Yargıtay Kararı 15. Hukuk Dairesi 2018/4143 E. 2018/5232 K. 21.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/4143
KARAR NO : 2018/5232
KARAR TARİHİ : 21.12.2018

Mahkemesi :Asliye Hukuk Mahkemesi

Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki asıl ve birleşen dosya davalısı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış, eksiklik nedeniyle mahalline iade edilen dosya ikmâl edilerek gelmiş olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:

– K A R A R –

Asıl dava, sözleşmenin haksız olarak feshedildiğinin ve geçerli olduğunun tespiti, birleşen dava ise bakiye iş bedelinin tahsili istemi ile açılmış, mahkemece asıl davanın reddine, birleşen davanın kısmen kabulüne dair verilen kararın taraf vekillerince temyizi üzerine, Dairemizin 09.04.2014 tarih, 2013/3244 Esas ve 2014/2474 Karar sayılı kararı ile bozulmasına karar verilmiş, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda asıl ve birleşen davaların kabulüne dair verilen karar, davalı-birleşen dosyada davalı vekilince yasal süresi içinde temyiz edilmiştir.
Kural olarak tespit davaları bir kimse ile diğer bir kimse arasında var olan somut bir olaydan … hukuksal bir ilişkinin varlığının saptanmasına yönelik olup bundan ötesi bir işlevi yoktur. Eda davaları ise hem tespit hem edayı içerdiğinden tespit davasına eda davasının öncüsü denilebilir. Tespit davasının dinlenebilmesi için hukuksal bir ilişki ile hukuki yararın bulunması zorunludur. Hukuki yararın varlığı ise davacının bir hakkının veya hukuki durumunun bir tehlike ile tehdit edilmiş olması, bu tehdit nedeniyle, davacının hukuki durumunun tereddüt içinde olması ve bu hususun davacıya zarar verebilecek nitelikte olması, tespit hükmünün bu tehlikeyi kaldırmaya elverişli olması halinde kabul edilebilir.
Görülmekte olan veya açılacak bir davada iddia veya savunma olarak ileri sürülebilecek konular için ayrı bir tespit davası açmakta hukuki yarar yoktur. Aynı şekilde eda davası açılabilecek hallerde tespit davası açılmasında hukuki yarar yoktur (Emsal Yarg. HGK 02.04.2003 T 2003/1-256 E., 2003/269 K., 24.06.1992 T 1992/1-347 E., 1992/394 K., 15. HD. 22.04.2004 T 2003/5627 E., 2004/2300 K.). Ayrıca yasalarda sözleşmenin feshinin bazı koşullara bağlı tutulduğu istisnalar dışında, sözleşmeden dönme (fesih), mahkeme kararına gerek olmaksızın ileri sürülebilen, karşı tarafın kabulüne bağlı olmayan, karşı tarafa ulaşmakla sonuç doğuran, karşı tarafa ulaştıktan sonra tek taraflı geri alınması mümkün bulunmayan bozucu yenilik doğuran tek taraflı irade beyanıdır. Genel kural bu olsa da kat karşılığı inşaat sözleşmesi, kira sözleşmesi, iş sözleşmesi gibi bazı sözleşmeler yönünden yasalarda öngörülen sınırlayıcı kurallardan … istisnalar da mevcuttur. Nakit bedel karşılığı eser sözleşmeleri yönünden ise sınırlayıcı istisnai bir kural bulunmadığından mahkeme kararına gerek olmaksızın tek taraflı irade beyanı ile sözleşmeden dönme mümkündür. Hukuk Genel Kurulu’nun 08.11.2006 tarih 2006/15-702 Esas, 2006/691 Karar sayılı kararı ve Dairemizin 04.06.1998 tarih 1998/513 Esas, 1998/2377 Karar sayılı kararında da bedel karşılığı eser sözleşmesinden dönme için tek taraflı irade beyanının yeterli olduğu benimsenmiştir. Tek taraflı irade beyanı ile dönme (fesih) mümkün olmakla birlikte, sözleşmeyi haksız ya da kusuruyla fesheden taraf, fesih bildiriminin sonuçlarına da katlanmak durumundadır, fesih sonucu zarara uğrayan kimse koşulları mevcutsa haksız fesih sebebiyle uğradığı zararlarının tazminini isteyebilir. Bu suretle sözleşme fesihle sona eren sözleşme nedeniyle hiç kimsenin sona eren sözleşme ile bağlı kalmaya zorlanamayacağından feshin iptali ya da bu şekilde yaratılan muarazanın men’ine karar verilemez.
Bu ilke ve kurallar ışığında somut olaya gelindiğinde; taraflar arasında 24.11.2005 tarihli 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 355 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi ilişkisi olduğu, asıl ve birleşen dosyada davacının yüklenici, davalının iş sahibi olduğu uyuşmazlık konusu değildir. Taraflar arasındaki asıl dava dosyası bakımından uyuşmazlık; davalı iş sahibi idare tarafından feshedilen sözleşmenin fesih işleminin haksız olduğunun ve sözleşmenin geçerli olduğunun tespitine ilişkindir. Yukarıda izah edildiği şekilde karşı tarafa ulaştırılacak irade beyanı ile sonuç alınabilecek konuda dava açılmasında hukuki yarar bulunduğundan da söz edilemeyeceği gibi ayrıca fesih suretiyle sona eren sözleşme yönünden de mahkemece aynen ifa kararı verilemez. 6100 sayılı HMK’nın 114/1-h. maddesine göre hukuki yarar dava şartıdır. Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler (HMK 115/1). Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Bu nedenle hukuki yarar yokluğundan asıl davanın reddine karar verilmesi yerine yanlış değerlendirme ile kabulü doğru olmamıştır.
