Yargıtay Kararı 15. Hukuk Dairesi 2018/2504 E. 2019/642 K. 18.02.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/2504
KARAR NO : 2019/642
KARAR TARİHİ : 18.02.2019

Mahkemesi :Ticaret Mahkemesi

Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:

– K A R A R –

Dava, davalıya ait konutta kat kaloriferi sistemi kurmaktan kaynaklanan faturaya bağladığı alacağı ile ilgili olarak, davalı iş sahibi hakkında başlatmış olduğu takibe yönelik davalının itirazının iptâli ile takibin devamı ve icra inkâr tazminatının tahsili talebine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karar, davalı vekilince temyiz edilmiştir. Davacı yüklenici, davalı ise iş sahibidir.
Davacı yüklenici vekili, müvekkilinin davalı … ‘in papatya sitesi … … adresindeki konutuna … marka stokerli kat kaloriferi kazanı sistemi kurduğunu, müşterinin talebi üzerine 31.12.2012 tarihli KDV dahil 4.030,00 TL bedelli faturanın davalı … Gıda Ürünleri ve Nak. San. ve Tic. Ltd. Şti.’ne keşide edildiğini, davalının arıza talebi üzerine davacı şirket elemanlarının söz konusu siteye iki gün üst üste giderek gerekli işlemleri yaparak servis formu düzenlediklerini, buna rağmen davalının 08.06.2012 tarihli olmak üzere yaz gününde kazan çalışmıyor diyerek ihtarname gönderdiğini, ancak sonrasında müşteri tarafından herhangi bir hukuki işlem yapılmadığını ve müvekkilinin bakiye 2.850,00 TL alacağının ödenmediğini, bu nedenle davalı aleyhine … İcra Müdürlüğü’nün 2013/89 Esas sayılı takibine girişildiğini, borçluların vekilleri aracılığı ile yetkiye ve borca itiraz ettiğini, takibe konu borcun götürebilecek bir borç olup yetki itirazının yerinde olmadığını, …’in husumet itirazının da yerinde olmadığını, alacaklarının olduğunu, borca itirazın haksız olduğunu ileri sürerek borçluların haksız itirazların iptâline takibin devamına, %20’den az olmamak üzere inkâr tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı iş sahibi vekili; kalorifer ve su deposunun arızalı olduğunu, ürünün kömürü tam olarak yakmadığını, gerekli ısıyı sağlayamadığını, ürünün değiştirilmesi talebine cevap verilmediğini, ayıplı mal satışının söz konusu olduğunu, davanın reddine, %20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesini savunmuştur.
Mahkemece, tarafların defter kayıtlarına göre davacının 2.850,00 TL alacaklı olduğunun belirlendiği gerekçesiyle davanın bu miktar üzerinden kabulüne karar verilmiştir. Karar davalı vekili tarafından yasal süresi içerisinde istinaf edilmiş ve … Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi’nin 2018/468 Esas, 2018/303 Karar sayılı kararı ile davalı vekilinin istinaf talebinin reddine karar verilmiş, karar davalı vekilince temyiz edilmiştir.
6100 sayılı HMK geçici 3/2. maddede; bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanun’un 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454’üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı, bu kararlara ilişkin dosyaların bölge adliye mahkemelerine gönderilemeyeceği düzenlenmiştir. Bu düzenleme nedeniyle bir dosyada 20.07.2016 tarihinden önce HUMK hükümlerine göre temyize tabi nihai bir karar verilmiş ise bu karar temyiz edilmeyerek kesinleşmiş olsa bile o dosyada kesinleşinceye kadar verilecek tüm kararlar HMK hükümlerine göre istinafa tabi olmayıp doğrudan HUMK hükümlerine göre temyize tabidir. Bu nedenle daha önce HUMK hükümlerine göre temyize tabi olarak görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmiş ise bu karar temyiz edilmemiş olsa bile sonrasında dosyanın gönderildiği mahkemece verilen karar dahi HUMK hükümlerine göre temyize tabi olacaktır. HMK geçici 3/2. maddedeki ilk düzenlemede “aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan” ibaresi değiştirilerek “verilen kararlar” ibaresi getirildiğinden bu değişiklik açıkça bu sonucu gerektirmektedir.
