Yargıtay Kararı 15. Hukuk Dairesi 2018/4366 E. 2018/4669 K. 26.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/4366
KARAR NO : 2018/4669
KARAR TARİHİ : 26.11.2018

Mahkemesi :Ticaret Mahkemesi

Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki taraf vekillerince istenmiş ve temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış, eksiklik nedeniyle mahalline iade edilen dosya ikmâl edilerek gelmiş olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:

– K A R A R –

Asıl dava, kat karşılığı inşaat sözleşmesi kapsamında teminat olarak verildiği ileri sürülen çeklerden dolayı boçlu olunmadığının tespiti, karşı dava ise aynı sözleşme nedeniyle eksik ve kusurlu işler, molozların kaldırılması ve gecikmeye dayalı zararın tazmini ve tespit bedelinin tahsili istemine ilişkin olup mahkemece asıl dava bakımından karar verilmesine yer olmadığına, karşı dava bakımından davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı taraf vekillerince yasal süre içerisinde temyiz isteminde bulunulmuştur.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olmalı ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya asliye ticaret mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme olmalıdır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/II. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez. 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar asliye ticaret mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, asliye ticaret mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir.
Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; kat karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanan hem asıl hem de karşı
davaya konu uyuşmazlık için özel bir düzenleme bulunmadığından davanın ticaret mahkemesinde görülebilmesi için tarafların tacir ve dava konusunun tarafların ticari işletmeleriyle ilgili olması gerekir. İşin ticari iş olması davanın doğrudan ticaret mahkemesinde görülmesini gerektirmez. Her ne kadar davacı ticari şirket olsa da davalıların tacir olmadığı anlaşıldığından her iki tarafın tacir olma koşulu gerçekleşmediği için davaya bakmaya ticaret mahkemesi görevli olmayıp asliye hukuk mahkemesi görevlidir.
Görev hususu kamu düzenine ilişkin olup mahkemece resen gözetilmelidir. Bu nedenle mahkemece hem asıl hem de karşı davanın görevsizlik nedeniyle dava şartı yokluğundan reddi gerekirken, esasın incelenip asıl dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, karşı dava bakımından da kısmen kabule karar verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması uygun bulunmuştur.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün taraf vekilleri yararına BOZULMASINA, bozma sebebine göre taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, ödedikleri temyiz peşin harçlarının istek halinde temyiz eden taraflara geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 26.11.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.