Yargıtay Kararı 15. Hukuk Dairesi 2018/4624 E. 2018/4832 K. 04.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/4624
KARAR NO : 2018/4832
KARAR TARİHİ : 04.12.2018

Mahkemesi :Ticaret Mahkemesi

Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:

– K A R A R –

Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için yapılan icra takibine itirazın iptâli, takibin devamı ve %20 icra inkâr tazminatı tayini istemine ilişkindir. Davacı yüklenici, davalı da iş sahibidir. Mahkemece davanın kabulüne dair verilen karar, davalı vekilince yasal süresi içerisinde temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, davalıya ait … plakalı aracın 13.09.2012 tarihinde yaptığı kaza sonucunda ağır hasarlı olarak davacı servise getirildiğini, aracın onarımına 03.10.2012 tarihinde başlandığını, hasar onarım işlemlerinin 01.02.2013 tarihinde ekspertiz raporuna uygun olarak tamamlandığını, davalının; araç tamir bedelini ödemediği gibi sigorta şirketinin ödemesine de engel olduğunu, davalının tamir bedelini ödemeden aracı servisten dışarı çıkarmak istemesi üzerine davacı şirketin rüçhanlı alacağı olan tamir bedelinin ödenmesi için … 13. İcra Müdürlüğü’ nün 2013/7101 Esas sayılı icra takip dosyası ile söz konusu araç üzerinde hapis hakkını kullandığını ve akabinde de rehnin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibi yaptığını, yapılan bu takibin davalı vekilinin itirazı üzerine durdurulduğunu, davalının itirazının haksız ve kötüniyetli olduğundan iptâlini, takibin devamını, davalı aleyhine %20 aşağı olmamak kaydıyla icra inkâr tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili ise; davacının alacak henüz muaccel olmadan hapis hakkını kullandığı için davalı aleyhine başlattığı icra takibinin usulen geçersiz olduğunu, kazadan sonra aracın 5 ay davacı serviste bekletildiğini, davalının ihtar üzerine aracını 15.04.2013 tarihinde teslim aldığını, araçtan normal olmayan sesler gelince aracı tekrar 17.04.2013 tarihinde davalı servise bıraktığını, aracın hala tamirde olduğunu ve eksikliklerinin bulunduğunu, davacının alacağının muaccel olmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davanın kabulüne, itirazın iptâline, takibin kaldığı yerden devamı ile alacak likit olduğundan davacı lehine icra inkâr tazminatına karar verilmiş, verilen karar davalı vekilince süresinde temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-İtirazın iptâli davalarında İcra ve İflas Kanunu’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması gerekir. Burada, borçlu itirazının kötüniyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmaz. İcra inkâr tazminatı, hakkındaki icra takibine itiraz ederek durduran ve çabuk sonuçlandırılmasına engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır.
Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likid olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likid olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likid bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlarının bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likid bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir.
Bu ilke ve kurallar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; dava konusu alacağın varlığı ve miktarı yapılan yargılama ile belirlendiğinden alacak likid kabul edilemez ve davalı da itirazında tamamen haksız sayılamayacağından icra inkâr tazminatı koşulları oluşmamıştır. Bu durumda mahkemece icra inkâr tazminatına hükmedilmesi doğru olmamıştır.
Kararın bu nedenle bozulması gerekir ise de; yapılan yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden 6100 sayılı HMK’nın geçici 3. maddesinin yollamasıyla uygulanması gereken mülga 1086 sayılı HUMK’nın 438/VII. maddesi uyarınca kararın düzeltilerek onanması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte yazılı nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, 2. bent uyarınca diğer temyiz itirazlarının kabulü ile gerekçeli kararın 2 nolu hüküm fıkrasında yer alan “Alacak likit olduğundan asıl alacağın %20′ si olan 11.788,00 TL icra inkâr tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” cümlesinin çıkarılmasına, yerine “koşulları oluşmadığından davacının icra inkâr tazminatı talebinin reddine” cümlesinin yazılmasına, kararın değiştirilmiş bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 04.12.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.