Yargıtay Kararı 15. Hukuk Dairesi 2015/3631 E. 2015/5522 K. 04.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/3631
KARAR NO : 2015/5522
KARAR TARİHİ : 04.11.2015

Mahkemesi :Bozüyük 1. Asliye Hukuk Hakimliği (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla)
Tarihi :26.09.2014
Numarası :2013/112-2014/490

Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış, eksiklik nedeniyle mahalline iade edilen dosya ikmâl edilerek gelmiş olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:

– K A R A R –

Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedelinin tahsili için yürütülen icra takibine karşı yapılan itirazın iptâli, takibin devamı ve icra inkâr tazminatının tahsili istemine ilişkin olup, mahkemenin, davanın kısmen kabulüne dair kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı yüklenici davasında, davalı ile aralarında yapmış oldukları sözlü anlaşma gereği seramik madenini kırarak kullanıma hazır hale getirdiğini, buna ilişkin olarak düzenlemiş olduğu 15.117.70 TL tutarlı ve 05.11.2012 tarihli fatura bedelinin sadece 1.500.00 TL’sinin ödendiğini, bakiyesinin ise ödenmediğini, kalan alacağının tahsili için yürütmüş olduğu icra takibine de itiraz edildiğini ileri sürerek, itirazın iptâli ile takibin devamına karar verilmesini istemiştir. Davalı ise savunmasında, davacı ile aralarında akdî ilişki kurulmadığını, icra takibinden önce yapılan ödemenin ise takibe konu borca ilişkin olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davacı iş bedeli karşılığı 1.500.00 TL’nin ödendiğini ileri sürmüş, davalı ise bu ödemenin varlığını kabul ederek takibe konu borca ilişkin olmadığını savunmuştur. Ne var ki davalı yapılan bu ödemenin takibe konu işe ilişkin olmadığını ve başkaca da bir iş ilişkisi olduğunu yasal delillerle kanıtlayamadığından taraflar arasında eser sözleşmesi ilişkisinin varlığının kabulü gerekir. Mahkemece de taraflar arasında sözlü eser sözleşmesi ilişkisinin kurulduğu kabul edildiğinden, bu yöndeki tespitinde bir isabetsizlik yoktur. Zaman bakımından uygulanması gereken 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen hükümler uyarınca, eser sözleşmelerinde işin yapılıp teslim edildiğini ispatlama görevi yüklenicide, iş bedelinin ödendiğini ispatlama görevi ise iş sahibindedir. Yüklenicinin alacağının muaccel hale gelebilmesi için işi yapıp teslim ettiğini öncelikle ispatlaması gerekmektedir. Yargılama sırasında alınan ve mali müşavir bilirkişi taralından düzenlenen raporda, davacının işletme deflerinin kapanış tasdikinin yapıldığı. 05.11.2012 tarih ve 15.117.70 TL tutarlı fatura ile davalı tarafından yapılan 1.500.00 TL ödemenin bu defterde kayıtlı olduğu belirtilerek sonuçta davacının 13.617.70 TL alacaklı olduğu saptanmış, mahkemece de: bu rapor esas alınarak hüküm kurulmuştur. 6100 sayılı HMK’nın 222/3. maddesinde, ticari defterlerin sahibi lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekmektedir. Öte yandan aynı Kanun’un 222/2. maddesi uyarınca da. ticari defterlerin ticari delil olarak kullanılabilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş,açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması gerekmektedir. Oysa, hükme esas alman bilirkişi raporunda, davacının işletme defterinin mevzuat hükümlerine uygun tutulduğu, kapanış tasdikinin yapılmış olduğu belirtilmiş, ancak; davacının diğer defter kayıtlarıyla birbirini doğruladığı yönünde bir saptamaya yer verilmemiştir. Kaldı ki; davacının işletme defterinin yine davacının diğer defter kayıtlarıyla doğruluğu ispatlansa dahi, yukarıda sözü edilen HMK’nın 222/3. maddesi gereği, bu defter kaydının davalıya ait işletme defterindeki kayıtlara aykırı olmadığı veya davalının defter kayıtlarında buna ilişkin bir husus bulunmadığı da ispatlanamamıştır. Açıklanan bu durum karşısında davacı defterlerine göre sonuca gidilmesi doğru olmamıştır. Davacının kendisine ait defter kaydından başkaca da seramik madenini kırma işini yapıp teslim ettiğini kanıtlayacak bir delil ileri sürmediği dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Bu durum karşısında ispatlanamayan davanın tümden reddine karar vermek gerekirken kabulü yolunda hüküm kurulması doğru olmamış, açıklanan nedenle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle mahkeme kararının temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 04.11.2015 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

