Yargıtay Kararı 15. Hukuk Dairesi 2017/503 E. 2018/4870 K. 05.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/503
KARAR NO : 2018/4870
KARAR TARİHİ : 05.12.2018

Mahkemesi :Ticaret Mahkemesi

Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen günde davacı vekilleri Avukat … ve Avukat …ile davalı vekili Avukat … ve ihbar olunan … ve . A.Ş. vekili Avukat … geldi. Diğer ihbar olunan vekili gelmedi. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraflar avukatları dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmıştı. Bu kere dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:

– K A R A R –

Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, davacı yükleniciden temlik alan, davalı ise iş sahibidir. Davacı, dava dışı yüklenici … İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti. ile aralarında imzalanan 02.08.2011 tarihli temlik sözleşmesine dayanarak, dava dışı yüklenicinin davalı iş sahibi ile imzaladığı 06.08.2010 tarihli TÜBİTAK UKAE ve TÜBİTAK UME laboratuvar binalarının inşaatının yapımına dair sözleşme nedeni ile oluşan temlik alacağının tahsilini talep etmektedir. Davalı ise temlik sözleşmesinin geçersiz olduğunu ileri sürerek davanın reddi gerektiğini savunmaktadır. Mahkemece davanın reddine dair verilen karar, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olmalı ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya asliye ticaret mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme olmalıdır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/II. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez. 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar asliye ticaret mahkemelerince görülerek karara
bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, asliye ticaret mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir.
Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; davaya konu uyuşmazlık için özel bir düzenleme bulunmadığından davanın ticaret mahkemesinde görülebilmesi için tarafların tacir ve dava konusunun tarafların ticari işletmeleriyle ilgili olması gerekir. İşin ticari iş olması davanın doğrudan ticaret mahkemesinde görülmesini gerektirmez. Davalının kuruluş kanununa göre tacir olmadığı anlaşıldığından her iki tarafın tacir olma koşulu gerçekleşmediği için davaya bakmaya ticaret mahkemesi görevli olmayıp Asliye Hukuk mahkemesi görevlidir. Görev hususu kamu düzenine ilişkin olup mahkemece resen gözetilmelidir. Bu nedenle mahkemece davanın görevsizlik nedeniyle dava şartı yokluğundan reddi gerekirken esasın incelenip davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, kararın temyiz eden davacı yararına bozulması uygun bulunmuştur.
Kabule göre de; mahkemece davanın reddine karar karar verilmiş ise de; davacı tarafından 02.08.2011 tarihli temlik bildirim yazısına cevaben davalı tarafından gönderilen 03.08.2011 tarihli yazıda “doğacak kesinti ve cezalar hariç olmak üzere” temlike muvafakat edildiği belirtilmiş olup, dava kapsamında ceza ve kesintilere ilişkin savunma bulunmadığından şartlı temlikten söz edilerek işin esasının incelenmemesi de hatalı olmuştur.
SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, 1.630,00 TL duruşma vekâlet ücretinin davalıdan alınarak Yargıtay’daki duruşmada vekille temsil olunan davacıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 05.12.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.