Yargıtay Kararı 15. Hukuk Dairesi 2018/2978 E. 2018/4801 K. 03.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/2978
KARAR NO : 2018/4801
KARAR TARİHİ : 03.12.2018

Mahkemesi :Ticaret Mahkemesi

Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış, eksiklik nedeniyle mahalline iade edilen dosya ikmâl edilerek gelmiş olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:

– K A R A R –

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre yerinde olmayan bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 4,50 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 03.12.2018 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

(Muhalif)

– K A R Ş I O Y Y A Z I S I –

Dava, menfi tespit istemine ilişkin olup, mahkemece dava reddedilmiş, karar davacı vekilince temyiz edilmiş, Dairemizin sayın çoğunluğu tarafından karar onanmıştır.
Yerel mahkemece dava icra müdürlüğünde takip kesinleştikten sonra haciz tutanağında davacı şirket yetkilisinin “süre verilsin, bu süre zarfında borcumuzun ödeyeceğiz” şeklindeki beyanda bulunduğu gerekçesiyle bu beyan borç ikrarı kabul edilmiş ve dava reddedilmiştir.
Kanımızca haciz tehdidi altında alınan beyanın borç ikrarı niteliğinde kabulü mümkün değildir. Takip kesinleştikten sonra davacının dava açmakta hukuki yararı bulunduğu kabul edildiğine göre, bu beyanının da açık olması ve haciz tehdidi altında olmaması gerekir. Alınan beyan hiçbir tereddüte yer vermeyecek nitelikte olması gerekir. Borç ikrarı olarak kabul edilmesi için kişinin haciz tehdidi altında olmaması, beyanının açık olması ve borç sebebinin kesinlikle belirgin olması gerekir. Borçlunun haciz tehdidi altında vermiş olduğu beyanı bu koşulları taşımıyor ise borç ikrarı olarak kabul etmek hukuk düzeniyle bağdaşmaz. Nitekim, Yargıtay 19. HD’nin 12.07.1994 gün ve 1993/7417-7656, 23.12.21993 tarih ve 1992/11915-8937 ve 28.4.1994 gün, 1993/4707-4273 sayılı kararlarında borçlunun haciz sırasındaki ikrarının hukuki niteliği üzerinde durulmuş ve bağlayıcı olmadığı, keza haciz tehdidi altında yapılan ödeme taahhüdünün borcun kabullendiği anlamına gelmeyeceği, haciz sırasında protokol düzenlenmesinin de kabul edilemeyeceği vurgulanmıştır. 25.02.1994 gün ve 1993/2666-1731 sayılı kararı da benzer olup, “ihtiyati hacze dayalı senet altındaki imzanın davacı borçluya ait olmadığı ve davacının gerçekte takip konusu senetle borçlu olmadığı halde, sırf takipte yapılan hacizden kurtulmak amacı ile alacaklı ile anlaşıp protokol yaptıkları anlaşılmaktadır. O halde yapılan bu anlaşmanın iradi bir borç kabulü olarak nitelendirilmesi yanlıştır.” denilerek yerel mahkeme kararı bozulmuştur. Gerek yüksek 19. Hukuk Dairesi’nin gerekse Yargıtay’ın bazı dairelerinin uygulamaları da haciz baskısı altında verilen beyanın borç ikrarı olarak kabul edilemeyeceği yönündedir.
Açıklanan nedenlerle sayın çoğunluğun bu yönde oluşan görüşüne katılmamaktayım ve kararın bozulması görüşündeyim.