– K A R Ş I O Y –

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) hükümlerine göre: Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir. (HMK 222/1) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır. (HMK 222/2) Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması ve defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği ise üçüncü fıkrada düzenlenmiştir. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur. (HMK 222/4)
Taraflar, kendilerinin veya karşı tarafın delil olarak dayandıkları ve ellerinde bulunan tüm belgeleri mahkemeye ibraz etmek zorundadırlar. Elektronik belgeler ise belgenin çıktısı alınarak ve talep edildiğinde incelemeye elverişli şekilde elektronik ortama kaydedilerek mahkemeye ibraz edilir. (HMK 219/1) Ticari defterler gibi devamlı kullanılan belgelerin sadece ilgili kısımlarının onaylı örnekleri mahkemeye ibraz edilebilir. (HMK 219/2)
İbrazı istenen belgenin, ileri sürülen hususun ispatı için zorunlu ve bu isteğin kanuna uygun olduğuna mahkemece kanaat getirildiği ve karşı taraf da bu belgenin elinde olduğunu ikrar ettiği veya ileri sürülen talep üzerine sükut ettiği yahut belgenin var olduğu resmî bir kayıtla anlaşıldığı veya başka bir belgede ikrar olunduğu takdirde, mahkeme bu belgenin ibrazı için kesin bir süre verir. (HMK 220/1) Belgeyi ibraz etmesine karar verilen taraf, kendisine verilen sürede belgeyi ibraz etmez ve aynı sürede, delilleriyle birlikte ibraz etmemesi hakkında kabul edilebilir bir mazeret göstermez ya da belgenin elinde bulunduğunu inkâr eder ve teklif edilen yemini kabul veya icra etmezse, mahkeme, duruma göre belgenin içeriği konusunda diğer tarafın beyanını kabul edebilir. (HMK 220/3)
Bu kurallar birlikte değerlendirildiğinde ticari davalarda yani iki tarafın tacir olduğu ve dava konusunun ticari işletmeleri ile ilgili olduğu davalarda ticari defterlerler ile sözleşme ilişkisinin veya alacak miktarının ispatı mümkündür. Ticari defterler kesin delillerdendir. Yasada delil vasfı taşıdığı takdirde aksinin yazılı veya kesin delillerle ispatı gerektiği düzenlenmiş olduğundan, yasanın ticari defterleri kesin delil olarak düzenlediği açıkça görülmektedir. Ticari defterler kesin delillerden ise de ancak HMK 222. maddedeki koşullar çerçevesinde ispat aracı olabilir. Ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması gerekir. Bir taraf kendi defterlerine delil olarak dayanmış ise karşı tarafın ticari defterlerine dayanılmamış olsa da karşı taraf defterlerinin incelenmesi zorunludur. Çünkü tarafın ticari defterleri yasada belirtildiği üzere karşı tarafın ticari defterleri ile uyumlu olduğu takdirde lehine delil olabilecektir. Karşı taraf defterleri incelenmediği takdirde dayanan tarafın kendi defterindeki kayıtların lehe delil olması mümkün değildir. Davacının da bu durumu bilerek ticari defterlere delil olarak dayandığı ve karşı tarafın ticari defterlerinin de incelenmesini istediği kabul edilmelidir. Karşı taraf ticari defterlerini sunar ise birlikte incelenip değerlendirildiğinden delil olup olmadığı sonucuna göre değerlendirilebilecektir. Karşı taraf ticari defterlerini sunmadığı takdirde ise bu davranışı ile kendi ticari defterlerinin davacı defterleri ile uyumlu olup olmadığının incelenmesine engel olduğundan, engel olduğu sonucun varlığını kabul etmiş sayılmalıdır. Tacir olup ticari defter tutmak zorunda olan taraf, ticari defterleri bulunmadığını ileri süremeyeceğinden verilen kesin süreye rağmen ibraz etmediği takdirde, belgenin