Yargıtay Kararı 15. Hukuk Dairesi 2015/893 E. 2015/3931 K. 03.07.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/893
KARAR NO : 2015/3931
KARAR TARİHİ : 03.07.2015

Mahkemesi :Manisa 2. Asliye Hukuk Hakimliği
Tarihi :13.10.2011
Numarası :2014/693-2011/319

Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki taraf vekillerince istenmiş ve temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış eksiklik nedeniyle mahalline iade edilen dosya ikmâl edilerek gelmiş olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:

– K A R A R –

Asıl dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedelinin tahsili amacıyla girişilen icra takibine vaki itirazın iptâli, takibin devamı ve icra inkâr tazminatının davalı iş sahibinden tahsili; birleşen dosyada iş sahibi idare tarafından açılan dava ise, aynı sözleşme nedeniyle ayıplı imalâttan kaynaklanan tazminat istemine ilişkin olup, mahkemece asıl ve birleşen dosyada açılan davanın kısmen kabulüne dair verilen karar taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre taraf vekillerinin yerinde olmayan ve aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2-Birleşen dosyada iş sahibi tarafından açılan davada ayıplı işler bedelinin tahsili talep edilmiştir. İş sahibi idare talebinde KDV’yi ayrı tuttuğuna ilişkin bir ibareye yer vermediğinden, talebin KDV’yi de kapsadığı kabul edilerek, KDV dahil bedele hükmedilmesi yerine KDV hariç bedele hükmedilmesi doğru değildir.
3-Uyuşmazlık tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 3. maddesinde “Bu kanunda tanzim olunan hususlarla bir ticarethane veya fabrika yahut ticari şekilde işletilen diğer bir müesseseyi ilgilendiren bütün muamele, fiil ve işler ticari işlerdendir.” düzenlemesine yer verildikten sonra 12/3. maddesinde her türlü imâl ve inşaat işinin yapıldığı yerlerin ticarethane olduğu kabul edilmiş, 21/2. maddesinde de, taraflardan yalnız biri için ticari iş mahiyetinde olan sözleşmelerin, kanunda aksine hüküm olmadıkça, diğeri için de ticari iş sayılacağı ifade edilmiştir. Bu durumda, taraflar arasındaki uyuşmazlık imalât ve inşaat işlerini konu alan eser sözleşmesinden kaynaklandığından, tarafların birbirlerinden 3095 sayılı Kanun’un 2/II. maddesi uyarınca ticari işlerde uygulanan oranda faiz talep etmesi mümkündür. Bu faiz, avans faiziyse de, yüklenicinin takip talebinde ticari faiz, iş sahibinin de dava dilekçesinde halen TC Merkez Bankası tarafından avans faizinden daha düşük oranda açıklanan reeskont faizi talep etmiş olması dikkate alındığında 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 26. maddesi uyarınca talebin de
aşılmaması için, talepte gösterilen şekilde faize hükmedilmesi yerine yanılgılı değerlendirme ile asıl ve birleşen dosyada hüküm altına alınan alacaklar için yasal faiz yürütülmesi de usul ve yasaya aykırı olmuştur.
Yine, taraflar arasındaki uyuşmazlık sözleşme ilişkisinden kaynaklandığından, bu sözleşmeden kaynaklanan alacağa faiz yürütülebilmesi için ya uyuşmazlık tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 101/I. maddesi uyarınca borçlunun temerrüde düşürülmesi ya da aynı hükmün ikinci fıkrası gereğince alacağın kesin vadeye bağlanmış olması zorunludur. Aksi takdirde, dava tarihine ya da itirazın iptâli davasında icra takibine kadar geçen dönem için işlemiş faiz talep edilebilmesi mümkün değildir.
Dosya kapsamında, yüklenicinin iş sahibi idareyi icra takibinden önce temerrüde düşürdüğüne ilişkin bir belge bulunmadığı gibi yüklenicinin bu yönde bir iddiası da yoktur. Bilirkişilerce temerrüde esas alınan hakediş tarihi ise, kesin vade niteliğinde olmadığından hakediş raporunun temerrüde düşürücü bir belge olduğunun kabulü de mümkün değildir.
Hal böyle olunca, yüklenicinin icra takibinde işlemiş faize yönelik talebinin tümüyle reddi yerine kabulüne karar verilmesi doğru olmadığı gibi iş sahibi idare tarafından yükleniciye tebliğ edilen 26.10.2004 tarihli yazı ve ekleri dikkate alındığında yazı içeriğinde belirli bir miktarın ödenmesi talebi bulunmadığından iş sahibinin de dava tarihinden önce yükleniciyi temerrüde düşürdüğü kabul edilerek faize hükmedilmesi de isabetsizdir. Bunun yanında birleşen dosyada ne şekilde hesaplandığı belli olmayan vekâlet ücretleri takdir edilmiş olması da doğru olmamıştır.
4-2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67/II. maddesi uyarınca itirazın iptâli davasında alacaklı davacı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun icra takibine itirazında haksız ve alacağın likit olması zorunludur. Somut olayda yüklenicinin alacağının, yapılan yargılamada alınan bilirkişi raporuyla belirlenmiş olması karşısında, alacağın likit olduğundan sözedilemez. Bu halde asıl davada koşulları oluşmayan yüklenicinin icra inkâr tazminatı talebinin reddi yerine kabulüne karar verilmiş olması da hatalı olmuştur.
Belirtilen sepeblerle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarının reddine, 2, 3 ve 4. bentler uyarınca kabulüyle hükmün 2 ve 4. bentler gereğince asıl ve birleşen davada iş sahibi idare, 3. bende göre asıl ve birleşen davada taraflar yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacı birleşen dosya davalısına geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 03.07.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.