Yargıtay Kararı 15. Hukuk Dairesi 2015/399 E. 2015/4209 K. 08.09.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/399
KARAR NO : 2015/4209
KARAR TARİHİ : 08.09.2015

Mahkemesi :Kovancılar Asliye Hukuk Hakimliği
Tarihi :16.07.2014
Numarası :2014/65-2014/591

Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:

– K A R A R –

Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan eserin ayıplı olması nedeniyle doğan alacağın tahsili talebinden ibarettir. Davacı iş sahibi, davalı ise yüklenicidir.
Davacı vekili; Elazığ ili K.. ilçesi G..köyünde bulunan davacı müvekkiline ait evin 08.03.2010 tarihinde meydana gelen depremden zarar gördüğünü ve bu zararın Hasar Tespit Komisyonunca tespitinin yapılarak yeniden ev yapılmasına karar verildiğini, evin davalı yüklenici şirket tarafından yapıldığını, yapılan evde eksik ve ayıplı işler bulunduğunu, ayıp ve eksik işler bedelinin ödenmesi talebinde bulunmuş, davalı vekili ise; davalı ile davacı arasında sözleşme ilişkisi bulunmadığını, davacının muhatapları olmadığını savunmuş, mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 9.068,45 TL’nin tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazla talebin reddine karar verilmiş, karar davalı vekili tarafından yasal süresi içerisinde temyiz edilmiştir.
Taraf sıfatı, bir başka deyişle husumet ehliyeti, dava konusu hak ile kişiler arasındaki ilişkiyi ifade eder. Sıfat, bir maddi hukuk ilişkisinde tarafların o hak ile ilişkisinin olup olmadığının belirlenmesi anlamına gelir. Davacı sıfatı, dava konusu hakkın sahibini, davalı sıfatı ise dava konusu hakkın yükümlüsünü belirler. Uygulamada davacı sıfatı, aktif husumeti, davalı sıfatı ise pasif husumeti karşılayacak şekilde değerlendirilmektedir. Dava konusu şey üzerinde kim ya da kimler hak sahibi ise, davayı bu kişi veya kişilerin açması ve kime karşı hukuki koruma isteniyor ise o kişi veya kişilere davanın yöneltilmesi gerekir. Bir kimsenin davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı tıpkı hakkın mevcut olup olmadığının tayininde olduğu gibi maddi hukuka göre belirlenir. Taraf sıfatının bu anlamda önemli özelliği ise, def’i değil itiraz niteliğinde olması nedeniyle taraflarca süreye ve davanın aşamasına bakılmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve taraflar ileri sürmemiş olsalar bile mahkemece re’sen nazara alınmasıdır.
Somut olaya gelince; davacı eser sözleşmesine dayalı olarak eksik ve ayıplı işler bedelinin ödenmesini talep etmiş ise de; davalı yüklenici akdî ilişkinin kurulduğunu kabul etmemiş, sözleşmenin dava dışı idare İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü ile imzalandığını savunmuştur. Davacı, dava dışı İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü ile davalı yüklenici arasında imzalandığı anlaşılan 21.07.2010 tarihli sözleşmenin tarafı olmadığı gibi, sözleşmenin tarafı olan idareden haklarını temlik alması da söz konusu değildir. Bu nedenle davacının aktif husumetinin bulunduğunun kabulü ile yargılamaya devamla esas hakkında hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olmuştur.
O halde mahkemece yapılması gereken iş; davacı tarafa sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 162. maddesi (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 183 ve devamı maddeleri) hükmü gereğince davacıya, varsa, dava dışı idareden verilme yazılı temlik belgesini sunması için usulüne uygun süre verilmesi, belgenin sunulması halinde uyuşmazlığın esasının incelenmesi, belgenin sunulamaması halinde ise davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddedilmesinden ibarettir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle kararın davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 08.09.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.