Yargıtay Kararı 15. Hukuk Dairesi 2016/3749 E. 2018/298 K. 31.01.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/3749
KARAR NO : 2018/298
KARAR TARİHİ : 31.01.2018

Mahkemesi :Asliye Hukuk Mahkemesi

Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
– K A R A R –

Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedeli alacağının tahsili için yürütülen icra takibine davalı tarafından yapılan itirazın iptâli, takibin devamı ve icra inkâr tazminatının tahsili istemine ilişkin olup; mahkemece davanın reddine dair verilen karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı taraflar arasında beton direk ve tel örgü çekme işi yapılmasına ilişkin eser sözleşmesi bulunduğunu, işin davalının isteğine uygun biçimde yapıldığı halde bakiye iş bedelinin ödenmediğini, … İcra Müdürlüğü’nün 2014/97 Esas sayılı dosyası ile yapılan icra takibinde borca itiraz edildiğini, itirazın haksız olduğunu belirterek itirazın iptâline takibin devamına ve icra inkâr tazminatına karar verilmesini istemiş, davalı; işin sözleşmeye uygun ve zamanında yapılmadığını, yapılan işe ilişkin bedelin ödendiğini, geç teslim nedeniyle ceza koşulu isteme haklarını saklı tuttuklarını belirterek davanın reddini savunmuş, mahkemece sözleşmede belirlenen bedele KDV’nin dahil olduğu, buna göre yapılan işin bedelinin 143.665,29 TL olduğunu belirten rapora itibar edilip, bu miktardan fazla olmak üzere 147.718,89 TL ödeme yapıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, TBK’nın 470 ve devamı maddelerde düzenlenen ve konusu beton direk ve tel örgü çekme işi olan eser sözleşmesine dayalı olarak bakiye iş bedelinin ödenmediği iddiasıyla yapılan takibe itiraz nedeniyle İİK’nın 67. maddeye göre açılmış itirazın iptâli davasıdır.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre; fatura, emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır (213 sayılı VUK 229. md.). Ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir” (TTK 21/1). Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır (TTK 21/2).
Ticari defterlerin delil olmasına ilişkin düzenleme HMK’nın 222. maddede yer almaktadır. Ticari defterlerin delil olarak incelenmesi yönünden HMK’nın 219 ve 220. madde hükümleri de gözetilmelidir.
Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir (HMK 222/1). Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş,
açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır (HMK 222/2). Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği ise üçüncü fıkrada düzenlenmiştir. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur (HMK 222/4).
Faturanın delil olması ile ticari defterlerin delil olması birbirinden farklıdır. Fatura karşı tarafça ticari defterlerine kayıt edilmiş ise burada delil olan fatura değil ticari defterlerdir. Ticari defterler uyumlu olmadığı için lehe delil değeri bulunmasa da karşı çıkılan faturanın ticari deftere kayıt edilmiş olması halinde ticari defter aleyhe delil oluşturacaktır.
İtirazın iptâli davasında takip talebinde gösterilen borç ve borcun sebebi ile bağlılık asıl olup, takip dayanağı belgelerden başka belgelere dayanılması mümkün değildir (Örnek: Yargıtay HGK. 14.12.2011 T. 2011/19-617 E. 2011/749 K.). Faturalarda gösterilen işler belli iken fatura kapsamı dışındaki işler esas alınarak hesaplama yapılamaz.
Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; Mahkemece yapılan ödemenin, yapılan iş miktarına göre yeterli olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de mahkemece yapılan inceleme yeterli değildir. Davacı alacağa konu faturanın davalı tarafa tebliğ edildiği ve süresinde itiraz edilmediğini belirtmiş olup, bu yönde bir inceleme yapılmamış, alacağa konu faturanın davalı ticari defterlerinde kayıtlı olup olmadığı araştırılmamıştır. İtirazın iptâli davalarında uyuşmazlığın takibe esas belgeye dayalı olarak çözümlenmesi gerekir. Bu nedenle alacağa konu faturanın davalıya tebliğ edilip edilmediği, edilmişse süresinde itiraz olup olmadığı, faturanın davalının ticari defterlerine kaydedilip edilmediği araştırılmalı, mali müşavirden alınacak bilirkişi raporu faturanın tebliğ edilmediği ve davalının ticari defterine kaydedilmediği saptandığı takdirde bu kez 16.10.2015 tarihli raporu düzenleyen bilirkişi kurulundan takip dayanağa faturadaki işlerin yapılıp yapılmadığı, yapılmışsa davacının talep edebileceği alacak miktarının ne olduğu yönünden ek rapor alınarak uyuşmazlığın çözümlenmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış kararın temyiz eden davacı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 31.01.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.