elinde olmadığına dair yemin etmesine gerek olmaksızın HMK 220/3. madde gereğince sunmaktan kaçındığı belgelerdeki (ticari defterlerindeki) kayıtların, karşı taraf defterindeki kayıtlara uygunluğunu mahkeme kabul edebilir. Kabul etmeme halinde gerekçesinin de açıklanması gerekir. Aksinin kabulü durumunda; karşı tarafın ticari defterlerini sunmaması halinde sunan tarafın muntazam tutulmuş ticari defterlerinin lehe delil olarak kabul edilemeyeceği şeklinde bir sonuç ortaya çıkar ki bu ticari defterleri ve karşı taraf elinde olduğu ileri sürülen belgeleri delil olarak kabul edip sunulmaması halinde sonuçlarını belirleyen HMK’daki açık düzenlemelere aykırı bir yorum olacaktır.
Teslime ilişkin uyuşmazlık halinde ispat yükü alacaklıdadır. Fatura konusu mal veya hizmetin verilmediğinin savunulması halinde ticari defterler ile ispat mümkün müdür? HMK hükümleri birlikte değerlendirildiğinde bu konuda ikili ayırım yapmak gerekir. Faturanın borçlu defterine kaydedilmesi teslim olgusu yönünden doğrudan borçlu aleyhine delil oluşturmaz ise de HMK’daki lehe delil düzenlemeleri de gözetilmelidir. Birinci ihtimal olarak defter kayıtları uyumlu değil ise faturanın borçlu defterine kaydedilmiş olması halinde borçlunun aleyhine delil olmakla birlikte, kayıtlar uyumlu olmadığından lehe delil durumu söz konusu olmadığı için karşı çıkılan teslim olgusu ayrıca ispatlanmalıdır. Doğrudan teslim olgusunu da kapsayan alacak iddiası alacaklının lehine delil oluşturmayan defterleri ile ispatlanmamış ise davalı defterinde fatura kayıtlı olsa da mal veya hizmetin teslim edildiği ispatlanmış sayılmaz. İkinci ihtimal ise; mal veya hizmet teslim edilmeden alacak muaccel olmayacağı için; alacaklı, alacağını kaydetmiş ise muaccel bir alacağı kaydetmiş olacağından teslimi de iddia etmiş olur. Kayıtları borçlu davalı defterleri ile uyumlu ve düzgün olduğu gibi aksi de ispatlanmadığı takdirde borçlunun da mal veya hizmeti teslim alarak muaccel bir alacağı kaydetmiş olduğu kabul edilmelidir. Bu durumda alacaklı defterlerinin lehe delil olduğu hallerde teslimin gerçekleşmediği ve muaccel hale gelmiş bir alacak bulunmadığı halde ticari defterlere borç kaydettiğini borçlu ispatlamak durumundadır. Ticari defterleri lehe delil sayan HMK 222. maddedeki düzenlemelerin birlikte değerlendirilmesi ikili ayırım gerektiren böyle bir sonucu ortaya koymaktadır.
Belirtilen kural ve açıklamalar ışığında somut olaya gelindiğinde; davalı kesin sürede ticari defterlerini sunmamış ve davacının muntazam tutulan ve lehine delil oluşturan ticari işletme defterine göre 13.617,70 TL alacaklı olduğu anlaşılmıştır. Davalı defterlerini sunmayarak davacının ticari defter kayıtlarının HMK 222. maddeye göre lehine delil oluşturup oluşturmadığının tam olarak incelenebilmesine engel olduğundan sunulmayan ticari defterlerinde de davacının alacaklı olduğuna dair kayıtlar mevcut olduğu halde görülmesini engellemek için sunulmadığı ve davacı ticari defter kayıtlarının lehine delil oluşturduğunun kabulü gerekir. HMK 220/3. maddesi hükmü de gözetildiğinde HMK 222. maddedeki lehe delil hükümlerine göre gereği sözleşme ilişkisi, teslim olgusunu da kapsayan muaccel alacak iddiası ve alacak miktarı ispatlanmış olduğundan davanın asıl alacak yönünden kabulü şeklinde sonuca gidilmesi doğrudur. Belirtilen nedenlerle mahkeme kararının onanması gerektiği görüşünde olduğumdan, teslimin ispatlanmadığı gerekçesiyle hükmün bozulması yönündeki değerli çoğunluk görüşüne katılmıyorum.