Yargıtay Kararı 15. Hukuk Dairesi 2018/3645 E. 2018/5057 K. 13.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/3645
KARAR NO : 2018/5057
KARAR TARİHİ : 13.12.2018

Mahkemesi :Asliye Hukuk Mahkemesi

Yukarıda tarih ve numarası yazılı hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiş davalı-k.davacı vekili tarafından duruşma istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen günde davacı-k.davalı vekili Avukat … … ile davalı-k.davacı vekili Avukat … geldi. Temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraflar avukatları dinlendikten sonra eksiklik nedeniyle mahalline iade edilen dosya ikmâl edilerek gelmiş olmakla dosyadaki kağıtlar okundu işin gereği konuşulup düşünüldü:

– K A R A R –

Dava ve karşı dava, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanan tapu iptâli ve tescil istemine ilişkin olup, mahkemece yapılan yargılama neticesinde dava ve karşı davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, verilen karar taraflarca temyiz olunmuştur.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı-k.davacının asıl ve karşı dava yönünden tüm temyiz itirazlarının, davacı-k.davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Taraflar arasında … 52. Noterliği’nin 10.01.2008 ve 6571 Yevmiye nolu Düzenleme Şeklinde Gayrimenkul Satış Vaadi ve İnşaat Sözleşmesi düzenlenmiştir. Sözleşmenin 13. maddesinden sonra gelmek üzere not şeklinde bir hüküm bulunmaktadır. Not olarak aynen “Kottan çıkacak olan tüm bağımsız bölümler müteahhide ait olacaktır. Arsa sahibi hiçbir hak iddia etmeyecektir. Ayrıca müteahhid son kattaki daireleri dilerse dubleks olarak yapabilecektir.” hükmü bulunmaktadır. Karşı davacı taraf, taraflar arasındaki oran dikkate alındığında gabin bulunduğunu ileri sürerek bu hükmün iptâl edilerek sözleşmenin özellikleri, koşulları hak ve nesafete gelen boşluğun doldurularak paylaşımı hususunda karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı-karşı davalı taraf karşı davada zamanaşımı itirazında bulunmuş olup, öncelikle zamanaşımı hususunun değerlendirilmesi gerekmektedir. Sözleşme 10.01.2008 tarihinde yapılmış olup 818 sayılı BK hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. 6101 sayılı Yasa’nın 5. maddesinde TBK’nın yürürlüğe girmesinden önce başlamış zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerle ilişkin düzenleme bulunmaktadır. 5. maddenin ilk fıkrası gereğince TBK’nın yürürlüğe girmesinden önce başlamış bulunan hak düşürücü süreleri ile zamanaşımı süreleri eski Kanun hükümlerine tabi olmaya devam edecektir. Ancak henüz dolmamış olan kısmı TBK’da öngörülen süreden uzun ise TBK’da öngörülen sürenin dolmasıyla zamanaşımı süresi dolmuş sayılacaktır. TBK ile hak düşürücü süre veya özel bir zamanaşımı süresi ilk defa öngörülmüş olup da başlangıç tarihi itibariyle bu süre dolmuşsa hak sahipleri TBK’nın yürürlüğe girdiği tarihten başlayarak 1 yıllık ek
süreden yararlancaklardır. Ancak bu süre TBK’da öngörülen süreden daha uzun olamayacaktır.
Yukarıda belirtilen uygulama Kanunu’ndaki zamanaşımı süresiyle ilgili hüküm birlikte değerlendirildiğinde sözleşmenin yürürlüğe girdiği tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı Yasa’nın 21. maddesinde sözleşmenin imzalanmasından itibaren bir senelik zamanaşımı süresi belirlenmiştir. Aşırı yararlanmayla ilgili TBK’daki düzenleme ise 28. maddede kararlaştırılmıştır. TBK’nın 28. maddesindeki düzenleme dikkate alındığında 6101 sayılı Yasa’nın 5. maddesi gereğince öngörülen yeni bir zamanaşımı sisteminin getirilmediği ilk defa yer alan bir zamanaşımı uygulamasının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Netice itibariyle 818 sayılı Yasa’nın 21. maddesindeki zamanaşımı süresinin uygulanması gerekmektedir. Sözleşmenin 30.01.2008 tarihinde imzalandığı ve karşı davanın 26.04.2010 tarihinde açıldığı dikkate alındığında bir yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu anlaşılmaktadır. Taraflar arasındaki sözleşme içeriği ve not içeriğinde kottan çıkan dairelerle ilgili hüküm konulması dikkate alındığından tarafların bunu daha önce öngördükleri ve bununla ilgili aralarında anlaşmaya yarar düzenleme yaptıkları anlaşılmaktadır. Sözleşme imzalandığı tarihte öngörülmeyen sonradan ortaya çıkmış bir durum söz konusu değildir. Bu hükme rağmen davalı-karşı davacının proje tadilatı yapıldığı ve kottan daire çıkarılmasının sözleşmenin imzalanmasından sonra ortaya çıkan bir durum olduğuna dair bir iddiasıda söz konusu değildir. Netice itibariyle bu husus dikkate alınmıştır ve sözleşme yapıldıktan sonra bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde bu iddianın dile getirilmediği anlaşıldığından bu yönden açılan karşı davanın reddi gerekmektedir. Bu husus dikkate alındığında karşı davada sadece eksik işlerin giderim bedeline hükmedilip, kalan kısım yönünden ise hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesi, asıl davada da bu husus dikkate alınarak karar verilmesi gerekirken, bu hususlar dikkate alınmadan kottan çıkan daireler yönünden de kabul yönünde hüküm kurulması doğru olmadığından bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davalı-k.davacının asıl ve karşı dava yönünden tüm, davacı-karşı davalının sair temyiz itirazlarının reddine, 2. bent uyarınca temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün davacı-k.davalı yararına BOZULMASINA, 1.630,00 TL duruşma vekâlet ücretinin davalı-k.davacıdan alınarak Yargıtay’daki duruşmada vekille temsil olunan davacı-k.davalıya verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 32.284,77 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalı-k.davacıdan alınmasına, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacı-k.davalıya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 13.12.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.