Yargıtay Kararı 15. Hukuk Dairesi 2018/5215 E. 2018/4811 K. 04.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/5215
KARAR NO : 2018/4811
KARAR TARİHİ : 04.12.2018

Mahkemesi :Asliye Hukuk Mahkemesi

Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki taraf vekillerince istenmiş ve temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:

– K A R A R –

Dava, araç tamirini konu alan eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan takibe vâki itirazın iptâli ve icra inkâr tazminatı talebine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkilinin araç tamir yetkili servisi olarak faaliyet gösterdiğini, davalı tarafından finansal kiralama sözleşmesine istinaden temin edilen dava konusu aracın 14.03.2014 tarihinde trafik kazası sonucu hasarlandığını ve müvekkiline ait servise getirildiğini, aracın davalı tarafından kasko sigortası ile sigorta ettirilmesi sebebiyle sigorta şirketine ihbarda bulunulduğunu, sigorta eksperinin onayı ile aracın onarım işlemlerinin tamamlandığını ve aracın davalıya teslim edildiğini, 11.558,63 TL’lik hasar onarım bedelinin sigorta şirketi tarafından müvekkiline ödenmesi beklenirken, davalının finansal kiralama şirketine olan borcu nedeniyle hasar onarım bedelinin tamamının sigorta şirketi tarafından finansal kiralama şirketine ödendiğini, müvekkilinin hasar onarım bedelini tahsil edememesi üzerine icra takibi başlattığını ve davalının takibe itiraz ettiğini, takibe vâki itirazın iptâli ile takibin devamına ve icra inkâr tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin sözleşmenin tarafı olmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda verilen davanın kısmen kabulüne dair karar, davalı vekilince ve katılma yolu ile davacı vekilince yasal süresi içerisinde temyiz edilmiştir.
Davanın açıldığı 08.09.2014 tarihinde yürürlükte bulunan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un amaç başlıklı 1. maddesinde “Bu Kanunun amacı; kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarının koruyucu, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı, tüketiciyi aydınlatıcı ve bilinçlendirici önlemleri almak, tüketicilerin kendilerinin korucuyu girişimlerini özendirmek ve bu konulardaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmelerini teşvik etmeye ilişkin hususları düzenlemektir.” hükmü bulunmaktadır. Kanun’un tanım başlıklı 3. maddesinin (1) bendi, “Sağlayıcı; Kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye hizmet sunan ya da hizmet sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi”, (k) bendi, “Tüketici; Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek
veya tüzel kişiyi”, (1) bendi “Tüketici işlemi; mal veya hizmet piyasalarında Kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzer sözleşmeler de dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder” şeklindedir. Bir hukuki işlemin tüketici işlemi sayılabilmesi için yukarıda belirtilen tanımlara uygun olması gerekir. Açıklanan hususlar gözetildiğinde eser sözleşmesi ilişkisinin de Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında kaldığının kabul edilebilmesi için taraflardan birinin tüketici, diğer yanın ise satıcı/sağlayıcı olması gerekir. Bu koşulların bulunması halinde tüketici işleminden ve sonuçta da görevli mahkemenin “tüketici mahkemesi” olduğundan söz edilebilecektir.
Somut uyuşmazlık eser sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, davacı yüklenici, davalı iş sahibidir. Davacının ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye hizmet sunan tüzel kişi tacir olduğu açıktır. Davalının ise dava konusu aracı fiilen kullanan kişi olmasına, ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket etmesine ve özellikle aracın mülkiyetinin kendisine ait olup olmamasının tüketici sayılmasına herhangi bir etkisinin bulunmamasına göre tüketici olduğunun kabulü gerekir. Tüketicinin tarafı olduğu eser sözleşmesinin 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun gereğince tüketici işlemi kapsamına alınmış olması ve davanın açıldığı tarihte 6502 sayılı Kanun’un yürürlükte olması sebebiyle, Kanun’un 73/1. maddesi uyarınca görevli mahkeme tüketici mahkemesidir. 6100 sayılı HMK’nın 1. maddesi gereğince görev hususu kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınacağından ve görev hususunda kazanılmış hak söz konusu olamayacağından, işbu dava bakımından tüketici mahkemesinin görevli olması ve … adli yargı çevresinde müstakil tüketici mahkemesi bulunması nedeniyle, mahkemece davanın görev dava şartı noksanlığı sebebiyle usulden reddi ile talep halinde tüketici mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek karar verilmesi doğru olmadığından, usul ve yasaya aykırı bulunan hükmün bozulmasına, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, ödedikleri temyiz peşin harçlarının istek halinde temyiz eden taraflara geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 04.12.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.