Yargıtay Kararı 15. Hukuk Dairesi 2017/501 E. 2017/1985 K. 09.05.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/501
KARAR NO : 2017/1985
KARAR TARİHİ : 09.05.2017

Mahkemesi :Asliye Hukuk Mahkemesi

Yukarıda tarih ve numarası yazılı bozmaya uyularak verilen hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki asıl ve birleşen dosyalar davalısı vekili tarafından istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen günde asıl ve birleşen dosyalar davacısı vekili gelmedi. Asıl ve birleşen dosyalar davalısı vekili Avukat … geldi. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan asıl ve birleşen dosyalar davalısı avukatı dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmıştı. Bu kere dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:

– K A R A R –

Dava ve birleşen davalar, iş bedelinin ödenmeyen kısmının tahsili için başlatılan icra takiplerinin davalı iş sahibinin itirazı üzerine durması nedeniyle itirazın iptâli, icra takibinin devamı, icra inkâr tazminat istemleriyle açılmış, mahkemece asıl dava ile birleşen 2008/728 Esas sayılı davanın kısmen kabulüne, birleşen Adana 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2006/382 Esas sayılı davasının reddine karar verilmiş, kararın taraf vekillerince temyizi üzerine Dairemizin 07.04.2011 tarihli bozma ilâmıyla Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 10.04.1992 tarih ve 7/4 sayılı kararında kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olmasının bozma nedeni olacağı belirtilerek karar bu yönden bozulmuş, mahkeme bozma ilâmına uyularak verilen asıl ve birleşen davaların kısmen kabullerine dair karar bu kez davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkeme kararları belli bir şekle uygun olarak yazılmalıdır. Kararın nasıl yazılacağı konusundaki şekil 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesinde gösterilmiş olup, bunlar arasında en önemlilerinden biri de kararların gerekçeli olmasıdır. Kararın açık ve gerekçeli olması hukuki
dinlenilme hakkının sağlanması açısından önemlidir. Tarafların ileri sürdüğü iddia ve savunmalar ve bunların dayandıkları deliller, kararda tartışılıp gerekçeleri açıklandığı ölçüde karar, hukuki dinlenilme hakkına uygun bir karar olacaktır. İddia ve savunmaların kararda tartışılması, gösterilen delillerin incelenmesi, neden bir kısmının diğerine üstün tutulduğunun belirtilmesi ancak gerekçeyle mümkün olacaktır. Mahkeme kararının gerekçeli olması hususu 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesinde belirtildiği gibi aynı zamanda Anayasa’nın 141. maddesinin de amir hükmü gereğidir. Bu nedenlerle; mahkeme kararları tarafların iddia ve savunmalarının özetini, tarafların anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakılarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri mutlaka kapsamalıdır. Gerekçe sayesinde kararların doğru olup olmadığı denetlenebilir. Gerekçesiz bir kararın Yargıtay tarafından denetlenmesi de mümkün değildir. Gerekçe, doyurucu olmalı, kararın neden, nasıl, hangi hukuki gerekçeyle ve hangi deliller değerlendirilmek suretiyle verildiği hususlarını içermelidir. Bu hususları içermeyen kararların gerekçeli olduğundan bahsedilemez. Ayrıca kararda maddi olguların mahkemece nasıl nitelindirildiği, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığı ortaya konulmalı, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantı açıklanmalıdır. Tarafların o dava yönünden hukuk düzenince hangi nedenle haklı ya da haksız olduğunu anlayıp değerlendirilebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimi yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçenin bulunması bu yasal ve Anayasal düzenleme karşısında zorunludur. Aksi halde, kararın gerekçeli olduğundan bahsetmek mümkün değildir. Yeri gelmişken maddi olgular ile hüküm arasındaki bağlantıyı açıklamayan sadece yapılan yargılamayı özetleyen gerekçenin de yeterli olmadığı ve doktrinde zahiri gerekçe (görünürde gerekçe) olarak adlandırıldığı unutulmamalıdır. Tüm bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere tarafların mahkemece hükmün hangi maddi ve hukuki sebebe dayandırıldığını anlayabilmeleri ve Yargıtay’ın kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığının denetlenmesi ancak kararın gerekçeli olmasıyla mümkündür. Gerekçesi olmayan ya da görünürde gerekçeli olan kararların Yargıtay’ca denetimi yapılamaz.
Bu anlatımlar ışığında somut olaya gelince; kararın gerekçe bölümünde bozma ilâmına uyulduğu bozma sonrası yargılama aşamasında yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK uyarınca bilirkişi incelemesi yaptırılarak bilirkişi raporu ve itirazlar üzerine ek raporlar alındığı, bilirkişi ek raporunda önceki bilirkişi raporundaki farklılıklar giderilerek bozma öncesi dönemdeki son celsede 07.07.2009 günlü kısa karar ile aynı tarihli gerekçeli karardaki hüküm fıkraları arasındaki çelişki de giderilerek ek bilirkişi raporu kapsamında asıl ve birleşen davaların kabulüne karar verildiği ve ek raporun hükme esas alındığı belirtilse de, özellikle davacı yüklenicinin yapmış olduğu sözleşme içi ve dışı imalâtların bedelleri, davalı iş sahibinin yapmış olduğu ödeme miktarının bu şekilde saptanan imalât bedelinden ve fazla işler bedelinden indirilerek bakiye alacağın birleştirilen itirazın iptâli davalarına konu edilen icra takibindeki miktarlar üzerinden devamına dair verilen kararın hangi maddi ve hukuki sebebe dayandırıldığı

açıklanmadığından, bu gerekçenin az yukarıda bahsedilen niteliklerde olduğundan söz edilemez. Gerekçesi olmayan bu kararın temyiz incelemesi de yapılamaz.
Gerekçesiz karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı bulunmuş, kararın temyiz eden davalı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 1.480,00 TL duruşma vekâlet ücretinin asıl ve birleşen dosyalar davacısından alınarak Yargıtay’daki duruşmada vekille temsil olunan asıl ve birleşen dosyalar davalısına verilmesine, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden asıl ve birleşen dosyalar davalısına geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 09.05.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.