Somut olayda, kanun yoluna başvurulan yerel mahkemenin davanın kısmen kabul ve kısmen reddine dair verdiği karar 19.12.2017 tarihli olup kural olarak istinaf kanun yoluna tabi ise de, öncesinde 14.03.2013 tarihinde Urla Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2013/138 Esasına kayıtlı olarak açılan davada 28.02.2014 gün 2014/107 sayılı kararla mahkemenin görevsizliğine, dosyanın … Tüketici Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmiş, … 1. Tüketici mahkemesi de 14/05/2015 tarihinde, 2014/2359 esas, 2015/490 sayılı kararla mahkemenin görevsizliğinde karar vermiş ve yapılan temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay 20. Hukuk Dairesi’nin 2016/2432 Esas, 2016/7391 Karar sayılı ilamıyla … asliye ticaret mahkemeleri yargı yeri olarak belirlenmiş ve bu karar 22.06.2016 tarihinde kesinleşmiştir. Bu haliyle Bölge Adliye Mahkemeleri’nin göreve başlama tarihlerinden önce ilk derece mahkemesince niteliği ne olursa olsun nihai karar verilmiş olmakla, dosyada, esas hakkında verilecek kararlara karşı kesinleşinceye kadar başvurulacak kanun yolunun istinaf değil temyiz kanun yolu olduğu anlaşıldığından, Dairemizin temyiz incelemesi yapmakla görevli ve yetkili olduğu kabul edilmiş ve tarafların istinaf talep dilekçeleri temyiz dilekçesi olarak değerlendirilmiştir. Bu nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesi’nin kararı yok hükmünde olup, kararın kaldırılarak dosyanın yapılan temyiz incelemesinde;
Taraflar arasındaki uyuşmazlık eser sözleşmesinden kaynaklanmış olup davanın çözümlenmesinde uygulanması gereken hükümler, 6098 sayılı TBK’nın 470 ve devamı maddeleridir. Eser sözleşmesinde ayıba dair hükümler, TBK’nın 474-478 maddeleri arasında düzenlenmiştir. 6098 sayılı TBK’nın 475. maddesi ayıbı işin kusurlu olması veya sözleşmeye aykırı bulunması olarak tanımlamıştır. Ayıp eserde olması gereken lüzumlu vasıfların veya sözleşmede kararlaştırılan vasıfların eksikliğini ifade etmektedir. Ayıp halinde iş sahibinin hakları 6098 sayılı TBK’nın 475. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre iş sahibinin
seçimlik hakları sözleşmeden dönme, bedelden indirim yapılmasını veya ayıbın giderilmesini talep etme haklarıdır. Eserin iş sahibinin kullanamayacağı derecede ayıplı olması veya hakkaniyet kaideleri gereği eseri kabul etmesinin iş sahibinden beklenememesi veya eserin sözleşmede açıkça kararlaştırılan nitelikleri taşımaması halinde iş sahibi eseri kabulden kaçınarak sözleşmeden dönebilir. Eserdeki ayıpların eserin reddini reddini gerektirecek nitelikte önemli olmaması halinde ise diğer seçimlik hakların kullanılması gerekir.
Somut olayda taraflar arasında akdî ilişkinin bulunduğu ihtilâfsız olup, ihtilâf davacının takibe konu fatura nedeniyle bakiye alacağının bulunup bulunmadığı konusundadır. Davalı yapılan imalâtın ayıplı olduğunu, bu nedenle davacıya borcu bulunmadığını belirtmiştir.
Mahkemece yapılması gereken iş, icra takibine konu fatura esas alınarak bu faturaya konu imalât yönünden mahallinde, daha önce … 1. Tüketici Mahkemesi dosyasında seçilen makine mühendisi bilirkişi ile mahallinde keşif yapılarak ek rapor alınarak ayıbın varlığı halinde iş sahibinin seçimlik haklarını düzenleyen TBK’nın 475. maddesi gözetilip ayıp nedeniyle davacının talep edebileceği bir alacağının bulunup bulunmadığının tespitinin yaptırılması sonucuna göre karar verilmesinden ibaret iken eksik inceleme ile karar verilmesi doğru olmadığı gibi alacağın varlığı yargılama ile belirlenip likid kabul edilemeyeceği halde davacı yararına icra inkâr tazminatına karar verilmesi de doğru olmamış, bu nedenlerle kararın davalı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle kararın temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 18.02.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.