Yargıtay Kararı 15. Hukuk Dairesi 2018/2914 E. 2018/5173 K. 20.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/2914
KARAR NO : 2018/5173
KARAR TARİHİ : 20.12.2018

Mahkemesi :Asliye Hukuk Mahkemesi (Tic. Mah. Sıf.)

Yukarıda tarih ve numarası yazılı bozmaya uyularak verilen hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen günde davacı vekili Avukat … ile davalı vekili Avukat… geldi. İhtiyati hacze itiraz eden vekili gelmedi. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraflar avukatları dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmıştı. Bu kere dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:

– K A R A R –

Dava, eser sözleşmesi uyarınca ödenmeyen iş bedelinin tahsili istemine ilişkin olup, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne dair verilen karar, davalı tarafından temyiz olunmuştur. Davacı taşeron, davalı ise yüklenicidir.
Taraflar arasında yazılı olarak 12.07.2010 tarihli “Gençlik Merkezi İnşaatı ile İlgili Taşeronluk Sözleşmesi” ve aynı tarihli “Toplum Merkezi İnşaatı ile İlgili Taşeronluk Sözleşmesi” düzenlendiği uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık, sözleşme kapsamındaki işlerin taşeron davacı tarafından yapılıp yapılmadığı ve davacı taşeronun bedele hak kazanıp kazanmadığı konusundadır. Sözleşmeler farklı işlere ilişkin olsa da benzer şekilde düzenlenmiş olup, iş bedelinin her bir sözleşme için 300.000,00 TL olduğu, karşılıklı olarak 100.000,00 TL’lik senetlerin yediemin olarak …’ye bırakılacağı, her hakedişte taşerona ödeme yapılacağı, malzeme ve işçilik ödemelerinin taşerona ait olduğu düzenlenmiştir.
Mahkeme tarafından verilen ilk kararın davalı yüklenici tarafından temyiz edilmesi sonucunda Dairemiz 10.04.2015 gün ve 2015/87 Esas 2015/1872 Karar sayılı bozma ilamında; uyuşmazlığın sözleşmeler kapsamındaki işlerin davacı tarafından tamamlanıp tamamlanmadığı noktasında toplandığı, ihtilâflı konuların hukuki işlem niteliğinde olmadığından, bu nedenle senetle ispat kuralına tâbi bulunmadığı, tanık dahil her türlü delille kanıtlanabileceği, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 198. maddeye göre kanuni istisnalar dışında hâkimin delilleri serbestçe değerlendirebileceği, tanıklığın takdiri bir delil olup hakimin tanığın doğru söylemediğini başka delil ve belirtilerle anlarsa tanık ifadelerinin aksi yönde karar verebileceği, fakat tanık ifadelerini
serbestçe takdir ederken hakimin sadece vicdani kanaatinin yeterli olmayıp, hükümde bir tanığın ifadesinin neden kabul edildiğinin veya edilmediğinin belirtilmesi gerektiği, davacının tanık anlatımlarıyla işi yaptığını kanıtlamak istemiş ise de işin toplam değerinin 600.000,00 TL olduğu ve her türlü inşaat giderinden davacının sorumlu olduğu gözetildiğinde sadece tanık anlatımlarıyla sözleşmeler uyarınca davacı tarafından edimin ifa edildiğinin kabul edilemeyeceği, bu kapsamda bir iş yapan kimsenin tümüyle kayıt dışı olarak işçilik ve malzemeyi temin edip işi tamamlaması hayatın olağan akışına uygun olmadığı, sözleşmelere göre Katma Değer Vergisinden yüklenicinin sorumlu olmasının da bu durumu hayatın olağan akışına uygun hale getirmeyeceği, bu nedenlerle davacının bu işlerle ilgili olan Ticaret Odası, Vergi Dairesi, Sosyal Güvenlik Kurumu’na verdiği belgeler, düzenlediği ve bu işle ilgili aldığı fatura, irsaliye ve benzeri belgelerin ibraz ettirilmesinin zorunlu olduğu, mahkemece anlatılan belgeleri toplanarak ve sözleşmede yer alan tanıkları da dinlenerek, defter ve kayıtlar üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırıldıktan sonra tanık anlatımları da birlikte değerlendirilerek işin davacı tarafından yaptırılıp yaptırılmadığının açıklığa kavuşturulması hususlarına değinildiği, bozma sonrasında sözleşme tanıklarının dinlendiği, tanıklardan …’nin işin devamı konusunda bir bilgisinin olmadığını, diğer tanık …’ın ise sözleşme konusu işe davacının hiç başlamadığı, başka bir ekip tarafından işin yapıldığını beyan ettiği, davacı tarafından bozma kararında belirtildiği şekilde yeni evrak sunulmadığı, sözleşme konusu işi yapıp teslim ettiğini kanıtlayamadığı anlaşılmış ise de; dava dilekçesinin deliller kısmında açıkça yemin deliline de dayanmıştır.
Bu halde mahkemece ileri sürülüp kanıtlanamayan hususlarla ilgili davacının davalıya yemin yöneltme hakkı bulunduğu hatırlatılıp, sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken bu hususun gözden kaçırılması doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması uygun görülmüştür.
Kabule göre de, davanın 420.644,00 TL üzerinden kısmen kabulüne dair yerel mahkemenin 04.12.2013 tarih 2012/88 Esas, 2013/729 Karar sayılı ilk kararının davalı yüklenici tarafından temyiz edildiği ve kararın davalı lehine bozulduğu, böylelikle temyiz eden davalı lehine usulü kazanılmış hak oluştuğu, bozma ilâmı sonrasında alınan bilirkişi raporu doğrultusunda davalı aleyhine 481.320,00 TL’ye hükmedilmesi de doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle kararın davalı yararına BOZULMASINA, 1.630,00 TL duruşma vekâlet ücretinin davacıdan alınarak Yargıtay’daki duruşmada vekille temsil olunan davalıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 20.12.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.