Yargıtay Kararı 15. Hukuk Dairesi 2015/2120 E. 2015/5549 K. 04.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/2120
KARAR NO : 2015/5549
KARAR TARİHİ : 04.11.2015

Davacı Ç.. A.. ile davalı A.. İnş. Elekt. Üret. İth. İhr. Taah. San. ve Tic.Ltd.Şti. arasındaki davadan dolayı İstanbul/Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 20.03.2014 gün ve 2013/262-2014/72 sayılı hükmü onayan Dairemizin 27.01.2015 gün ve 2015/47-428 sayılı ilamı aleyhinde davacı vekili tarafından karar düzeltilmesi isteğinde bulunulmuş ve karar düzeltme dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:

– K A R A R –

Dava, eser sözleşmesine dayalı alacak istemine ilişkin olup, mahkemenin; kısmi dava açılmasında hukuki yarar bulunmadığından davanın reddine dair kararının davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine dairemizce 27.01.2015 tarih 2015/47 Esas 2015/428 Karar sayılı karar ile onanmasına karar verilmiş ve bu karara karşı davacı tarafından karar düzeltme talebinde bulunulmuştur.
Davacı iş bedeline ilişkin alacak isteminde bulunmuş, davalı davanın reddini savunmuş, mahkemece hukuki yarara ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Dava ve karar tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nın 107/1. maddesinde; davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkansız olduğu hallerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir hükmüne yer verilmiştir. Davacının dava dilekçesinde açıkladığı olaylar ve istemleri dikkate alındığında; davacının dava tarihi itibarıyla alacağının miktarını tam ve kesin olarak belirleyebilecek durumdadır. Bu nedenle, davacının dava dilekçesinde alacağını belirsiz alacak davası olarak belirtmesine karşın mahkemece belirsiz alacak davası olarak nitelendirilmemiş olmasında bir isabetsizlik yoktur.
Sorun, davacının alacağını tam ve kesin olarak belirleyebilecek bir durumda olması halinde alacağının tahsili için kısmi dava açmasının mümkün olup olmadığında toplanmaktadır. Davacının aynı hukuki ilişkiden kaynaklanan alacağının veya hakkının tümünü değil, belirli bir kısmını talep ederek açtığı davaya kısmi dava denir. Diğer bir ifadeyle, bir alacak hakkında daha fazla miktar için tam dava açma imkanı bulunmasına rağmen, alacağın bir kesimi için açılan davaya kısmi dava denir. Bir davanın kısmi dava olarak nitelendirilebilmesi için, alacağın tümünün aynı hukuki ilişkiden (örneğin eser sözleşmesinden) doğmuş olması ve bu alacağın şimdilik bir kısmının dava edilmesi gerekir (Yargıtay HGK 17.10.2012 gün, 2012/9-838 Esas 715 Karar sayılı ilâmı, Kuru/Arslan/Yılmaz, Medeni Usul Hukuku, 22. Bası,s.286; Pekcanıtez/Atalay/Özekes, Medeni Usul Hukuku, 12. Bası, s.320).
Kısmi dava, 6100 sayılı HMK’nın 109. maddesinde düzenlenmiş olup, maddenin 1. fıkrasında “Talep konusunun niteliği itibariyle bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir” hükmüne, 2. fıkrasında ise; “Talep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmi dava açılamaz” hükmüne yer verilmiştir. Bu düzenlemelere göre, kısmi dava açılabilmesi için; talep konusunun niteliği itibariyle bölünebilir olması ve talep konusunun miktarının taraflar arasında tartışmalı bulunması veya açıkça belirli olmaması gerekir.
Şayet, talep konusu taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirlenebilir ise kısmi dava açılamayacaktır. Diğer bir anlatımla; talep konusunun miktarı taraflar arasında “tartışmasız” ise veya taraflar arasında miktar veya parasal tutar bakımından bir tartışma olmakla beraber, tarafların anlaşmasına gerek kalmaksızın, objektif olarak talep konusunun miktarı herkesçe anlaşılabilecek şekilde “belirli” ise, o talep sonucunun sadece bir kısmı dava edilemez. Bu gibi hallerde, kısmi davanın yasaklanmasının sebebi, davacının kısmi dava açmakta hukuki yarar bulunmadığının kabul edilmesidir. Davacının alacağını, küçük parçalara bölüp her biri için ayrı ayrı dava açmasında hukuki yarar değil; aksine, dava hakkının kötüye kullanılması söz konusudur. (Pekcanıtez/Atalay/Özekes, Medeni Usul Hukuku, 11.Bası,s.319-320).
Talep konusu açıkça taraflar arasında tartışmalıysa ya da açıkça belirli değilse açılan bir kısmi davada davacının hukuki yararının bulunduğunun kabulü gerekir. Açılmış olan bir kısmi davada alacağın taraflar arasında tartışmalı olup olmadığı ya da açıkça belirli olup olmadığı davalının davaya vereceği cevapla anlaşılabilir. Nihayet hakim, ön inceleme aşamasında bu hususu tespit edebilir. Şayet, davalı davaya cevabında alacağı tartışmalı hale getirmişse artık, açılmış olan kısmi davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddedilmeyip işin esası hakkında hüküm kurulması gerekir (Pekcanıtez/Atalay/Özekes, Medeni Usul Hukuku, 11.bası,s.320-321).
Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının kısmi dava açmasında hukuki yarar bulunmadığından söz edilemeyeceği için işin esasına girilmesi gerektiği halde yazılı şekilde usulden reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. Kaldı ki, 11.04.2015 tarihinde yürürlüğe giren 6644 ayılı Kanunun 4. maddesiyle 109/2. madde yürürlükten kaldırılmış olup alacak miktarı belirli ise dahi kısmi dava açılabilmesi mümkün hale gelmiştir. Belirtilen nedenlerle onama kararının kaldırılarak kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda yazılı nedenlerle davacının karar düzeltme isteminin kabulüyle Dairemizin 27.01.2015 tarih 2015/47 Esas 2015/428 Karar sayılı onama kararının kaldırılarak mahalli mahkemenin davanın usulden reddine dair kararının BOZULMASINA, ödediği temyiz ve karar düzeltme peşin harçlarının istek halinde karar düzeltme talep eden davacıya geri verilmesine, 04.11.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.