Yargıtay Kararı 15. Hukuk Dairesi 2015/236 E. 2015/5956 K. 23.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/236
KARAR NO : 2015/5956
KARAR TARİHİ : 23.11.2015

Mahkemesi :Ankara 11. Asliye Ticaret Mahkemesi
Tarihi :26.05.2014
Numarası :2011/152-2014/128

Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki asıl ve birleşen dosya davalısı Y.. D… vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
– K A R A R –

Temyiz talebine konu birleşen dava bakiye iş bedelinin tahsili için yürütülen icra takibine davalı tarafından yapılan itirazın iptâli, takibin devamı ve icra inkâr tazminatının tahsili istemine ilişkin olup, mahkemenin; davanın kısmen kabulüne dair kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı iş sahibi kooperatif, yüklenici davalı şirket ile davalı Gürbüz aleyhine açtığı davada eser sözleşmesi nedeniyle verilen bonoların bedelsiz olduğunu belirterek menfi tespit talebinde bulunmuş, aynı davacı birleşen dosyada ise yüklenici şirketten eksik iş ve cezai şart nedeniyle alacak talebinde bulunmuştur. Birleşen diğer dosyada ise yüklenici şirket iş sahibi kooperatif aleyhine açtığı davada eksik ödenen iş bedeli nedeniyle yapılan takibe itiraz edildiğini belirterek itirazın iptali ve icra inkâr tazminatı talebinde bulunmuştur. Taraflar aleyhlerine açılan davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece kooperatif tarafından açılan davaların reddine, yüklenicinin açtığı davanın ise kısmen kabulüne dair verilen karar yüklenici tarafından kendisinin açtığı davada reddedilen talepleri yönünden temyiz edilmiştir. Asıl ve birleşen diğer dava yönünden temyiz talebi bulunmamaktadır.
Mahkemece tefhim edilen kısa kararda ve gerekçeli kararın hüküm kısmında 113.505,20 TL asıl alacak yönünden itirazın iptâline karar verildiği halde, gerekçeli kararın gerekçe kısmında davacı alacağının 120.707,05 TL olduğu bu miktar üzerinden itirazın iptâline karar verilmesi gerekirken kısa kararda hata yapıldığının açıklanmış olduğu görülmüştür.
Adil yargılanma hakkı Anayasa’mızın 36/1. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde düzenlenmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bazı kararları ile Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuruya ilişkin bazı kararlarında gerekçeli karar hakkının adil yargılanma hakkının somut görünümlerinden olduğu belirtilmiştir. Anayasa’nın 141/3. maddesine göre bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. Adil yargılanma hakkının sağlanması kapsamında kararların gerekçeli olmasıyla ilgili kamu düzenine ilişkin hükümlere 6100 sayılı HMK’da da yer verilmiştir. HMK’nın 297. maddeye göre hükümde tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri yer almalı ve sonuç kısmında da taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. HMK’nın 298/2. maddede ise gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz hükmü mevcuttur.
HGK’nın 24.02.2010 tarihli 2010/1-86 Esas, ve 2010-108 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere; “yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.”
Gerekçeli kararın gerekçe kısmı ile hüküm kısmı arasında çelişki olması halinde yasaya uygun biçimde, gerekçeyi içeren bir hüküm olduğundan söz edilemez. Kararın gerekçesi ile hüküm fıkrası ve kısa karar arasında çelişki yaratılması; yukarıda açıklanan ve Anayasa ile teminat altına alınan yargılamanın açıklığı, adil yargılanma hakkı prensibine ve kararların gerekçeli olması gerektiğine dair anayasa ve yasa hükümlerine de açıkça aykırıdır.
Belirtilen ilke ve kurallar ışığında somut olaya gelindiğinde mahkemece kararın hüküm kısmının doğru olmadığı, yanlış miktar üzerinden kararın tefhim edildiği bizzat gerekçesinde yazılanlar ile belirtilmiş olup karar ile gerekçe arasında yaratılan açık uyumsuzluk karşısında yerel mahkeme kararının işin esasına yönelik temyiz itirazları incelenmeksizin salt bu usulü eksikliğe dayalı olarak bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle hükmün temyiz eden birleşen dosya davacısı yüklenici şirket yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacının işin esasına yönelik temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden asıl ve birleşen dosya davalısı Y.. D…’ye geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 23.11.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.