Yargıtay Kararı 15. Hukuk Dairesi 2015/698 E. 2015/4207 K. 08.09.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/698
KARAR NO : 2015/4207
KARAR TARİHİ : 08.09.2015

Mahkemesi :Ordu 2. Asliye Hukuk Hakimliği (Tic.Mah.Sıf.)
Tarihi :19.12.2013
Numarası :2013/225-605

Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:

– K A R A R –

Dava, sözleşme konusu edim yerine getirilmediği için üçüncü kişiye yaptırıldığından giderim sorumluluğu kapsamında doğan alacak ve kâr mahrumiyeti istemine ilişkin olup, mahkemenin; davanın kabulüne dair kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Davalı tarafın diğer temyiz itirazlarına gelince;
Davacı vekili taraflar arasında yapılan sözleşme ile 48 adet asansörün bakımının ücretsiz yapılacağının kararlaştırıldığını, fakat davalının 01.08.2012 tarihinden itibaren ücretsiz bakım yapmayacağını beyan ettiğinden üçüncü kişiden 15.09.2012 – 29.12.2012 arası 3 ay 15 gün süreyle bakım hizmeti alındığını belirterek ödenen bakım ücreti ve mahrum kalınan kâr talebinde bulunmuştur. Dayanılan sözleşme nitelikçe eser sözleşmesidir.
Davalı taraf süresi içinde davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece sözleşme süresinin bitim tarihinin 29.12.2012 olduğu kabul edilerek, başkasına yaptırılan iş nedeniyle doğan zarar miktarına ilişkin bilirkişi raporu da alınmaksızın, edimin ifa edilmemesi nedeniyle üçüncü kişiyle yapılan sözleşmede belirlenen miktar esas alınarak üçüncü kişiye yaptırılan iş bedeli 11.894,40 TL ile mahrum kalınan kâr bedeli 1.000,00 TL olmak üzere 12.894,40 TL’lik talebin tamamına hükmedilmiştir.
6101 sayılı TBK’nın Yürürlüğü Hakkında Kanun 1. maddesine göre Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. Ancak, Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden sonra bu fiil ve işlemlere ilişkin olarak gerçekleşecek temerrüt, sona erme ve tasfiye, Türk Borçlar Kanunu hükümlerine tabidir. 4. maddeye göre ise Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden önce gerçekleşmiş olup da, Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği sırada henüz herhangi bir hak doğurmamış fiil ve işlemlere, Türk Borçlar Kanunu hükümleri uygulanır. Sözleşme tarihine göre 818 sayılı Borçlar Kanunu (BK) hükümleri uygulanmalı ancak 01.07.2012 tarihinden sonrası meydana gelen fiil ve işlemlerin sonucu yönünden 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK) hükümleri uygulanmalıdır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre; taraflar, kanunda belirtilen süre ve usule uygun olarak ispat hakkına sahiptir (HMK 189/1). İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir (HMK 190/1). Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir (HMK 266/1).
Borcun ifa edilmemesi nedeniyle borçlunun giderim sorumluluğu ile ilgili TBK’nın 114. maddeye göre; borçlu, genel olarak her türlü kusurdan sorumludur. Borçlunun sorumluluğunun kapsamı, işin özel niteliğine göre belirlenir. İş özellikle borçlu için bir yarar sağlamıyorsa, sorumluluk daha hafif olarak değerlendirilir. Haksız fiil sorumluluğuna ilişkin hükümler, kıyas yoluyla sözleşmeye aykırılık hâllerine de uygulanır. Kıyas yoluyla uygulanacak hükümlere göre; kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür (TBK. 49/1). Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır (TBK. 50/1). Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler (BK. 51/1).
Somut olaya gelindiğinde, davalı taraf davacının dayandığı ilk sözleşme gereği edimlerin kendisi tarafından yerine getirildiğini ispatlayamamıştır. Borç ifa edilmediğinden başka kişiye yaptırılan iş nedeniyle doğan zararını davacı isteyebilir ise de zararın varlığı ve miktarı davacı tarafından ispatlanmalıdır. Bu konuda mahalli rayice uygun olup olmadığı alınacak bilirkişi raporuyla belirlenmiş olmayan üçüncü kişiyle yapılan sözleşme esas alınarak sonuca gidilemez. Yanlar arasında iş bedelini belirleyen yazılı sözleşme bulunmaması ve tarafların bedelde uyuşamamaları halinde iş bedeli Türk Borçlar Kanunu’nun 481. maddesi hükmünce eserin bedeli yapıldığı yer ve zamanda eserin değerine ve yüklenicinin giderine göre yani mahalli rayice hesaplanması gerekir.
Süre yönünden de sözleşmede bitim tarihi olarak iki tarih yer almakta olup, bitiş tarihinin belirlenmesi için sözleşme bütünlüğü içinde yorumlanmalıdır. BK’nın 18. maddeye göre sözleşme içeriğinin belirlenip yorumlanmasında tarafların yanlışlıkla kullandıkları kelimelere bakılmaksızın gerçek ve ortak iradelerinin esas alınması gerekir. Sözleşmenin işin adı başlıklı 1. maddesinde “O.. M.. K.. 1. Etap Toki Konutları’nda bulunan 48 adet asansörün 03.11.2011-29.12.2012 tarihleri arasında yedek parçalar hariç aylık periyodik bakım işidir” yazılı ise de bu yazımdan daha sonra olmak üzere, sözleşmede süre açıkça düzenlenmiş ve”sözleşme süresi” başlıklı maddesinde başlangıç aynı olmak üzere sözleşme süresinin bitimi 29.11.2012 olarak belirlendiğinden, asıl kararlaştırılan bitim tarihi olarak bu tarih kabul edilmelidir.
Bu durumda mahkemece, bilirkişiden alınacak rapor ile 15.09.2012-29.11.2012 arasındaki dönem için bakım ücreti mahalli piyasa rayicine göre belirlenmeli, ispatlanamayan kâr mahrumiyeti talebinin reddine karar verilmelidir. Belirtilen nedenlerle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte yazılı nedenlerle davalının diğer temyiz itirazlarının reddine, 2. bent uyarınca hükmün temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA,
ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 08.09.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.