldığını, davalının tamir bedelini ödememesi üzerine faturaya istinaden 7.500,00 TL asıl alacağın tahsili için icra takip başlatıldığını, davalının borcun tamamına kötüniyetle itiraz etmesi üzerine takibin durduğunu belirterek icra takibine vâki itirazın iptâli ile takibin devamına, davalı hakkında %20’den aşağı olmamak kaydıyla icra inkâr tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, 25.05.2014 tarihinde dava dışı aracın müvekkiline ait araca arkadan çarptığını, çarpmanın etkisi ile de müvekkiline ait aracın önde duran araca çarptığını ve maddi hasar meydana geldiğini, davaya konu kaza sonrası alınan rapora göre eksperin ve davacı tarafın hasarlı olmayan parçaları hasarlı gibi gösterdiğini, araç üzerinde yapılmayan tamirat işlerini ise yapılmış gibi gösterdiklerini, zaten sigorta şirketi tarafından müvekkiline 5.900,00 TL hasar ödemesi yapıldığını, ancak davacı tarafça 7.500,00 TL tutarlı fatura kesildiğini, gerçek hasar ve tamirat miktarının keşif ve bilirkişi incelemesi ile ortaya çıkacağını, icra takip dosyasındaki fatura miktarına itiraz edildiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini ve icra takibi nedeniyle davacının %20 tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda verilen davanın kısmen kabulüne dair karar, davacı vekilince yasal süresi içerisinde temyiz edilmiştir.
Davanın açıldığı 15.12.2014 tarihinde yürürlükte bulunan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un amaç başlıklı 1. maddesinde “Bu Kanunun amacı; kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarının koruyucu, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı, tüketiciyi aydınlatıcı ve bilinçlendirici önlemleri almak, tüketicilerin kendilerinin korucuyu girişimlerini özendirmek ve bu konulardaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmelerini teşvik etmeye ilişkin
hususları düzenlemektir.” hükmü bulunmaktadır. Kanun’un tanım başlıklı 3. maddesinin (1) bendi, “Sağlayıcı; Kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye hizmet sunan ya da hizmet sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi”, (k) bendi, “Tüketici; Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi”, (1) bendi “Tüketici işlemi; mal veya hizmet piyasalarında Kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzer sözleşmeler de dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder” şeklindedir. Bir hukuki işlemin tüketici işlemi sayılabilmesi için yukarıda belirtilen tanımlara uygun olması gerekir. Açıklanan hususlar gözetildiğinde eser sözleşmesi ilişkisinin de Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında kaldığının kabul edilebilmesi için taraflardan birinin tüketici, diğer yanın ise satıcı/sağlayıcı olması gerekir. Bu koşulların bulunması halinde tüketici işleminden ve sonuçta da görevli mahkemenin “tüketici mahkemesi” olduğundan söz edilebilecektir.
Somut uyuşmazlık eser sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, davacı yüklenici, davalı iş sahibidir. Davacının ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye hizmet sunan gerçek kişi olduğunun, davalının ise ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek kişi, eş deyişle tüketici olduğunun kabulü gerekir. Tüketicinin tarafı olduğu eser sözleşmesinin 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun gereğince tüketici işlemi kapsamına alınmış olması ve davanın açıldığı tarihte 6502 sayılı Kanun’un yürürlükte olması sebebiyle, Kanunun 73/1. maddesi uyarınca görevli mahkeme tüketici mahkemesidir. 6100 sayılı HMK’nın 1. maddesi gereğince görev hususu kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınacağından ve görev hususunda kazanılmış hak söz konusu olamayacağından, işbu dava bakımından tüketici mahkemesinin görevli olması ve Ankara adli yargı çevresinde müstakil tüketici mahkemesi bulunması nedeniyle, mahkemece davanın görev dava şartı noksanlığı sebebiyle usulden reddi ile talep halinde tüketici mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekirken işin esasına girilerek karar verilmesi doğru olmadığından, usul ve yasaya aykırı bulunan hükmün bozulmasına, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 04.12.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.