Yargıtay Kararı 15. Hukuk Dairesi 2016/3267 E. 2018/236 K. 25.01.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/3267
KARAR NO : 2018/236
KARAR TARİHİ : 25.01.2018

Mahkemesi :Asliye Hukuk Mahkemesi (Tic.Mah.Sıf.)

Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davacı ile davalı vekillerince istenmiş ve temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:

– K A R A R –

Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan haksız fesih nedeni ile mahrum kalınan kâr talebinin tahsili istemiyle açılmıştır. Mahkemece; davanın kısmen kabulüne dair verilen karar taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Mahkeme kararları belli bir şekle uygun olarak yazılmalıdır. Kararın nasıl yazılacağı konusundaki şekil 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesinde gösterilmiş olup, bunlar arasında en önemlilerinden biri de kararların gerekçeli olmasıdır. Kararın açık ve gerekçeli olması hukuki dinlenilme hakkının sağlanması açısından önemlidir. Tarafların ileri sürdüğü iddia ve savunmalar ve bunların dayandıkları deliller, kararda tartışılıp gerekçeleri açıklandığı ölçüde karar, hukuki dinlenilme hakkına uygun bir karar olacaktır. İddia ve savunmaların kararda tartışılması, gösterilen delillerin incelenmesi, neden bir kısmının diğerine üstün tutulduğunun belirtilmesi ancak gerekçeyle mümkün olacaktır. Mahkeme kararının gerekçeli olması hususu 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesinde belirtildiği gibi aynı zamanda Anayasa’nın 141. maddesinin de amir hükmü gereğidir. Bu nedenlerle; mahkeme kararları tarafların iddia ve savunmalarının özetini, tarafların anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakılarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri mutlaka kapsamalıdır. Gerekçe sayesinde kararların doğru olup olmadığı denetlenebilir. Gerekçesiz bir kararın Yargıtay tarafından denetlenmesi de mümkün değildir. Gerekçe, doyurucu olmalı, kararın neden, nasıl, hangi hukuki gerekçeyle ve hangi deliller değerlendirilmek suretiyle verildiği hususlarını içermelidir. Bu hususları içermeyen kararların gerekçeli olduğundan bahsedilemez. Ayrıca kararda maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiği, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığı ortaya konulmalı, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantı açıklanmalıdır. Tarafların o dava yönünden hukuk düzenince hangi nedenle haklı ya da haksız olduğunu anlayıp değerlendirilebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimi
yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçenin bulunması bu yasal ve Anayasal düzenleme karşısında zorunludur. Aksi halde, kararın gerekçeli olduğundan bahsetmek mümkün değildir. Yeri gelmişken maddi olgular ile hüküm arasındaki bağlantıyı açıklamayan sadece yapılan yargılamayı özetleyen gerekçenin de yeterli olmadığı ve doktrinde zahiri gerekçe (görünürde gerekçe) olarak adlandırıldığı unutulmamalıdır. Tüm bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere tarafların mahkemece hükmün hangi maddi ve hukuki sebebe dayandırıldığını anlayabilmeleri ve Yargıtay’ın kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığının denetlenmesi ancak kararın gerekçeli olmasıyla mümkündür. Gerekçesi olmayan ya da görünürde gerekçeli olan kararların Yargıtay’ca denetimi yapılamaz.
Bu anlatımlar ışığında somut olaya gelince; ilk derece mahkemesinin 06.11.2015 tarihli kararında, tarafların dava ve cevap dilekçeleri taranmış, dosya içine giren dilekçeler tarihleri ile belirtilmiş, dosya içerisine alınan diğer dosya adları yazılmış, tanık beyanları özetlenmiş, hükme esas alınan rapor “sözleşmenin haksız fesih niteliğinde olduğu, davacının davalıdan 50.050,00 TL kâr mahrumiyeti tazminatı talep edebileceğinin bildirildiği görülmüştür.” şeklinde ifade edilmiş ve davalı tarafın davacı tarafın iddia ettiği gibi sözleşmenin haksız feshinden dolayı davacının 50.050,00 TL kâr mahrumiyeti tazminatı alabileceği anlaşılmakla davacının davasının 50.050,00 TL yönünden kısmen kabulüne fazlaya ilişkin taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiği belirtilerek hüküm kurulmuştur. Ancak davacının talebinin kısmen kabulüne dair verilen kararın hangi maddi ve hukuki sebebe dayandırıldığı ve davalının savunma ve itirazlarının kabul edilmeme gerekçeleri açıklanmadan, bilirkişi raporunun hangi nedenlerle hükme yeterli görüldüğü gerekçede izahsız bırakılarak sonuca varıldığı ve bu haliyle kararda denetime elverişli gerekçe bulunmadığından sair temyiz itirazları incelenmeksizin hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
Kabule göre de; davaya ticaret mahkemesi sıfatıyla bakılabilmesi için her iki tarafın tacir olması ve işin de ticari işletmeleri ile ilgili olması yasa gereği olduğu halde davalı iş sahibinin site yönetimi olup tacir olmaması ve yapılan işin de ticari işletme ile ilgili olmamasına rağmen davaya ticaret mahkemesi sıfatıyla bakılması da doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün temyiz eden taraflar yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, ödedikleri temyiz peşin harçlarının istek halinde temyiz eden davacı ve davalıya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 25.01.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.