Birleşen dava ile ilgili olarak, davacı yüklenici vekili 24.11.2005 tarihli sözleşmenin davalı iş sahibi tarafından 15.03.2007 tarihinde haksız şekilde feshedildiğini ileri sürerek, 5232
183.478,26 TL bakiye iş bedelinin 15.10.2006 tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalı iş sahibinden tahsilini talep ve dava etmiş, mahkemece bilirkişiler avukat Serkan Yıldırım, inşaat mühendisi Atilla Çolak ve harita uzmanı Recep Öztürk’ün düzenledikleri 01.12.2011 havale tarihli rapor ve ek rapor hükme esas alınarak birleşen davanın kısmen kabulüne, 11.391,14 TL alacağın 15.03.2007 tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, kararın davalı iş sahibi vekilince temyizi üzerine Dairemizin 09.04.2014 tarih, 2013/3244 Esas ve 2014/2474 Karar sayılı bozma kararında mahkemece konusunda uzman bilirkişi marifeti ile yapılan işle ilgili tüm belgeler getirtilip gerekirse mahallinde inceleme de yapmak suretiyle tasfiye kesin hesabının çıkartılarak sonucuna uygun karar verilmesi gerektiği, tasfiye kesin hesabı çıkarılmadan davalı idarenin kesinleşmeyen hesabını dikkate alan bilirkişi raporuna göre karar verilmesinin doğru olmadığı belirtilmiştir. Mahkemece bozma ilâmına uyularak yargılamaya devam edilmiş, ancak bozma ilâmı öncesi görüşüne başvurulan bilirkişiler inşaat mühendisi … …, Yrd. Doç. Dr. …tarafından düzenlenen 28.08.2008 havale tarihli ek rapor ile bilirkişiler inşaat mühendisi … Uyumaz ve mali müşavir … tarafından düzenlenen 28.10.2015 havale tarihli bilirkişi kurulu raporu hükme esas alınarak birleşen davanın kabulüne, 183.478,26 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Mahkemece bozma ilâmına uyulduğundan ilâmda belirtilen hususlar lehine olan taraf için usulî kazanılmış hak oluşturmuştur. Bu durumda mahkemece bozma ilâmı gereğince inceleme yapılması zorunlu olduğundan bozma ilâmından önce alınan bilirkişi raporlarının hükme esas alınması mümkün değildir. Yine 28.10.2015 havale tarihli raporun 2.14. maddesinde işyerinde yapılacak çalışmalar sonucu kontrollerinde bu konularda tecrübeli 3-4 mühendisin gidiş-geliş masrafları ve arazide çalışma imkanlarının sağlanması halinde 70.000,00 TL+KDV bedel karşılığında kesin hesabın yapılabileceğini bildirmişlerdir. Bu haliyle bozma ilâmı gereğince kesin hesap çıkarmayan 28.10.2015 havale tarihli rapora dayanılarak hüküm kurulması da doğru olmamıştır.
Bozma ilâmından sonra mahallinde talimat yolu ile yapılan keşif sonrası bilirkişi kurulu harita mühendisi … Ontaş, inşaat mühendisi … … ve inşaat mühendisi … tarafından düzenlenen 17.06.2017 havale tarihli rapor ve ek raporda davacı yüklenicinin fesih kesin hesabı sonucunda alacağının 118.336,00 TL olduğu belirtilmiş ise de, bu rapor mahkemece kabul edilmediği gibi davalı iş sahibince teknik içerikli itirazlarda bulunulmuştur.
Bu durumda mahkemece 6100 sayılı HMK’nun 281/3. maddesi hükmünce maddi gerçeğin ortaya çıkması için mahallinde keşif de yapılmak suretiyle Dairemiz bozma ilâmı doğrultusunda davalı iş sahibinin bozmadan sonra alınan bilirkişi raporlarına yaptığı teknik içerikli itirazlarını, işin fesih tarihindeki seviyesini, hakedişlere itiraz bulunup bulunmadığını dikkate almak ve fesih tarihi itibariyle davacı yüklenicinin gerçekleştirdiği imalâtın davalı iş
sahibi yararına olup olmadığı ve kullanılıp kullanılmadığı da değerlendirilmek suretiyle yeniden oluşturulacak konusunda uzman bilirkişi kurulundan gerekçeli ve denetime elverişli rapor alınıp, alınacak raporun bozma ilâmından sonra alınan 17.06.2017 havale tarihli 2. bilirkişi kurulu raporundan farklı bir sonuca ulaşması halinde yine aynı şekilde yeniden oluşturulacak 3. bilirkişi kurulundan farkı ve çelişkiyi giderecek şekilde rapor alınıp davanın sonuçlandırılması gerekirken birleşen davada da eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır.
Belirtilen sebeplerle kararın bozulması uygun bulunmuştur.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün asıl ve birleşen dosya davalısı iş sahibi yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden asıl ve birleşen dosya davalısına geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 21.12.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.